İlk Basın Toplantımız
...
İstiklâl Marşı Derneği’nin niçin kurulduğunu söylemek için önce bir şeyi açıklığa kavuşturmamız lazım. Aslında bir şeyler yapmak istiyoruz da İstiklâl Marşı’nı bahane ediyoruz değil. Aslında bir şeyler yapmak istiyoruz da yapmak istediğimiz şey yolunda İstiklâl Marşı’nı istismar ederiz diye düşünmedik. Aslında bir şey yapmak istiyoruz da İstiklâl Marşı’nı suistimal ederek bunu yaparız diye düşünmedik. Doğrudan doğruya İstiklâl Marşı’nın öne çıkarılması gerektiğine inandığımız için, İstiklâl Marşı’nın öne çıkarılmasının Türkiye’nin mübrem İhtiyacı olduğu için İstiklâl Marşı Derneği’ni kurduk. Aslında böyle bir derneği kurmanın manasız bir şey olduğunu söylemek mümkün. Çünkü Türkiye’de milli marşın İstiklâl Marşı olduğu bir anayasa hükmü. Bugün 1982 anayasasının 3. maddesinin 4. bendi bunu beyan ediyor. Dolayısıyla bir şekilde bir devlet kuruluşu gibi algılanabilir. Aslında bir şekilde devlet kurdurtmalıydı. Ama böyle olmadı. İstiklâl Marşı devletin –tabii ki engel olmak isteseydi olurdu- kurdurttuğu bir dernek değil, devletin tercihen istediği bir şey değil. Türkiye’de sivil toplum kuruluşları denen şeyin pek sivil olmadığı birer dedikodu olarak dolaşır. Bir netliği sağlamak istiyoruz İstiklâl Marşı Derneği kurmak ve İstiklâl Marşı’nı öne çıkarmak suretiyle. Çünkü bir bulanıklık var. Bu bulanıklığı dağıtmak istiyoruz ve Türkiye’nin şu gün vardığı yerde de İstiklâl Marşı’nın etrafında toplanmış insanların kendilerini hissettirmeleri bir ihtiyaç. Bu ihtiyaç bugün her zamankinden fazla hissediliyor. Ama kimler hissediyor, bunu anlamamız lazım. Bunu anlatmamız lazım.

Dünyada herhalde milli marşı kendi başına bir ideoloji temsil eden bir Fransa vardır, bir de Türkiye. Fransızlar’ın milli marşı Fransız İhtilali sırasında doğmuş bir şeydir. Türkiye’nin de milli marşı İstiklal Harbi içinde doğmuş bir şeydir ve çok şükür ki hala milli marş. İstiklâl Marşı ve İstiklâl Harbi bir şey ifade ediyor idi. Hala bunu ifade etmesini bekliyoruz. Çünkü İstiklal Harbi ve İstiklâl Marşı’nın kabulünden sonra geçen zaman, bu iki vakıanın özüne sadıktı. İstiklâl Marşı’nın nasıl bir ideoloji temsil ettiğini burada uzun uzun size anlatmayacağım, bunun için vaktimiz yok. Ama şunu söyleyeceğim ki, İstiklâl Marşı’nın bir bütünlük arzetmesi, bir ideoloji olarak vücut bulması, İstiklâl Marşı’nı doğuran şartların bir sonucudur. İstiklâl Marşı’nı doğuran şartlar vardı, o şartların sonucu olarak İstiklâl Marşı bir ideolojik bütünlüğü olan metin olarak doğdu. İstiklâl Marşı’nın ideolojik bütün olarak doğmasına sebep olan şartlar Türkler için hayat memat meselesinin muacelet kesbettiği bir durumdu. Yani iki yerde İstiklâl Marşı, başlangıcında ve ortalarında bir yerde “korkma” der. Demek ki bir korku ile muhatap olan insanlar var. Neyin korkusuydu bu? Yokluğa mahkûm olma korkusuydu. Bu korku atlatıldıktan sonra, bu korku artık hissedilmedikten, sonra İstiklâl Marşı rafa kaldırıldı. Sadece rafa kaldırılmakla kalmadı, İstiklâl Marşı’nın gösterdiği hedef ve istikamet reddedildi, terkedildi. Her ne kadar anayasamızda Türkiye’nin milli marşı İstiklâl Marşı’dır diye yazmışsak da bunu başlangıçtaki korkuyu hatırladığımız için yaptık. Yoksa İstiklâl Marşı dediğim gibi o korku atlatıldıktan, geride bırakıldıktan sonra ön planda hiç bir zaman olmadı. Çocuklara ezberletildi, oraya buraya asıldı, resimlendi vs. Ama İstiklâl Marşı bizim toplum hayatımızın yön verici ve toplum hayatımıza hedef tayin ettirici vasfı kabul edilmedi, bunun çok bariz bir örneğini size sunayım hemen.

“Rûhumun senden İlahî, şudur ancak emeli:
Değmesin ma’bedimin göğsüne nâ-mahrem eli!
Bu ezanlar-ki şehâdetleri dinin temeli-
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.”


İstiklâl Marşı bunu söylüyor. 1932 yılında Arapça aslına uygun olarak ezan okuyan insanların üç aydan başlamak üzere ağır hapis cezası ile cezalandırılacağına dair bir yasa çıkıyor. Diyebilirsiniz ki İstiklâl Marşı burada çiğnenmemiştir, ihlal edilmemiştir. Çünkü onlar da ezandı, Türkçe okunuyordu vs. Buna tamam, demek ki öyleymiş deriz. Ama anladığımız bir şeyler vardır bundan. Bu, bu kadarla kalmıyor tabi. İstiklâl Marşı’nın baştan sona varlık sebebi ile Türkiye’nin yönetilme biçimi arasında bir uyuşmazlık var. Bunu hatırlatmak için İstiklâl Marşı Derneği’ni kurduk. İstiklâl Marşı’nın ideolojik bütünlüğü bugüne kadar, cumhuriyet tarihinin içinde hesaba katılmış bir şey değildir. Hatta onun, bugün hepimizin söylediği besteli hali ile metne tetabuk etmemektedir. Daha enteresan olan İstiklâl Marşı’nın doğmasına sebep olan şartların bir daha vuku bulmaması için tedbir alınmamıştır. Eğer İstiklâl Marşı Türklerin tarihten silinmesi tehlikesi karşısında yazılmış bir metin idiyse tarihten silinme tehlikesini bir daha yaşamamak üzere Türkiye Cumhuriyeti idarecileri bir tedbir almamışlardır. Bu bir daha başımıza gelir, biz şunları şunları yapalım da 1918’de tarihten silinme tehdidi altında kaldığımız gibi ileriki zamanlarda benzer tehditler altında kalmayalım diye bir tedbir 84 yıl boyunca alınmamıştır. Bu manada İstiklâl Marşı’nın öne çıkmasında, anlaşılmasında her mısranın nereye tekabül ettiğinin farkedilmesinde fayda var. Biz dernek olarak bunu yapacağız.
...
 
İstiklâl Marşı Derneği'nin Kuruluşu Münasebetiyle Yapılan Basın Toplantısı   
28 Nisan 2007
 
EBCED HEVVEZ HUTTİ KELEMEN

Hevvez, hutti, kelemen

Ben bu işe gelemen 

Bacaklarım gısacuk 

Falakaya giremen 

(Türk çocuklarının bir tekerlemesi)

Son Ocak, Sönmez Ocak, Bizim Ancak

Bugün hâlâ bir devlet devamı bahis konusuysa bu İstiklâl Marşı’nın gösterdiği hedefin yeniden anlaşılmasıyla veyahut gerçek boyutlarıyla anlaşılmasıyla mümkün olacaktır.

Nazlı Hilal

Çatma kurban olayım çehreni ey nazlı hilâl”, ne demek? Çehre neden çatık? Şeklen ve ruhen işgal altında bırakılmış bir İstanbul var.

İstiklâl Marşı’nı Defalarca Değiştirmek İstediler

İstiklâl Marşımız Türk siyasetinin vesikasıdır. Bugün bilinen Türkiye Cumhuriyeti siyasî tarihi İstiklâl Marşı ile zıtlaşma halindedir. Şöyle ki: İstiklâl Marşımız “Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin İstiklâl” diyor.

RAMAZAN AYI MÜSLÜMANA ORUCUN FARZ OLDUĞUNU HATIRLAMAKSIZIN VE HATIRLATMAKSIZIN GEÇİYOR

“Namaz İnsanı Kılar” başlıklı bir yazı yazdım. Maksadım zekâmın parlaklığını ispat etmek değildi. Yazdıklarımı beni kendilerinden bilerek okuyanlar bu ifadenin hangi düşüncelere tekabül ettiğini öğrenmiş oldu.

Kür Tale Viame Leka Dın

Önce kadınlığın, ameleliğin, Aleviliğin, Kürtlüğün ortaya nasıl iseler öyle çıkmadığını, çıkarılmadığını ve dikkatlerin kadınlar, ameleler, Aleviler, Kürtler bakımından iyi olanın hangisi olduğuna çevrilmediğini vurgulamamız gerek.

Latin Hurufatı ile Yazılı Sancak Olsa Altında Kim Toplanır?

Sancak bir orduya ait ama hangi orduya ait? Sancak İslâm ordusuna ait bir tabirdir. Başka kimsenin sancağı yok, bir bizim sancağımız var. Bu sancak da sancak-ı şeriften geliyor.