Hasan El Benna ile hatıra
...
"Efendiler, bir ezanı düşünün, bir de kiliselerin çanını... Çan sesi, demirden çıkan bir ses, ne sözü var, ne özü. Sadece bir gürültü. Bir saatin çalması gibi, sadece vakti bildirir.
"İslâm'ın ibadete davetinde ise, bir mana var. Öyle bir mana ki, müminleri evvelâ iman birliğine, gaye birliğine, mana birliğine çağırıyor; vahdete çağırıyor. Ezanın kudsiyeti büyüktür. Ezan, kendi başına bir ibadettir..."
Mehmed Akif'e Dair
Üstad bunları anlatırken, ben lafa karıştım.
"Efendim, dedim; Türk'ün İstiklal Marşında da, Neşîdül Vatanî'sinde ezandan bahis vardır. Ezan, Türk İstiklal Marşı'na girmiştir."
"Marş kimindir?” diye sorunca:
"Muhammed Akif Bey'in” dedim. Meğer Mehmed Akif Bey'i tanıyormuş: Şunları söyledi:
"Dostum Doktor Abdülvehhab Azzam'ı birkaç defa bayram ziyaretine gittiğimde, Hilvan'daki evinde, Şair Muhammed Akif Bey'e rastlamıştım. Kendisiyle görüştük, asil bir insan..."
İstiklâl Marşı'nda Ezan
Bunun üzerine İstiklal Marşı'mızdaki ezanla ilgili mısraları tercüme ettim.
Ruhumun senden İlahi şudur ancak emeli:
Değmesin ma'bedimin göğsüne nâmahrem eli;
Bu ezanlar-ki şehâdetleri dînin temeli
Ebedi, yurdumun üstünde benim inlemeli.
Bazı talebeler, bu kıt'anın tercümesini yazdılar. Üstad:
"Bir milli marşa ezanı, ibadeti, mabedi koymak, çok manalı, çok güzel." dedi. Hadiseyi anlattım:
Akif'in İmani
"Efendim, Türk yurdu düşman istilâsına uğramıştı. Mâlûmunuz büyük bir cihad açıldı. Kâfir düşman bir haçlı seferi ile üzerimize gelmişti. Yurdumuzun birçok yeri gibi Anadolu da elden gitmek üzereydi. Bu cihad için bir marş yazılsın istendi; müsabaka açıldı. Yedi yüzden fazla şiir geldi. Akif Bey'inki seçildi. Meclis'de defalarca ayakta okunup dinlendi.
"Akif Bey'e, şiiri seçildiği için ikramiye, iltifat, hediye olmak üzere, beş yüz lira verilmek istendi. Merhum bunu almadı. Halbuki o sırada, sırtında paltosu yoktu. Ankara soğuğunda ceketle dolaşıyor; bazen bir arkadaşının muşambasını ödünç alıp giyiyordu..."
Akif'in bu hareketi, Üstad Hasanül Benna’nın çok hoşuna gitti. Cemaate hitap ederek:
“Ya ihvan! Háze'l-îman... İman için misal ararsanız, işte budur. Giyecek paltosu yok, ama parayı almıyor... Ne yazık ki, bugün insanlar, böyle bir şeyi değil almamak, bir de rüşvet vererek, kendilerine verilmesini temine çalışıyorlar... İman budur işte, iman budur!..”
M. Ertuğrul Düzdağ, Üstad Ali Ulvi Kurucu, Hatıralar 2, Kaynak Kitap Yayınevi, 2008 s.263-264
Dünkü söz mecramıza girelim: Tenkid; bir mevzuun ayıb ve kusurlarını sayıp dökmek değildir, demiştik.
İşte Akifin -sözün zıddını murad etmek yolu ile- bize, pek edibane olarak, anlattığı gibi tenkid; göze kestirdiğimiz bir hedefe karşı doludizgin hücum etmek ve hasmımızın faziletlerini, bir yıldırım şuaile eritip mahveylemek mânasına gelmez.
İstiklal Marşı Yarışması’na para ödülü olduğu için katılmak istemeyen Mehmed Âkif, araya giren dostlarının ısrarlı ricaları ve ödülü almamak şartıyla yarışmaya katılmaya karar verdi. D
Gazetede okudum, dilimiz, dünyada en çok konuşulan ilk beş dil arasındaymış. Beni önce biraz şaşırttı bu.
Sayıları çok az da olsa, İstiklâl marşımızın güfte ve bestesini beğenmeyenler ve değiştirilmesini isteyenler vardır. Böyle düşünenler şu gerçeği unutuyorlar: İstiklâl marşlarının değeri, «Mükemmeliyet» lerinde değil, «Tarihîlik» lerindedir. Onlar milletlerin tarihlerinin...
Geçen gün Bulgar misafirlerimizle beraber, Beylerbeyi sarayını ziyaret ettiğime çok memnun oldum.
Çok saygı değer Abidin Daver Bey, Bundan bir ay kadar evvel Hem Nalına hem Mıhına sütununuzda Romanyalıların İstanbula gelişlerinden ve İstiklâl marşımızı hemen...