"Eğer bugünkü İstiklâl Marşı bize artık heyecan vermiyorsa kabahati marşta bulmayalım."

İSTİKLÂL MARŞI DEĞİŞEMEZ!

Zaman zaman hatırlarım: Atatürk devrinde yıldızı parlayan ve ondan sonra parlamaya devam edip 10 yıl evvel en son haddine varan bir devlet adamı, Avrupa’da seyahatte iken rastladığı bir arkadaşımıza şöyle demiş:

Dönünce Atatürk’e teklif edeceğim; bu bizim bayrağı değiştirmeliyiz, artık! Bütün dünya 500 yıldan beri bizi bu bayrak altında tanıyor ve onu muhafaza ettikçe yepyeni bir devlet kurduğumuzu kabule yanaşmıyor.

Devlet adamımız sonradan bu parlak fikrini her halde Atatürk’e açıyor ama hâlâ aynı bayrak altında toplandığımıza göre demek ki teklif tetkik ve teemmül konusu dahi olmuyor.

Üç ay sonra Meclisçe kabulünün 40 ıncı yıldönümünü idrâk edeceğimiz İstiklâl Marşının değiştirilmek istendiğini gazetelerde okuyunca aradaki benzerlik tam, gerekçe de ayni olmadığı halde yine bu devlet adamının saçmalarını hatırladım.

Bunların kıymetini bir yana bırakın, 40 yıldanberi biz bu marşın nağmeleri ile yarattığımız İstiklâl Harbi mucizesini hatırladık. 40 yıldanberi millet olmak, büyük millet olmak heyecanını bu nağmeler arasında duyduk. Çocuklarımız kulaklarında bu nağmelerle büyüdüler. Bu nağmelerle birleşmek, yekvücut olmak lüzumunu duyduk. Ve yine 40 yıl bu memleket için kanını canını verenleri ekseriya bu nağmeler arasında andık. Bunun yerine konacak herhangi bir başka marş, bestesi ve güftesi itibariyle hakikaten bir şaheser de olsa şimdikinin tesirinin onda birini bırakmayacaktır, bundan emin olalım. Hoş bugünkü şairin de aynı konuyu dünkü şair kadar duymasını ve duyurmasını ben imkânsız görüyorum.

Eğer bugünkü İstiklâl Marşı bize artık heyecan vermiyorsa kabahati marşta bulmayalım.  Biz heyecanımızı kaybettik. İstiklâl Marşının yazıldığı ve bestelendiği günlerden şimdi çok uzaktayız. Söndük, sönmeye devam ediyoruz. İşte mesele burada… Marşı değiştirmeye kalkışanlar bu heyecanı yeniden ateşleme çaresini düşünseler bence çok da isabetli bir iş yapmış olacaklardır.

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak!
 
Kıt’ası bir millî marş için ne güzeldir!
 
 
Cevat Fehmi Başkut, Cumhuriyet     
 
Sebilürreşad, Cilt:14, Sayı: 330      

 

 

"Yukarıdaki satırlar, İstiklal Marşı hakkında yapılmış hemen hemen en sert eleştirilerdir. "

Karabekir, Genelkurmay Başkanlığı'na da Akif’in İstiklal Marşı ve bestelenmek için bunun Paris'e gönderilmesi tasarısı hakkındaki eleştirilerini bildirir.

Cemil Sena Ongun - Mehmet Âkif: Hayatı, Eserleri ve İdealleri

İstiklal marşı, bir marş olarak, yani beste bakımından belki kusurlu bir eserdir, fakat tarihsel ve bediî değeri inkar edilemiyen bir şaheserdir.

ENKAZ YIĞINLARI ALTINDAN YÜKSELEN İSTİKLÂL MARŞI

Muallimi, çocuğa ölürken bile İstiklâl marşı söylenmesi lâzım geldiğini öğretmişti, çocuk hocasının sözünü dinledi ve sesini duyanlar...
 

"İstiklâl Kelimesine Bu Mânâ ve Mefhûmu Biz Türkler Vermişizdir."

Şekil bakımından yanlış olan bağım ve bağımsızlık kelimeleri istiklâl ve müstakil yerine kullanılıyor. Bağ kökünden türetildiği anlaşılan kelimenin şekil bakımından yanlışlığı

Koca bir milletin ölüm kalım savaşının canlı bir tarihi, bir destanı idi

İstiklal Marşı millete mal olalı kırk yıl oldu. Bu müddet içinde zaman zaman bazı boğuk sesler güftesini tırmalamak istediler. Bestesi ayrı bir sanattı.

Millî Bir Marşa Muhtacız

Bu âcûbeyi hâlâ millî marş diye terennüm etmekte, her şeyden evel, sanatımız için hazin bir mahcubiyet yok mudur?

"Türk eriyiz, silsilemiz kahraman Müslümanız Hakk'a tapan müslüman"

Mehmet Akif Ersoy'da Türk Kimliği

Vatanperverliği, Türkçülüğü ve Türk Kimliği