Birinci İnönü zaferinin yıldönümü
…
Türk ordusu, birinci İnönü muharebesini kazanmıştı. Bu muharebeyi kazanan Türk ordusu, sayı, silâh cephane subay mevcudu, talim ve terbiye, muharebe ve geri hizmetleri bakımından kendisinden üstün olan bir düşmana karşı sadece kahramanlığı ve kumandanlarının yüksek sevk ve idaresi sayesinde muzaffer olmuştu. Piyademizin bir kısmında, tüfeklerine takacak süngü olmadığını söylemek, Çanakkalede -Sine ve Süngüsü- ile muzaffer olan Türkün, İnönünde yalnız sinesi ile düşmanı yendiğini gösterir.
Birinci İnönünde çarpışan kuvvetler arasındaki şu farka bakınız:
Türkler; Tüfek:6000, Ağır makineli:50, Top:28
Yunanlılar; Tüfek:20.000, Ağır makineli:150, Top:50
Türk ordusunda yalnız 18 hafif makineli tüfek, Yunan ordusunda ise bu silâhtan 270 tane vardı.
Ordumuzun bu eşsiz kahramanlığı, İstiklâl Marşı şairi Mehmet Akife:
Garbın âfakını sarmışsa çelik zırhlı duvar
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var
Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın.
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın!
Doğacaktır sana vadettiği günler Hakkın.
Kimbilir belki yarın belki yarından da yakın.
mısralarını ilham etmişti…
Tanin, 9 Ocak 1944, s. 2
Şekil bakımından yanlış olan bağım ve bağımsızlık kelimeleri istiklâl ve müstakil yerine kullanılıyor. Bağ kökünden türetildiği anlaşılan kelimenin şekil bakımından yanlışlığı
Bayan Hurşidenin anlattığına göre bu sekizinci izdivacın aşkı, üstadın Ankarada konserler verdiği zaman başlamıştır – 80 derece üzerinden bestelenen İstiklâl Marşı, niçin 60 dereceye indiriliyor? – Musiki aşkını kuvvetlendiren bir tokat!
Akif’in milliyetçilik hislerinin coşkun bir ırmak halinde çağladığı şiirlerinde en başta İstiklâl Marşı’nı saymak gerekir. Onun milletimiz hakkında sahip olduğu fikirlerinin ve...
- Nâzım Hikmet ve Sabahattin Ali konusunda ne düşünüyorsunuz? Millî marştan daha çok tanınıyorlar.
Mehmed Akif'i karlı bir kış günü, 26 Aralık 1936'da sessiz sadasız toprağa vermiştik. Bugün onu, ölümünün 16'ncı yıldönümünde her zamanki gibi hürmetle anıyoruz.
Ülkemizde hoşgörünün uzun bir geçmişi yoktur; kişilerimiz genellikle hoşgörüsüzdür.
Son haftalarda Türk Gençliğinin kafasını meşgul edecek bir mevzu ortaya çıktı: İstiklâl Marşı’nın değiştirilmesi problemi. Günün vakıalarından bir an yakalarını kurtararak,
Tarihimizin dolup taşan menkıbelerini akılla, menfaatle izah, elbette mümkün değildir: