"Sen Şehit Oğlusun! Kaç Sene Geçti?" Üçüncü Sene-i Devriye

İstiklâl Marşı Derneği'nin Üçüncü Sene-i Devriye Merasimi,  "Sen Şehit Oğlusun! Kaç Sene Geçti?"  konu başlığıyla 13 Mart 2010 Cumartesi günü Konya'da Yapıldı

İstiklâl Marşı Derneği'nin, Üçüncü Sene-i Devriye Merasimi, Konya Ticaret Odası Konferans Salonu'nda, yoğun bir katılımla gerçekleştirildi. Açılış konuşmasını yapan Konya Şube Başkanı Durmuş Küçükşakalak, merasimin Konya'da gerçekleştirilmesinin isabetini dile getirerek başladığı sözlerine İstiklâl Marşı'nın millet hayatımız içindeki yerinin izahıyla devam etti. Küçükşakalak, ölülere telkin vermenin ve dirilere  hatırlatma yapmanın Sünnet-i Seniyye açısından taşıdığı değeri vurgulayarak İstiklâl Marşı'nın ölüler için bir telkin, diriler için ise bir hatırlatma olduğunu ifade etti. “Dua” ile “dava” kelimelerinin aynı kökten geldiği dikkate alındığında, İstiklâl Marşı'nın bir dua olarak dünyadaki İslam davasının omurgasını temsil ve teşkil ettiğini vurgulayan Küçükşakalak; bu sebeple dünya üzerinde başka hiçbir yerde söylenemeyen sözlerin ancak İstiklâl Marşı Derneği'nde dile getirilebildiğini belirterek konuşmasını tamamladı.

Durmuş Küçükşakalak'ın ardından söz alan Genel Başkan İsmet Özel, insanların çoğunun İstiklâl Marşı'nı ezbere bildikleri halde onunla nasıl bir irtibat içinde olduklarının sorulması gerektiğini belirtti. İstiklâl Marşı'nın “Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın” mısraına rağmen Türkiye Cumhuriyeti'nin 87 yıllık tarihi boyunca Hakk'ın va'dettiği günlere inanmayan iktidarlar tarafından yönetildiğini, böylelikle ülkenin “Allah düşmanımın başına vermesin” dedirten bir idare altında bulunduğunu dile getiren İsmet Özel; son dönemde"komşularıyla sıfır sorunlu bir Türkiye” propagandasının da Türkiye'nin haritadan silinmesi manası taşıdığına işaret ederek Türkiye'nin bütün sınırlarının bir soruna, bir sebebe bağlı olarak çizilmiş bulunduğunu hatırlattı.

Konuşmasında laiklik ilkesinin, 1936 yılında Cumhuriyet Halk Fırkası'nın “altı ok”undan biri olarak sonradan Anayasa'ya girdiğini belirten Özel, bugün laiklik ilkesini büyük coşkularla müdafaa eden insanların diğer beş ilkeyi, örnek olarak “devletçilik” ilkesini savunanlarla ancak aynı geçerlilik seviyesinde ve pozisyonda olabileceklerine işaret ederek; 1921 tarihli Teşkilât-ı Esâsiye Kanunu'na, 1923'te Cumhuriyet'in ilânı ile birlikte “Devletin dini Dîn-i İslâm'dır” maddesinin ilave edildiğini ve bu maddenin İslâm harflerinin kaldırılmasının öncesinde 1928'te Anayasa'dan çıkarıldığını hatırlattı. Zira İslam harflerini terk etmenin, “İslam Devleti” hususiyeti terk edilmeden izah edilemeyeceğinin altını çizdi.

İsmet Özel, Turgut Özal'ın Cumhurbaşkanı oluşuna kadar geçerliliğini muhafaza eden “Nasıl bir Türkiye istiyoruz?” sorusunun yerini, bu tarihten itibaren “Bir Türkiye istiyor muyuz?” sorusunun aldığını ifade ederek; “yarı bağımlı” olarak değerlendirilen Türkiye'nin bu tarihle birlikte yarı bağımlı bir ülke olmaktan kurtularak “tam bağımlı” hale geldiğini belirtti. Türkiye'de  devlet yetkililerinin ülke olarak dünya sisteminde nasıl bir yer tutulması gerektiği hususuyla asla ilgilenmediklerini, bunun yerine “fert” olarak bulunacakları konumla meşgul olduklarını sözlerine ilave etti.

Derneğimizin üç senesinin de muhasebe edildiği Üçüncü Sene-i Devriye Merasimi konuşmalarının çözümlemeleri önümüzdeki günlerde sitemizde yayınlanacaktır.