Mehmed Akif Hakkında Mithat Cemalin eseri

Büyük Millet Meclisi kürsüsünden şiirleri okunan ve alkışlanan iki şairimiz vardır: Biri Mehmed Akif, diğeri Mithat Cemal. İstiklal marşının gönülleri heyecana verdiği ayni kürsüden bir gün, Meclis Reisi Mustafa Kemal, tarihi bir nutkunu şu beyitle bitirmişti:

Ölmez bu vatan, farzımuhal ölse de hatta
Çekmez kürenin sırtı bu tabutu cesimi

Bunu söyleyen şair, Akifin arkadaşı Mithat Cemaldi: “Vatan hisleri” ni terennüm eden, Akifle beraber şiir yazan, bazan ayni şiirin altına, Akifin imzası yanına imza koyan şair. Hürriyetin doğduğu günlerde istibdada karşı bir ağızdan, bir kalbden ikisi de şöyle haykırmıştı:

Yer kalmamış sarayı muallâna bak utan;
Matemsaraylarla dolu sahai vatan.
Bu müthiş velvelen İranı inletir sanma.
“Muzaffersin” diyen sesler bütün haindir aldanma
Zaferyab olduğun kimdir? Düşün bir kerre millet mi?
Adalet isteyen bir kavmi vurmak galibiyet mi?

On iki sene sonra, vatan tehlikeye düştüğü yeisli günlerde gene bir ağızdan, bir kaynaktan feveran eden bu iki şairin sozleri millet kürsüsünde gönülleri heyecanla imanla doldurmuştu:

Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak

***

Ölmez bu vatan, farzimuhal ölse de hatta,
Çekmez kürenin sırtı bu tabutu cesimi

Bazan işte böyle, bir ağızdan konuşan bir kaynaktan fışkıran bu iki şair nice seneler, beraber düşündüler, başbaşa vererek şiirler okudular, şiirler söylediler.

Bugün Akifin şair gönlüne ondan daha derin kim nüfuz edebilir? Akifin çaldığı sazın tellerindeki sesleri ondan daha kuvvetli kim duyabilir? Onun ki kalbi ve kulağı o hisler, o seslerle doludur.

Akifin şiirindeki derinlikleri, gönlündeki heyecanları ayni sesler, ayni ihtizazlarla duymak isterseniz Mithat Cemali dinleyiniz. Onun sazı da o nağmelerle müteheyyiedir. Akifin san'atındaki incelikleri görmek isterseniz Mithat Cemalin sihirli ve sanatkâr kaleminin harikalarını seyrediniz. O, Akifin lâyemut şiir ve san'atının en nefis tablolarını yapmıştır.

Akifin plânlarını hazırlayıp yazamadığı şiirleri de belki bir gün, onun bu şiir arkadaşı, bu kudretli halefi yazar.

Eşref Edip, Cumhuriyet, 12 İkincikânun 1940, s.4

Kalkık ve çatık kaşlar

Celâl Bayar, İzmir'deki nutkunda, iktidardakilerin vaktiyle halkın karşısına hep asık suratla ve çatık kaşla çıktıklarını...

Bu mısra okunurken, oturanlar ayağa kalkarlar...

İstiklâl Marşımızın güftesinde şu mısra vardır...

Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar

Biliyorsunuz; bugün içinde yaşamakta olduğumuz asır, yirminci asırdır. Yirminci asra ise, medeniyet ve konfor asrı ismini veriyorlar.

"İstiklâl Marşı okunurken ayağa kalkmayı reddederler ve İstiklâl Marşı bitince de Enternasyonal Marşı’nı söylerler."

Âkif Müslüman vatanı ve Müslüman milliyeti tanır. Bunun içindir ki Atatürk şapka inkılâbını yaptığı zaman Türk vatanını bırakmış, Müslüman vatanına kaçmıştır.

"Bugün için İstiklâl Marşı kadar bilmem ki hangi ulusun “Ulusal Marşı” kuvvetlidir?"

Ufuksuz, berrak semaların yüksekliğinde Türklüğün asil ruhunu.. insanlık için istibdada,

Hafız Asım Şakir: "İstiklal Marşı’na gelince, dedi, işte onu kaldıramazdı."

Hafız Asım Şakir o günleri anlatıyor:

“Âkif Bey hasta yatıyor, ben her gün yanındayım.

""Şiir bitince tekrar okunmasını" bağırarak teklif etti. Şiir bir daha, bir daha... Tam dört defa okundu ve mebuslar ayakta dinlediler."

Dostlarım dinlemekle yetinmedim, o günlerde Ankara’nın savaş ve siyaset hayatının içine bir de sanat fırtınası düşmüştü. Meclisi, ordusu sağlam kurulan yeni devletimizin