Hiç kimse bize Cumhuriyet’in İlanı ikinci Hicrettir dedi mi? İşimiz ne idi bizim: Bu topraklar içinde tekrar Mekke ve Medine’nin ibadete açıldığı şartlara kavuşmak üzere yaşadığımız toprakların düzenlenmesi olmalıydı. Peki, bu yaşadığımız toprakların Mekke ve Medine’nin ibadete açılması için düzenlenmesi ne demekti? Bunun modern kültür içinde çok bariz, çok kolay anlaşılır bir şekli var: Türkiye’nin yaşama şartları bakımından özenilir bir yer haline gelmesi Mekke ve Medine’nin İslâm kültürüne geri dönmesinin başlangıcı olacaktı.
"Ömrünü Türkiye'de tüketen insanlara vebayla kolera arasında tercih şartı getirdiler.
"Türkiye'de birileri, Türkiye'nin kendi gücünü kullanarak ayakta kalmasına ve kendi yolunda yürümesine yol açacak
İstiklâl Marşı'nın bilinmesiyle Türkiye'nin bir mesafe kat edeceğini ya da yalnız mevcudiyetini muhafaza etmekle kalmayıp Türkiye dediğimiz ülkenin aynı zamanda dünyada itibar sahibi bir alan haline geleceğini söylüyoruz.
Biz Mekke ve Medine’yi kaybettik mi, kaybetmedik mi? Kimdik biz kaybetmiş olanlar? Müslümanlardık. Öyle değil mi? Yani Mekke ve Medine’yi Araplar mı kazandı?
Ama bu İstiklâl Harbi’dir kurtuluş savaşı değildir. Bağımsızlık savaşı da değildir. Çünkü burası Yunanistan, Ermenistan, Gürcistan, Kürdistan, Irak, Suriye değil. Türkiye!
Bizim kendini bilen âlimlerimiz zamanında şunu söylemiştir: “Din esastır, devlet onun fer’i olarak kurulmuştur.”