Bayrağımızda bir ay-yıldız var. Ay-yıldız mı var yoksa hilal ve yıldız mı var? Önce ay-yıldız var diyelim, bu ay-yıldız nereden neşet olmuş?
- Bir dernek kurmayı ne zaman düşündünüz? Süreci biraz anlatır mısınız?
- Bir sual işaretiyle dile getirdiğiniz bu ifade beni neye cevap vereceğim hususunda tereddüde düşürdü. Merakım şu: Bana iki soru mu sordunuz; yoksa ortada bir soru var da, siz sorunun iki safhada cevaplandırılmasına mı talipsiniz? Bir “lâhavle...” çekip cevap teminine gayret edeceğim; söylediklerimin sizin öğrenmek istediklerinizden hangisine uyduğuna karar vermek okuyana kalmış.
Bizi cehennem ateşinden kurtaracağına inandığımız söz “la” ile bir olumsuzlamayla başlar. Bu demektir ki insanoğlunun dünyada geçen hayatı varlıkla yokluk arasındaki sınırın nereden geçtiğini bilmekle şartlandırılmıştır.
Bugün hâlâ bir devlet devamı bahis konusuysa bu İstiklâl Marşı’nın gösterdiği hedefin yeniden anlaşılmasıyla veyahut gerçek boyutlarıyla anlaşılmasıyla mümkün olacaktır.
İstiklâl Marşı’nı O Musiki İle Söylerseniz Bütün Vurguların, Bütün İşaret Edilen Fikrî Esasların Temayüz Ettiğini Görürsünüz
İstiklâl Marşı’nın rüyayla irtibatı vardır. Şunu İstiklâl Marşı’na itiraz edenler de sık sık dile getirirler: Derler ki, İstiklâl Marşı’nda iki dil var, iki farklı üslup var. Bu gerçekten de böyledir.
İçinde bulunduğumuz vaziyeti size izah etmek istiyorum. Sizden gelecek soruların kalkış yerini işaret edebilmek için; bu aynı zamanda, sizden gelecek sorulara hangi açıdan cevaplar sunacağımın da bir işareti olacak. Çevreye başından beri dikkatle yaymak istediğim şey buranın bir İsmet Özel kulübü olmadığının anlaşılmasıdır. Ama ne yazık ki işin bir başka yönü var ki o yönü ihmal ettiğimizde bir tür verimsizliğe hapsolunuyoruz :
Türk demokrasisinde Müslümanlar, merkezî yeri işgal ediyor. Yahut eğer Türkiye’de demokratik bir rejim sözkonusu ise, bu rejimin, üzerine nakış işlenen kumaşı Müslümanlıktır.