"Böyle söylenen milli marş olmaz."

PROZODİ

Bütün milli maçlarda olduğu gibi, hafta ortasındaki Romanya maçında da, eğer saha kenarında ya da ekran önünde idiyseniz, "İstiklal Marşı" diye binlerce kişinin ağzından çıkan seslerin ne olduğunu anlamakta herhalde güçlük çekmişsinizdir.

Yüreklerden dudaklara doğru yükselip hep birlikte uyumla söylenen bir marş mı?

Yoksa, çeşitli gürültülerden alay olsun diye yaratılmış bir kakafoni mi?

Tribünden tribüne yansıyan bir bağrışma mı?

Diyelim ki, marşın söylendiği yer çok genişti, uzaklıklar dolayısıyla sesler birbirine karışıyordu, bando şefinin değneği her köşeden görülmüyordu, seyircinin müzik bilgisi yeterli değildi, falan.

Ama, söyler misiniz, siz, kapalı salonlarda, yönetenin iyi göründüğü yerlerde, söyleyenlerin müzik bildiği toplantılarda da doğru dürüst milli marş söylendiğini hiç duydunuz mu?

Duymamışsınızdır, duyamazsınız ve bunun zamanla, eğitimle, kulak zevkini inceltmekle düzelecek bir yanı da yoktur. 

Çünkü, bugün söylenen, daha doğrusu söylenmeye çalışılan marşın prozodisi bozuk.

Sözlü bir müzik parçasında, sözle müziğin birbirine uyduruluşuna prozodi derler. Sözlerdeki güçlü ve zayıf heceler, müzikteki güçlü ve zayıf zamanlara uymalı, mısralardaki vezin kalıplarıyla müzikteki ölçü biçimi birbirine denk düşmeli, ritimdeki duraklama sözlerdeki anlamlı kesiklikler birbirini tutmalı. Daha bir yığın kuralı var bu işin.

Oysa, hep birlikte söylemeye çalıştığımız marşa bakın:

"Larda yüzen alsancak.. "
“...En son ocak o be" 
"Nim milletimin yıldızıdır" 
"Diro benim milletimindir ancak" 
"Bu celal sana" 
"Olmaz dökülen kanlarımız sonra helal hakkıdır".

Anlayarak söylemeniz ne mümkün? Kanlar mı helal hakkıdır, yoksa, şiirin kendisinde olduğu gibi, istiklal, hakka tapan milletimin mi hakkıdır?

Böyle söylenen milli marş olmaz. Milli mars, anlamına uygun seslerle hep birlikte yürekten söylenebilen bir marş olmalı. Şimdiki öyle değil. Dolayısıyla, bestesinin mutlaka değiştirilmesi gerekir.

Güftesine, yani sözlerine dokunmadan. Çünkü o sözler, yarışma için konan paraya tenezzül etmeyen, hatta para konduğu için yarışmaya katılmayıp şiirini sonradan sunan Mehmet Akif'in kaleminden ve istiklal mücadelesinin bağrından, o günlerin duyguları duyularak çıkmıştır.

Konunun Anayasa'ya ilişkin bir yönü de yok. Anayasa'nın, "Değiştirilemez, değiştirilmesi bile önerilemez" dediği, herhalde o hatalı müzik değil, tarihsel anlam taşıyan sözlerdir.

Kaldı ki, bugünkü beste, İstiklal Savaşı günlerinden kalma bir beste de değil. Zaten, o günlerde beste için açılan yarışma, savaşın gergin ortamında hiç sonuçlanmadığı için, İstiklal Savaşı boyunca Akif’in sözleri “milli marş" olarak söylenmemiştir bile. Ancak, 1924'tedir ki, Ali Rıfat'ın bestesi benimsenmiş ve "Bundan böyle milli marş olarak bu söylenecek" denmiş. Ama, bugün söylenen o da değil, Riyaseticumhur Orkestrası Şefi Zeki Bey'in 1930 tarihli bestesidir. Tarihteki olaylarla duygusal ve anlamlı bir bağlantısı olmayan bir beste.

O zamandan beri, bu işin altından çok daha başarılı biçimde kalkabilecek birçok Türk bestecisi yetişti. Onlar arasında yeniden yarışma açıp doğru dürüst söylenebilecek bir milli marşın ortaya çıkmasını kim sağlarsa, çocuklardan yaşlılara, okumamışlardan okumuşlara kadar bütün Türk halkına ve Akif'in mısralarına büyük iyilik yapmış olacaktır.

Mümtaz Soysal, Milliyet, 07.03.1987 

 

Bu memlekette millî marş değil, bahriye çiftetellisi bestelenmesine bile şükredelim.

Bizde musikişinaslar esnaf addediliyor. Eski bir davadır bu.

"Bu ne imandır, Allah, Allah!.. Ne güzel, nasıl kuvvetli, parıl parıl bir inançtır bu?.."

Evet Mehmet Âkif tam bir müslümandı, İslâm şairiydi. "Tam müslüman" demek münevver müslüman demektir. Bunun için de Âkif hiçbir zaman ham sofu, mutaassıp softa olmadı

Mahir İz - Yılların İzi; İstiklâl Marşı'nın Yazılması

Yeni kurulan devlet için bir «Millî Marş» yazılması hususunda Büyük Millet Meclisi’nin altı ay müddet vererek açtığı «İstiklâl Marşı Müsabakası»na muhtelif şairlerin gönderdiği 724 şiir gelmişti.

Birçok şairin, Mehmet Akif'in devreye girmesi üzerine yapıtlarını yarışmadan çektiğini de öğrenmiş bulunuyoruz.

Gazetede okudum, dilimiz, dünyada en çok konuşulan ilk beş dil arasındaymış. Beni önce biraz şaşırttı bu.

Ankara Namazgahında Şükran Namazı

Yukarıdaki klişeye lütfen dikkatle bakınız: Millî Mücadelenin temel felsefesi olan Tekâlif-i Milliye, en ücra köyde, fedakârlığı halkın vicdanına ve imânına tescil ettirecek

"Bütün marş metni okunmayacak, yalnız ilk iki beyit söylenecektir."

…Aslında birinci aşamada açılışı yapılan 14 halkevinin açılış töreninde de benzer disiplini görmek mümkündür.

İstiklal Marşı okunduğunda, millet'e değil ümmet'e inandıklarını söyleyen MSP'liler...

MSP'nin yeni girişimleri ise kuşku ve kaygı uyandırmıştı.

Âkif

Akif, medeniyet düşmanı değildir; iman esastı zira. Medeniyetle karşılaşmasına teknik vasıta oluyor.