MİLLÎ HAŞYET

Gece yarısıydı. (Haber)in sahibi ve ben, otomobille gazeteye doğru geliyorduk. Yolumuz Sirkeci taraflarında dar bir sokağa saptı. Kimi kârgir, kimi ahşab, kümes gibi bücür iki sıra ev arasında, Arnavut kaldırımlı dar bir sokak. Pencereler, katran dolu küplerin açık ağızlarile, içerdeki karanlığı çerçeveliyordu. Sokakta, şeffaf uyku hayaletlerinden başka ne in, ne cin.

Arkadaşım, bu sokaktan bir an evvel kaçmak istercesine gaze basmış, otomobilini bütün sıçrayış kabiliyetile koşturuyordu. Zıplaya zıplaya gidiyorduk. Birden, beş on adım ilerimizde ve sokağın tâ ortasında, dimdikbir hayal belirdi. Sokak dar olduğu için bu hayalin sağından veya solundan geçemezdik. Projektörleri yaktık, klâksonu üst üste öttürerek, hızımızı kesmeden yol almaya devam ettik. Hayal kıpırdamadı bile. Aramızda iki adımlık mesafe kalmıştı. Onu ezebilirdik. Son bir klâkson darbesini, frenlere ânî bir basış takip etti. Durduk. Hayret! Gecenin bu saatinde, içinde uyanık bir kedi bile görünmiyen bu sokağın ortasında bir zabit, kaskatı bir selâm tavrile elini kasketine götürmüş, bekliyordu. Otomobilden inince vaziyet anlaşıldı. Cılız ışıklı bir pencere istikametinden, Ankara radyosunun son sesi geliyordu. İstiklâl marşı!

Meçhul zabitte tamamile bünyeleşmiş ve riyadan, gösterişten, mecburiyetten ayıklanmış, harikulâde bir iman ve terbiye levhası.

Bu levhanın telkin ettiği millî haşyete âşık olalım!

 

Necip Fazıl Kısakürek, Haber Akşam Postası, 22 Mart 1939, s. 1

"Mehmet Akif, kendinden geçmişti. Dudaklarından kendi yazdığı İstiklâl Marşı’nın mısraları dökülüyordu."

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 29 temmuz 1922 tarihli oturumunda, Erzurum Milletvekili Salih Efendi’nin Kurban Bayramını tebrik etmek üzere Batı Cephesi’ne

Şair Mehmet Akif İçin

Arkadaşımız Nurullah Ataç Şair Mehmet Akif için yazdığı bir yazıyla Akif'in hayranlarından bazılarını bir hayli sinirlendirmişti.

Akifin gayzını şimdi daha iyi anlıyorum...

Mısırda bir dostuma telgraf çekmem lazım geldi. Bir kaç cümle sıraladım. Sonra, on lira uzatarak...

"İstiklâl Marşının yalnız bir mısraı, emsallerinin üstüne çıkararak, bir insanı vatanperver etmeye, bir milleti ayağa kaldırmaya kâfidir."

Son haftalarda Türk Gençliğinin kafasını meşgul edecek bir mevzu ortaya çıktı: İstiklâl Marşı’nın değiştirilmesi problemi. Günün vakıalarından bir an yakalarını kurtararak,

İstiklâl Marşımızın Yazıldığı Ev

Yukarıdaki klişeye lütfen dikkat ediniz: Bugün benzerleri yurdun her köşesinde sıralanan bir gecekondu hüviyeti içindeki mütevazi yapı...

Mersinde Bir Muhakeme

Cümhuriyet marşı söylenirken kalkmadığından
Çomu zade ile Fırka reisi arasında çıkan münakaşanın sonu