Mehmet Âkifte ölüm duygusu…

-Ölümünün on yedinci yıldönümü dolayısiyle-

“Nazlı Hilâl”in artık kaşlarını çatmadığı, bayrağın ufuklarda şafaklar gibi dalgalandığı, Hakka tapan milletin istiklâl hakkını bütün dünyanın tanıdığı, bir milletin bir vatana döktüğü ve dökeceği kanları helâl ettiği, hür yaşamış bir ırkın hür yaşamak andını tekrarladığı şu günlerde ölmeyecek bir ölüyü, başta gençler olmak üzere, milletçe anıyoruz.

Şair Mehmet Akif resminin arkasına birşeyler yazmayı düşündüğü zaman ölümünü tekrar tekrar hatırlamış ve hatırlatmıştır. Meselâ bir kıtası şöyledir:

Toprakta gezen gölgeme toprak çekilince
Günler şu heyulâyı da, ergeç silecektir.
Rahmetle anılmak, ebediyyet budur amma,
Sessiz yaşadım, kim beni, nereden bilecektir?

Âkif, bunu yazdığı zaman Türk şiirine en güzel sesleri getiren bir adam olarak hiç de “sessiz” değildi. Bu vatanda canlı izi ve izleri vardı.

Evet, büyük vatan şairi, bundan onbir yıl önce hayat arkadaşına iki tane taş basması İstiklâl Marşını miras bırakarak, bugün gözlerini yummuştu.

Bütün bir milletin, bütün bir gençliğin kendisini rahmetle andığını düşünerek “kabrine ebediyen nur indiğini” duysun.

T. İ. (Nurettin Artam), Ulus, 26.12.1947, s. 2

“Hakkıdır hakka tapan milletimin istiklâl"

Fransız mekteplerinde çocuklara şair Alfred de Vigny'nin Kurdun Ölümü diye meşhur bir şiiri okutulur.

Mehmet Akif’in çok sonraları tek dişi kaldığını söyleyeceği “canavar”

Gerek din, gerek ahlâk açısından bu kadar hastalıklı olan Batı uygarlığının, İslâmcıların inkâr etmediği dünyaya üstünlüğü, o halde neyle yorumlanacaktı?

Mersinde Bir Muhakeme

Cümhuriyet marşı söylenirken kalkmadığından
Çomu zade ile Fırka reisi arasında çıkan münakaşanın sonu

Lütfü Şehsuvaroğlu: "Ankara’ya Gelişin Meyvesi veya Ardında Yatan Sır: İstiklâl Marşı"

1920 yılında teşkil olunan Birinci Büyük Millet Meclisi’ne Burdur mebusu olarak katılan Mehmed Âkif bu sürede Taceddin

Şerefsiz derler

Dünkü muhterem gazetenizde “Bu ne hürmetsizlik” başlığı altındaki yazınızı çok büyük bir tessürle okudum.

İSTİKLÂL MARŞI BUHRANI

Arkadaşımız Abidin Daver’in “Cumhuriyet”te bir fıkrasını okudum:

İstanbul’da İstiklâl marşının notasını bulmak imkânsızmış. Arkadaşımız, devlet matbaasının bu işi yapmasını tavsiye ettikten sonra:

-Dünyada, herşey aklıma gelirdi amma, İstiklâl marşı notası buhranı olacağı hiç aklıma gelmezdi.

Diyor. Yerden göğe kadar haklı olan...

Ölüm, Akifi aramızdan aldı götürdü, fakat…

Onun adı tarihte olduğu gibi yüreklerde de yaşıyacaktır. Çünkü yazdığı marşla adı Türk istiklâline bağlı, yani ebedî kaldı.