Türkiye kendi başının çaresine bakan bir ülke olmak mecburiyetinde; eğer Türkiye’nin iktisadî faaliyeti bayilik ve mümessillik yoluyla yürüyen bir düzene hapsolursa Türkiye diye bir şey kalmaz. Türkiye’nin direnebilmesi için Türkiye’ye herhangi bir siyasi çözüm dayatıldığında bunu reddedebilecek kendi iç işleyişine sahip olması gerekir. Bu iç işleyiş, mutlaka ilk planda mali alışveriş şeklinde olmayabilir; ama önce bu ülkede yaşayan insanların birbirlerine ait olduklarını kabul etmeleri lazım. Bu kendiliğinden olacak bir şey değil. Türkiye’de trafik düzeni neden iyi işlemiyor? Çünkü o direksiyondaki insanların hepsi başka direksiyondaki insanların kendisine karşı olduğunu düşünerek yaşıyor. Yani Türkiye’de insanların “Biz birbirimiz içiniz” diyecekleri bir şeyin olması lazım.
Birileri kendilerini bir şekilde göstermeye çalışabilir ama siz hangi tabiattaysanız...
İşler Türklerin Türkleri itaat ettirmesiyle yürümez. Ve zaten bu bir karakter olduğu için, bu bir tarihi rol olduğu için ‘eğik boyun’la bu rolün ortaya çıkmasına imkân yoktur.
"Ortaya yalınkılıç ne Türkiye'yi ne dünyayı kurtarmak üzere atılıyoruz. Hatta Türkiye'nin başına gelmekte olan felaketin anlaşılabileceği konusunda bile umutlu değiliz.
Türk Milleti’nin önüne konan manialar Türk Milleti’nin mevcudiyetine işaret ediyor.
"Hayatımızın tanzim edilmesine itiraz etmediğimiz sürece asıl nizam vericinin Allah olduğunu unutmuş oluruz."
İslamiyet’in faidesine değil; onun istismar ve suistimaline talibiz cümlesi bariz bir metod olarak asırlardır yürürlüktedir.