AY GÖRDÜM ALLAH AMENTÜ BİLLAH

آی گوردم الله آمنت بالله

AY GÖRDÜM ALLAH AMENTÜ BİLLAH

Hicrî ayların ne zaman başladığını ve bittiğini ayı gözleyerek biliriz. Yeni ayın yani hilalin görünmesine ruyet-i hilal deniyor. Rasulullah “Hilali görmekle oruç tutunuz ve yine hilali görerek iftar ediniz. Eğer havanın bulutluluğu sebebiyle hilal size görünmezse şaban ayını otuza tamamlayınız.” buyurmuşlardır. Bu yüzden ramazan hilalini gözlemek müslümanın vazifesidir. Bu hususla alakalı Hanefi fukahası da ramazan hilalini gözlemek farz-ı kifayedir demiştir.

Ramazan hilalinin vaktini tespit için müneccim ve muvakkitler rasattan ziyade bazı kozmologik hesaplar yaparlardı. Bu yüzden bu kimselere ehl-i hesap denmiştir. Müneccimbaşı ruyet-i hilalden evvel  hazırladığı imsakiyeyi padişaha sunar ve muvakkitler de muvakkithanelerin kapılarına imsakiyeler asarlardı. Ancak Rasulullah’ın emri hilali gözlemek olduğu için insanlar “Müneccimle muvakkit ne bilir” diyerek bu kimselere itibar etmeyip ramazan hilalini gözlemek üzere yüksek tepelere, kalelere çıkarlardı ve hilali görürlerdi.

İslam mahallî yaşanır. Oruca başlamak veya bayram etmek için bulunduğumuz yerde hilali görmek gerekir. Pakistan’da görülen hilal İstanbul’daki Müslümanlara bayramı getirmez, bayram olması için hilalin İstanbul’da görülmüş olması esastır.

İstanbul’da ruyet-i hilal için minarelere hatta Bayezid yangın kulesine çıkarlardı. İstanbul haricinde ruyet-i hilal için çıkılan tepeler memleketimizin dört bucağında rasat tepe, ay tepe, ay gören, hilal tepe, bedir tepe gibi isimlerle hala anılmaktadır. İnsanlar bu tepelere çıkar Ramazan hilalinin görünmesiyle tekbirler getirir, üç kulhuvallah bir elham okurlardı.

DÜŞMANIN ZAMANIYLA GERDEĞE GİRMEK

Biz Müslümanlar; insanın kendisini bu dünyaya ait görmesinin alâmeti olan güneş esaslı Hıristiyan takvimini kullanma zilletinden kurtulup; ahiret yurdunu daha hayırlı bilenlerden olmak üzere kamerî Müslüman takvimimizi geri almalıyız. Bu mesele Latin harfleri yerine Türk harflerini geri almamız meselesiyle beraber bir teferruat değil, hayatımızdaki bütün meselelerin yuvalandığı yerdir.

TARİH TAKVİMLE TARİH OLUR

Tarih takvimle tarih olur. Sadece biz Müslümanların tarihi değil; modern manada tüm insanlık tarihi Hicret’le başlamıştır. Tarih evvel emirde zamanın hangi esasa göre tayin edildiğine dair bilginin adıdır.

BİZ TÜRKLER TARİH DEDİĞİMİZ ZAMAN

Biz Türkler tarih dediğimiz zaman vukuatın sırasını, tertibini anlarız. Edep erkân bilmek Türklüğün şanındandır.

"MÜSLÜMAN SAATİ"NDEN

Artık geç uyanıyoruz. Çünkü hayatımıza sokulan yeni ve fena günün eşiğinde çömelmiş, kin, arzu, hırs ve haset sürülerinin bizi ateş saçan gözlerle beklediğini biliyoruz.

SAAT ON İKİ

Müslümanların zamanını beş vakit okunan ezan belirler. Gün batınca akşam ezanı okunur. Ezanı duyan Müslümanlar saatlerini onikiye ayarlarlar. Çünkü her akşam ezanında saat on ikidir.

MİLADİ TAKVİM DEĞİL HIRİSTİYAN TAKVİMİ

Bugün biz bu takvime yanlış bir şekilde miladi takvim diyoruz. Eskiden “efrenci” yani frengi, firenklere ait manasında “efrenci takvim” derdik. Tıpkı efrenci hastalık dediğimiz gibi bize ait olmayan; bizden neşet etmemiş bir şeyi tanımlamak üzere “efrenci takvim” demişiz. 

JÜLYEN TAKVİMİ

Jülyen takvimin nasıl bir şey olduğunu anlamak için ay isimlerine ve gün sayılarının keyfîliğine bakmak kifayet eder. Zira takvimi hazırlatan Jül Sezar doğduğu ayın ismini değiştirip kendi ismini o aya vermiştir.