Vatan deyince önce Kâbe’yi hatırlamamızın manasını kavramamız lazım. Neden Kâbe deyince vatan anlaşılır? Bunun kimle, ne alakası vardır? Kâbe, kâinatın merkezinin izdüşümüdür. İlk mektepten itibaren çocuklara dünyanın en yüksek yeri olarak Everest Tepesi’ni öğretirler. Bu yanlıştır. Dünyanın en yüksek yeri Kâbe’dir. Çünkü Kâbe kâinatın merkezinin izdüşümüdür. Yani dünyada her şey Kâbe’nin altındadır. Onun için bizim vatanımız Kâbe’dir. Ayrıca Türklerin vatanı da Kâbe’dir. Çünkü Türk diye adlandırılan insanlar tarih sahnesine çıktıkları zaman ilk işleri Kâbe’nin güvenliğini temin idi. Kâbe’nin kâfir tasallutundan arındırılması Türklüğün ilk şartıdır, daha başında. Ve Mekke Kalesi’nde Türk Bayrağı dalgalandığı sırada, bugün o şehirde olan melanetin hiçbiri cereyan etmiyordu. Bu bir insanlık meselesidir, siyasi bir manevra bahis konusu değildir.
Biz hak edilmiş şeyi elinde bulunduran bir milletiz, neyi hak ettiğimizi bilmemiz lâzım.
“İstiklâl Marşı’nın Anayasa’dan çıkmasında bir mahzur yok.” diyen herkes Türkiye’nin bir birim olarak, bir ülke olarak varlığından vazgeçmiş demektir.
"Bizim burada, itikadî bakımdan başkalarının bir şekilde imreneceği insanlar olmamız zarureti var.
Türkiye’de İslamiyet’in bir itikadî zenginlik olduğu anlaşılmadıkça Türkiye’nin akıbetinin kötü bir akıbet olmasına engel olunamaz.
"Bugün gelinen noktada Türkiye'de yaşayan insanların önünde iki yol var: Ya dünyanın kazançlı çıkması için
"Biz Hz. Adem (as)'den beri gelen, esası Allah'a teslimiyet olan dine mensup olmakla kendimizi huzur içinde hissediyoruz.