Türk dünyasının sosyal, siyasi, iktisadi yapısıyla Avrupa toplumlarının sosyal, siyasi, ekonomik yapısı arasında temel bir fark var. Avrupa toplumları feodal özellikleri sebebiyle ‘boyun eğen’ ve ‘boyun eğdiren’ münasebetleri ile vücut bulmuş toplumlardır. Hangisi olursa olsun, hangi Avrupa kavmi ya da Avrupa işleyişi olursa olsun ama Türk dünyasında bu merkezi otoritenin atomize fertleri yani o merkezi otoritenin gücünü, iktidarını kabul eden insanların dağınık ferdi varlığını himaye etme esası üzerine kurulmuştur. Yani Avrupa toplumları yöneten yönetilen arasındaki sözleşmeye dayalı olarak işlerken Türk dünyasındaki işleyiş yönetici mevkiinde olanların yönettiklerini himayeyle mecbur olmaları şeklinde işler. Merkezi otorite Türk dünyasında mahalli zorbalara karşı güçsüzlerin sığınağı olarak yaşar.
Türk Milleti’nin önüne konan manialar Türk Milleti’nin mevcudiyetine işaret ediyor.
Türk milleti birçok kavmi bünyesinde erittiyse, bunu herhangi bir kavme mahsus kültür içinde erimemiş olmasına borçludur.
İnsanlar kâfirler eliyle, kâfirler diliyle öyle bir yola sokuldular ki her parçanın diğeri aleyhine işlediği bir terkip esas alındı.
Sakarya Meydan Muharebesi’nden sonra İstiklâl Marşı sanki bir vitrin malı gibi algılandı; ne dediğine hiç kimse kulak vermedi.
Şu anda da eğer insanlar Müslümanlığını, "yerine başka bir şey konamaz bir değer" ...