1980 sonrasıydı. Yaz günlerinden biri olsa gerekti. İstanbul’da geminin gövdesine bitişik peykelerden birinde oturuyordum. Biraz ilerimde benden daha genç olduğu besbelli bir adam çocukluk yıllarında Haliç sularında nasıl para bulma oyunu oynadıklarını yanındakine anlatıyordu. Vakıayı bir yazımda nereden nereye geldiğimize misal olsun diye nakletmek istedim. Yapamadım. Çünkü ilk defa 1964 yılında gördüğüm İstanbul yüzlerce milletin Türkler aleyhine niyetleriyle tesis edilmiş bir kabın içinde Dünya Sistemi çıkarları doğrultusunda çalkalanıyordu.