Avrupa dış politikasında uzun yıllar boyunca bir Şark meselesi vardı. Bu Şark meselesi, Türk topraklarının akıbetinin ne olacağı meselesiydi; bütün dünyayı müstemlekeleştiren bu insanlar Türk topraklarında tesir uyandıramıyorlardı. Neden? Çünkü Türkiye’de bir “millî Pazar” vardı. Türkiye'de yaşayan herkeste bütün ülkenin aynı ruhla canlı kaldığına dair bir inanç vardı.
Türkiye, Türklerin üstünlüğünün inkâr edilemeyeceği şartların alenen fark edildiği bir ülke haline gelmedikçe, içinde yaşanmaya değer bir ülke olamaz.
"XIII. asırdan beri burada gayri müslimler İslâm hukukunun ve Müslümanların hükümranlığını kabul etmek suretiyle hayat hakkına sahip olabildiler.
Türkiye’de yaşayan insanları tehdit etmek, şantaj uygulamak dünden daha kolay.
"Direniş ve atılımla neyi kastediyoruz? Direniş sahası 780 bin kilometrekarelik Türkiye topraklarıdır.
"Türkiye'de 'elhamdülillah Müslümanım' diyen insanlar, davalarını mevkilerine vasıta kılmaya tevessül etmeselerdi,
İstiklâl Marşı'ndan öğreniyoruz ki Türk Milleti'ne Allah'ın va'dettiği günler var.