Eğer Osmanlı Devleti bir duraklama devri yaşadığında ve Osmanlı Devleti’nin çöküşü son derece yavaş ve son dakikaya kadar hasımlarını korkutan bir şey olarak, endişe içine salan bir şey olarak vuku bulmuşsa bunda doğrudan doğruya Türk kadınlarının sadece payı değil, etkisi var. Onlar hem cepheye gönderdikleri eşleri ve oğulları, hem de sosyal hayatın çekilip çevrilişinde helal-haram sınırını gözeten ve bu konuda kaideleri yerine oturtan kişiler olarak işi yürüttüler ve bundan Türk milleti kazandı.
“Ben Türkiye aleyhine ne yapıyorum?” diye sorduğunuz an, anlarsınız ne yaptığınızı...
Biz diyoruz ki Tanzimat sonrasında Türk Milleti’nin varlığına yönelmiş tehditler başlangıçta lisana dair tehditlerdir.
"Ne AB'ye uyum sürecinde kanunları değiştirilen Türkiye'nin, Türkiye olarak kalmasına ne de Türkiye olarak kaldığı müddetçe bu ülkenin AB’ye girmesine...
Kaç yüz yıl oldu ki, “Türk olsaydı Türkiye’ye bunu yapar mıydı?” sorusunu sorduran idarecilerimize alkış tutarak yaşıyoruz.
Kapitalizmin bir hasmı varsa bunun adı “Türk düzeni” olarak konabilir; sosyalizm veya komünizm olarak değil.
Türkiye, Türklerin üstünlüğünün inkâr edilemeyeceği şartların alenen fark edildiği bir ülke haline gelmedikçe, içinde yaşanmaya değer bir ülke olamaz.