13 yıl evvel bugün, 27 Aralık 1936 da Büyük Türk şairi Mehmet Akif ölmüştü. Akif, imanını nazma koymak bakımından edebiyatımızın en mümtaz şahsıyetlerinden biridir. 1878 de İstanbulda Sarıgüzelde doğmuştur. Fatih dersaamlarından İpekli Hoca Tahir Efendinin oğludur. Yüksek tahsilini Baytar ve Halkalı Ziraat Mekteplerinde yapmıştır. Gençliğinde fevkalâde bir kuvvete malik olan Akif, iyi bir alaturka güreşçsiidi. Orman ve Ziraat Nezareti müfettişi olarak Rumeli, Ana dolu ve Suriyede dolaşmıştır. 1908 Meşrutiyet inkılâbını müteakip kendisini tamamen edebiyata vermiş, Halkalı Ziraat Mektebinde ve Darülfünunda edebiyat okutmuştur.
Birinci Cihan Harbinde Almanyaya ve Arabistana gitmiştir. Bu savaş Akifin milli heyecanını bütün kudretiyle meydana çıkarmıştır. Mübarek Çanakkale şehitleri için yazdığı şiir, gerek milli ve gerekse dini bakımdan emsalsizdir.
Ey, bu topraklar için toprağa düşmiş asker!
Gökten ecdat inerek öpse o pâk alnı değer.
Sana dar gelmiyecek makberi kimler kazsın?
“Gömelim gel seni tarihe” desem sığmazsın.
Türk askeri Çanakkalede kahramanlık destanlarının en parlaklarını yazarken, bu savaşa Akif de kalemiyle iştirak etmiştir. Milli Mücadeleye katılmış; Birinci Büyük Millet Meclisine Burdur mebusu sıfatile girmiştir. İstiklâl Savaşının en karanlık günlerinde ümidini kaybetmemiş, Türk ordusunun muzaffer olacağına inanmıştır.
Ey benim her taşı bir mâbedi iman yurdum
Seni ergeç bana bir gün verecek mabudum.
Ezeldenberi hür yaşamış büyük ve asil Türk milletinin hiçbir zaman esir olamıyacağını erkek sesile haykırmıştır:
Ben ezeldenberidir hür yaşadım, hür yaşarım,
Hangi çılgin bana zincir vuracakmış şaşarım,
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner aşarım.
Yırtarım dağları enginlere sığmam taşarım.
Akif, her karış toprağı şüheda kanıyla sulanmış olan güzel vatanımızın düşman çizmeleri atında ezilmemesi için milleti, rütbe-i şahadeti ihraza çağırırken:
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda
dini bütün bir Müslüman olarak Cenabihakka niyazı da unutmamıştır:
Canı, cananı, bütün varımı alsın da Hüda
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.
İnsanın sevabı kadar hatâsı da vardır. Akif, Milli Mücadeleden sonra Mısıra giderek Kahire Universitesine profesör olmuştur. Yıllar ve yıllarca orada kalmıştır. Nihayet vatan hasretine dayanamamış ve 1936 da Türkiyeye gelmiş ve bura da ölmüştür.
Feridun Fazıl Tülbentçi, Vatan, 27.12.1949, s.2
Cihanın yedi ikliminin yetiştirmesi, çeşit çeşit renk renk insanlar, vahşet bahsinde ittifak etmişler, kudurmuş gibi saldırıyorlar, her taraftan gülle, ateş yağdırıyorlar… Fakat bütün bu cehennemî taarruz, “pâk alnının istihkâmına sığınmış kahraman Mehmed’in göğsünde sönüyor.”
Çünkü en büyük hâdisenin yazdırdığı marştır, iman ve azim ordularının bütün dünyaya, bütün kâinata bu iman ve bu azmin, ebedi yankılar bırakan okuyuşudur:
Dün şehir gazinosunda cereyan eden esefli hâdise hakkında yazdığımız makaleyi teyid eden bir mektup aldık. Bu mektubu aynen aşağıya koyuyoruz:
O senenin başlarında bir hadise olmuştur. Mehmet Âkif’in “İstiklâl Marşı” beğenilmiyor ve yerine bir “Millî Marş” yazdırılmak isteniyordu. Hattâ Ulus gazetesi bu iş için bir de müsabaka açmıştı.
Şekil bakımından yanlış olan bağım ve bağımsızlık kelimeleri istiklâl ve müstakil yerine kullanılıyor. Bağ kökünden türetildiği anlaşılan kelimenin şekil bakımından yanlışlığı
Fransız mekteplerinde çocuklara şair Alfred de Vigny'nin Kurdun Ölümü diye meşhur bir şiiri okutulur.
Üç dört gün evvel bir arkadaşın evinde konuşuyorduk. Biri dedi ki:
— İstiklâl Marşı’nı nasıl buluyorsun?
Talim ve Terbiye Kurulu azalarından, adının Akif olduğunu, talebem olmadığını, eserlerimi okuduğu için hocası saydığından...