Bugün 10 Muharrem. Aşure günü. Aynı zamanda Sakarya Meydan Muharebesi'nin zafer günü. Zilhicce ayında başlayan Sakarya Meydan Muharebesi 22 gün 22 gece bilfiil muharebeden sonra 10 Muharrem günü Türk zaferiyle neticelendi.
İnkılap tarihçileri Fevzi Paşa ve İsmet İnönü'nün Meclis'e istida vererek Mustafa Kemal'e gazilik ve müşirlik unvanı verildiğini söylüyorlar ki vesikalara göre bu doğru. Zaten Kazım Karabekir Mareşal'i bu hususta tenkid eder. Sakarya Meydan Muharebesi'ni kendin idare ettiğin halde niçin Mustafa Kemal'e bu unvanın verilmesini sağladın diye. Bunun vahim bir hata olduğunu İstiklâl Harbimiz kitabında şöyle belirtir: "Sakarya Meydan Muharebesi'nin son günü Mustafa Kemal Paşa muharebeyi kaybettiğine hükmederek ric'at emri vermiş ise de Fevzi Paşa bunu sabahki vaziyeti gördükten sonra kumandanlara tebliğini münasip görmüş. Halbuki sabahleyin düşmanın ric'ati görülünce zaferin bizde kalması bu suretle temin olunmuş... Fevzi Paşa bana bu muharebeden bahsederken, bunu kendi kazandırdığını, fakat herkesin Mustafa Kemal kazandırdı zannettiğini söyledi. Hakikati neden saklıyorsunuz dedim. Şimdilik böylesi muvafık, dedi. Halbuki İsmet'le birlikte Mustafa Kemal'in Müşirliğe terfiini ve Gazilik unvanını Meclise inha etmiştir. Mustafa Kemal Livalıktan istifa etmişti. Fevzi Paşa ferikti. İhtimal bir rütbe alırsa kendisi terfi ettirilmiyecek mi diye endişe etti. Vaziyet рek gariptir. İhtiyatların hatalı olarak sağ cenaha toplatıldığını görerek sola alıyor, ric'at emrini tehir ederek felaketi durduruyor, sonra da Mustafa Kemal Paşa'ya yekten müşirlik ve gazilik inha ediyor. Halbuki daha mes'ele bitmemiş ve Yunan Ordusunu takip ederek kat'i muvaffakiyet kazanılmamış yani daha yapılacak işler varken Mustafa Kemal'e son merhaleyi inha etmek ikinci bir muzafferiyette nasıl ve ne ile tatmin olunabilecektir. Bu vahim hata Afyon taarruzundan sonra Mustafa Kemal'e hilafet ve saltanatı tevcihe kadar yürüdü.."
Ben de inkılap tarihçilerinin pek zikretmediği ve Harp Tarihi Vesikaları Dergisi’nin Aralık 1966 sayısında fark ettiğim bir vesika dolayısıyla Kazım Karabekir'in yazdıklarını tashih edeyim. Fevzi Paşa Kazım Karabekir'in dediği gibi Mustafa Kemal'e "yekten" Gazilik ve Müşirlik unvanı verilmesini teklif etmiyor. Kazım Karabekir'in İsmet İnönü'nün Fevzi Paşa'ya çektiği telgraflardan haberi yokmuş. Mustafa Kemal’e daha önce de Gazilik ve Müşirlik unvanının verilmesi talep edilmiştir. Bunu Sakarya Meydan Muharebesi'nden yaklaşık dört ay önce İsmet İnönü vasıtasıyla o zaman Erkan-ı Harbiye Umum Reisi vekili sıfatı bulunan Fevzi Paşa'ya gönderilen telgraftan anlıyoruz. İsmet İnönü Fevzi Paşa'ya ısrarla meclise Mustafa Kemal Paşa için Müşirlik ve Gazilik unvanı verilmesi teklifini sunmak gerektiğinden bahsediyor. Fevzi Paşa ise Cenup vaziyeti tamamen inkişaf edinceye kadar bu teklifin tehirini muvafık görmekteyim diyor. İsmet İnönü cevabi telgrafında Cenup cephesinin vaziyeti muvafıktır dese de ve bu unvanların Mustafa Kemal'e verilmesi için meclise vakit geçirmeksizin derhal teklif verilmesi gerektiğini arz etse de Fevzi Paşa bu teklifin verilmesine yanaşmıyor. Yani istediği halde bu unvanlar Mustafa Kemal'e daha önceden verilmemiştir. Şu hükme varmak için bunları zikrettim: Biz, yani “Mustafa Kemal Türk milletinin başında olmak için Gazi olmak zorundaydı” diyenler bir tarafta, Mustafa Kemal Meclis’in açılışını Cuma gününe denk getirdi, Kur’an tilaveti, Buhari tercümesi ile kurbanlar kesilerek bunu yaptı diyerek Mustafa Kemal üzerinden “meşruiyet” temini derdindekiler başka tarafta.
Fevzi Paşa’nın telgrafındaki Cenup vaziyeti ne demek? Sakarya Meydan Muharebesi kazanılır kazanılmaz Fransızlar bize anlaşma teklif ettiler: Ankara İtilafnamesi. Bu İtilafname Meclis'te Mustafa Kemal'e gazilik ve müşirlik unvanı verilmesinden bir ay sonra imzalanmış ve bu anlaşmayla Misak-ı Milli'den büyük tavizler verilmiştir. Lozan'a iki sene sonra gidildiği halde bu anlaşma Lozan'da da onaylanmıştır.
Dikkat ettiyseniz kısa bir zaman önce Suriye’nin kuzeyinde batılılar tarafından desteklenen ve korunan SDG adlı yapı ABD’nin “Kürdistan kurma hikayesi”nde yan çizer gibi yapması sebebiyle hemen kendileriyle sınırımızı çizdiğimiz Fransız Ordusunu göreve çağırdı. 1921 yılında Fransa ile çizilen sınır anlaşmasıyla nasıl petrol kuyuları Fransız tarafında kaldıysa ve nasıl aynı aşiretten insanlar, akrabalar hattın iki yanında kaldıysa tabiî iktisadi coğrafyamız da bölündü. Bu hususta bir anekdot nakledeceğim. Mümtaz Faik Fenik 1937 yılında Resulayn’da bir Fransız zabitiyle karşılaşıyor. Fransız zabiti Mümtaz Faik’e diyor ki: "Bizim koyunlar sizin tarafa geçince çok üşüyorlarmış." Yani yazın hattın Türkiye tarafına geçen koyunların yünlerini kırkıyorlarmış. Fransız zabit onu demek istiyor. Buna mukabil Mümtaz Faik de bizim koyunlar kışın sizin tarafa geçtiğinde de çok “ısınıyorlarmış” demiş. Fransız zabiti anlamayınca yani “kızarıyorlarmış” diye tasrih etmiş. Onun da demek istediği sürünün içindeki semiz koyunları kesip, yiyip yerine zayıf koyunları koyuyormuş Fransız tarafındakiler. Cumhuriyetin ilanından sonra da Misak-ı Milli’den verilen tavizlere rağmen koyunlarımız havalar soğuyunca Halep’e kadar gönderilir orada kışlardı.
Bu anekdot iki harp arasına yani Türklerin ağız tadının henüz tam olarak bozulmadığı zamana ait. Türkler asırlar boyu et denilince küçükbaş etini anlardı. Sığır etini neredeyse hiç tercih etmeyen Türkler bilhassa İkinci Dünya Savaşıyla beraber ABD’ye hayranlık duyanlar tarafından sığır etine özendirildi, alıştırıldı. Nurullah Ataç’ın ağabeyi Galip Ataç radyoda İkinci Dünya Savaşı yıllarındaki meşhur “Evin Saati” programında şöyle diyordu: “Amerikalılar gibi güzel vücutlu, işlek fikirli ve hayat işlerinde daima cesaretli olmalarını isterseniz onlara sığır eti yediriniz, süt içiriniz.” Ağzının tadını bilmeyen Amerikalılara özenmek ağız tadımızı bozmakla kalmadı. Kendi imkânlarımızı heba etmemize sebep oldu. Bugün et fiyatları ateş pahası. Bunun iktisadi coğrafya ile alakası açık. Bizim topraklarımızda coğrafya gereği küçükbaş hayvancılık yapmak esas. Türk milleti "buğday ile koyun geri yanı oyun" diye boşuna dememiş.
Ezcümle kim olduğumuz ve dirlik düzenlik davamız içiçedir. Siyasi sahne imiş gibi görünen yerin iğvasına kapılmayalım, Türk milletinin hayatiyetini düşünelim. Sakarya zaferimizin sene-i devriyesinde "Misak-ı Milli ne idi, ne oldu?" sualini soralım.
Gökhan Göbel, 10 Muharrem 1447 (5 Temmuz 2025)
Genel Başkanımız Şair İsmet Özel internet portalımızda yeni yazı serisine başlıyor.
Derneğimizin tertip ettiği TÜRKELİ KİMİN VATANI? serlevhalı konferans 19 Zilkade 1446 Cumartesi günü İstanbul'da yapıldı.
Türkçeden İslâm'a Giriş serimizin yeni kitabı “İspirto Türk” neşrolundu. Kitabın ismi Türkçede hususi bir şekil alan ispirto kelimesinin ruh, can ve espri kelimeleriyle alakası göz
Genel Başkanımız Şair İsmet Özel’in son on dört senedir neşredilmemiş kitabı SORULUNCA SÖYLENEN’in yeni baskısı yapıldı.
Derneğimizin 6. Olağan Genel Kurulu 28 Şevval 1443 Pazar günü (29 Mayıs) İstanbul Şubemizde yapıldı.
İstiklâl Marşı Derneği'nin hazırladığı "Türkçe'den İslam'a Giriş" Serimizin ikinci kitabı "YAZIMIZ" neşroldu.
Fahri Genel Başkanımız Şair İsmet Özel'in Ramazan Bayramı'nın ikinci günü İstanbul Şubemizdeki bayramlaşma dolayısıyla yaptığı konuşmanın metni. 2 Şevval 1443