DÜŞMANIN ZAMANIYLA GERDEĞE GİRMEK

دشمنڭ زمانیلە گردكە كیرمە

DÜŞMANIN ZAMANIYLA GERDEĞE GİRMEK

Hicrî takvim Rasulü Ekrem’in Mekke’den Medine’ye hicretini başlangıç kabul eder. Hem Hıristiyanların hem Yahudilerin kendi takvimlerini oluşturmaları bizim işleyen bir takvimimiz olması sebebiyledir. Bugün -sanki başlangıcından bu yana sayıyorlarmış gibi- Hıristiyanlar 2019, Yahudiler ise 5779 yılında olduklarını söylüyorlar. Yalnızca biz müslümanların takvimi başladığı andan bu güne kadar sayılmış ve işlemiştir. Dolayısıyla modern manada tarih Hicret ile başlar. Hicrî takvim dışındaki bütün takvimler insanoğlu için aldatıcı ve alçaltıcıdır. Hıristiyanlar Roma’dan kalma Jülyen takvimini kendilerine uyarlayarak kullandılar. Ancak Hıristiyanların (hâşa) rab kabul ettikleri Hz İsa’nın doğumunu tarih başlangıcı saymaları kendi takvimlerine göre 8’nci asırda Aziz Bede ile başlamıştır. Yani Kuran-ı Kerim’in inzalinden bir asır sonrasına gelinceye kadar bugünkü “milad” anlayışları bile yoktur. A.D. kısaltmasıyla karşımıza çıkan efendinin yılı anlamındaki “anno domini” ifadesi de ilk defa aynı kişinin yazdıklarında karşımıza çıkar. Yine bugünkü Hırıstiyan takviminin adı olan Gregoryen takvimin ortaya çıkması da İslam’la; biz Türklerin varlığıyla alâkalıdır. Daha önce rahip Copernicus ve Kilise; takvim reformu üzerine münasebet halinde iken, bunu kuvveden fiile ancak; bir haçlı tezgâhı olan İnebahtı’da donanmamızın yakılması sonrası “Türkler mağlup edilebilir” düşüncesini Avrupa’ya yaymaya başlamalarıyla geçirebildiler. Biz bugün bize karşı başlatılmış ve halen bize karşı işlemeye devam eden Hıristiyan takvimini kullanmakla acaba ne hale düşmüş oluyoruz? Duçar olduğumuz şeyin ismini daha önce “Düşmanın zamanıyla gerdeğe girmek” diye tespit etmiştik. Dinen füruattan gibi görülen bugünkü takvim tercihi sebebiyle hem kendimiz hem de neslimiz gayrı sahih ve gayrı meşru bir hayata icbar olunuyor. Biz Müslümanlar; insanın kendisini bu dünyaya ait görmesinin alâmeti olan güneş esaslı Hıristiyan takvimini kullanma zilletinden kurtulup; ahiret yurdunu daha hayırlı bilenlerden olmak üzere kamerî Müslüman takvimimizi geri almalıyız. Bu mesele Latin harfleri yerine Türk harflerini geri almamız meselesiyle beraber bir teferruat değil, hayatımızdaki bütün meselelerin yuvalandığı yerdir.

RUMİ TAKVİM, TAKVİM-İ GARBİ, EFRENCİ TAKVİM

Bugünün tarihini biliyor musunuz? Hangi senedeyiz? Hangi aydayız? Bu suali, Hicrî takvime göre mi Rumi takvime göre mi Efrenci takvime göre mi cevaplayacağız? Vereceğimiz cevap kim olduğumuzu belli edecek.

BİZ TÜRKLER TARİH DEDİĞİMİZ ZAMAN

Biz Türkler tarih dediğimiz zaman vukuatın sırasını, tertibini anlarız. Edep erkân bilmek Türklüğün şanındandır.

JÜLYEN TAKVİMİ

Jülyen takvimin nasıl bir şey olduğunu anlamak için ay isimlerine ve gün sayılarının keyfîliğine bakmak kifayet eder. Zira takvimi hazırlatan Jül Sezar doğduğu ayın ismini değiştirip kendi ismini o aya vermiştir.

TARİH TAKVİMLE TARİH OLUR

Tarih takvimle tarih olur. Sadece biz Müslümanların tarihi değil; modern manada tüm insanlık tarihi Hicret’le başlamıştır. Tarih evvel emirde zamanın hangi esasa göre tayin edildiğine dair bilginin adıdır.

NİÇİN İFTARİYE DEĞİL DE İMSAKİYE DİYORUZ?

İmsak kelimesi tutmak, bir şeyden el çekip zapt etmek manasına gelip oruca başladığımız vakti ifade için bu kelimeyi kullanırız. Peki Ramazan'da ekseriyetle iftara kaç saat kaldığını öğrenmek için baktığımız cetvele niçin iftariye değil de imsakiye diyoruz?

ARALIK AYI

Türklerin aralık diye bildiği ay Zilkade ayıdır.

AY GÖRDÜM ALLAH AMENTÜ BİLLAH

İslam mahallî yaşanır. Oruca başlamak veya bayram etmek için bulunduğumuz yerde hilali görmek gerekir. Pakistan’da görülen hilal İstanbul’daki Müslümanlara bayramı getirmez, bayram olması için hilalin İstanbul’da görülmüş olması esastır.