"Ortaya Müslüman olmayan bir zıpçıktı, bir türedi-Türk çıkardıkları yetmiyormuş gibi; bir de, her kim Türk olmadığını söyledi ise, o çaresizin Müslümanlığını hem destekliyorlar hem de besliyorlar; 'Müslüman ol, Türkiyeli ol; ama Türk olma!' diyorlar. Çünkü varlığını tarihi bir rol oynamakla kazanan Türklüğün, Haçlı Seferleri çağında çıkardığı iki kanadı vardır: Biri kâfirin sözünü tutmamak, kâfirin tavsiyesini reddetmek, diğeri Türk'ün sözünü tutan kâfiri korumak, kâfire söz dinletmektir. İşte bu iki kanadı, hangi zaman ve hangi mekânda bulunursa bulunsun, taktığı zaman Türk uçar!''
İstiklâl Marşı, İstiklâl Harbi’nden önce ve onun kazanılması için yazıldı; buna bir katkı ya da destek olmak üzere yazıldı. Yoksa işler bittikten sonra hikâye olsun diye değil.
Birileri kendilerini bir şekilde göstermeye çalışabilir ama siz hangi tabiattaysanız...
İnsanlar kâfirler eliyle, kâfirler diliyle öyle bir yola sokuldular ki her parçanın diğeri aleyhine işlediği bir terkip esas alındı.
İnsanların basit birer alet olmadan yaşayabildikleri bir ekonomik yapı temin etmeleri mümkündür.
" 'Türkiye niçin vatan' sorusu, 'Türkiye kimin vatanı' sorusundan ayrı olarak cevaplandırılamaz.
Bizim kendimize mahsus bir hayatımız olması ve dünyada yaşanacak yer olarak Türkiye'nin işaret edilmesine sebep olacak bir donanıma sahip olmamız bizim şuurlu bir şekilde iktisadî bir düzenlemeye başvurmamızla mümkün olacak.
“İstiklâl Marşı’nın Anayasa’dan çıkmasında bir mahzur yok.” diyen herkes Türkiye’nin bir birim olarak, bir ülke olarak varlığından vazgeçmiş demektir.
Biz diyoruz ki Tanzimat sonrasında Türk Milleti’nin varlığına yönelmiş tehditler başlangıçta lisana dair tehditlerdir.