Bir yazıcının değiştirmeğe çalıştığı ve ta'an ettiği istiklâl marşımız ve Mehmet Akif hakkında memleket münevverlerinin fikirleri
Sabiha Zekeriyanın değiştirmiye çalıştığı, ta’nettiği İstiklâl marşı hakkında bütün memleket mütefekkirlerinin, ediblerinin, şairlerinin ve gençlerinin yazılarından bazı fıkralar:
“Yazdığın marşla adın Türk İstiklâline bağlı, yani ebedî kaldı. Ruhun emin ve müsterih olsun.” (M. Turhan Tan. Cumhuriyet: 20/12/939)
“İstiklâl marşı İstiklâl harbinin manevî yapılmış büyük ve muzaffer bîr taarruzudur. O zaman Millî mücadelenin mutlaka zaferle neticeleneceğine inanmış olanlar, yani sağlam iman sahibleri bile İstiklâl Marşından yeni manevî kuvvet almışlardı.
Şair Mehmed Akif, yürekleri çelikleştiren İstiklâl Marşını yaratmak suretiyle İstiklâl Harbinin manevi cebhesinde dövüşen kahramanlardan biri olmuştur.
Mehmed Akifin en büyük meziyeti her mısraını inanarak yazmış olmasındadır. Onun içindir ki meselâ İstiklâl marşı hiçbir babayiğit tarafından benzeri yazılamıyan alev gibi bir şiirdir.
Mehmed Akif öldü. Fakat İstiklâl Marşı şairi, yarattığı ölmez İstiklâl Marşı gibi ebedî bir hayata mazhar olarak yasayacaktır.” (Abidin Daver. Cumhuriyet: 29/12/939)
“Akif, bütün ömrünü Türk bayrağındaki hilalın şerefini müdafaaya tahsis etmişti.” (Peyami Safa. Cumhuriyet: 30/12/939)
“Çanakkale ve İstiklâl marşı gibi bir millet hafızasına her mısraı atalar sözü haysiyetiyle malolan büyük günlerinde bir ağızdan haykırılan en perakende ve şaşkın ruhları bile tek bir müdafaa aşkı ve iradesi içinde bir araya devşirerek ayağa kaldıran “Millî” vasfına tam lâyık olan bir şair.” (Peyami Safa. Cumhuriyet: 30/12/989).
“İstiklâl harbinin en heyecanlı anlarında Ankaraınn ufuklarında akseden top sesleri onun bu ruhî ihtiyacını karşılamakta en coşkun bir musiki tesiri yaptı. İstiklâl marşının bazı satırlarında bu gürlemelerin kaybolmaz tarrakaları var.
Mehmed Akif, halkçılık ruhunda ve Türk milletinin gösterdiği kahramanlıkların destanını duymakta büyük bir isabet göstermişti.
Feveranlı anlarında onun diliyle kendi büyüklüklerini duyan ve dinleyen Türk cemiyetinin vicdanı, onunda çok tanıdığı bu yiğit millet, kendisinin herhangi bir faziletine, fedakârlığına hitab eden insanı asla unutmaz.” (Hasan Âli Yücel. Akşam: 4/1/937).
“İstiklâl marşı şiirinde hür ve yiğit Türkün hilkattenberi tarihî karşılayan yaman karakterleri pırlanta parlaklığiyle görüyoruz. Bu mısralarda hakikat şiirin içinde ve gür hakikatin içinde eridilmiştir. Binlerce yıllık koca bir tarih bu şiirde dile gelmiştir. Bu âbidede Türk kendisini görüyor, ebediyetini görüyor ve bunun canlandığı asıl mâna içinde hüviyetinin son zirvesine kadar eridiğini hissediyor. Cebhede, iman dolu göğsünü serhad yaparak çalışan Mehmedcikle, Mehmed Akiften yükselen tok sesi dinleyiniz. Bu kurtarıcı ses dalgaları adamı hürriyet ve istiklâlin ebedi gülşenine götürüyor. Akif bu şiirinde vatan aşkını şiirin türlü hüzmeleriyle işleyerek her Türkün dimağına perçinlemiştir.,, (T. N. Uygur. Türk Baytar Birliği Dergisi: 1/1/937)
“Çanakkale ve İstiklâl savaşında kan ve ateş içinde Mehmedciğe ve bütün millete onun şiirleri en büyük manevî cebhe, Türkün şecaat dolu tarihine yıkılmaz bir âbide oldu.” (Mukib Kutatko Yeşilay: Kânunu sani 937).
“İstiklâl marşı Türk milletinin maşeri ruhundan doğan bir parçadır. Akif milletin bu ulvî duygusunu sezmiş ve yazmıştır.” (Kadri Özyalçın. Merzifon - Taşan: 1/ 2/ 937).
“Akiften kalan boş bir sada değil, on sekiz milyon Türkün saygı ve heyecanla bir ağızdan söylediği İstiklâl marşıdır. Bu marşı yazan büyük şair, İstiklâl ve Cumhuriyet tarihini daima şerefli sinesinde taşıyacaktır.” (Kâzım Nami. Mehmed Akifin hayat ve eserleri: Sayfa 607).
“Mütarekenin kara günlerinde, doğacak istiklâl güneşini Akif teremnüm etti.” (Faiıreddin Kerim. 8/8/938).
“Akif, milletine şahsî imanından doğan fazilet ve vatanperverlik imanını verdi. Türk çocuğu Akifin başka hiç bir eserini anlamasa ve bilmese.. farzımuhal bir ferd iradesinde bir tereddi, hürriyetinde bir zincir, vatanında bir yabancı ayağı gördüğü zaman bu marş, İstiklâl savaşının kaynağı olan bu yaşamanın ne demek olduğunu, istiklâl ve hürriyetin mânasını tekrar tekrar anlatacak ve şanlı tarihimize yeniden eşsiz zaferler kazandıracak kuvvettedir,” (Üniversite gençliği namına, üniversite konferans salonunda tıbbiye talebesinden M. Onbaşıoğlu tarafından söylenen bu nutuk üç, dört bin genç tarafından şiddetle alkışlanmıştır.”)
“İstiklâl marşı Türk çocuklaranın ninnisidir. Yurdun her köşesinde her akşam güneş ufukların arkasına çekilirken kahraman Türk askerleri ve Türk çocukları İstiklâl marşını okuyarak onu hatırlayacaktır. Akif, sen hürriyet ve istiklâlimizle müebbed yaşayacaksın... (Hasan Âli Türker. Ankara Yüksek Ziraat Enstitüsü talebesinden.)
“İstiklâl marşı yurd ve millet aşkının timsalidir, sembolüdür. Onun için, onu ruhumuzla, canımızla seviyoruz. Bu sevgi ve hürmet devirden devre, nesilden nesle intikal edecektir.” (Alâeddin Çetin. Ankara Yüksek ziraat enstitüsü talebesinden) .
"İstiklâl manzumesinin sesi, düşmandan İzmiri alan büyük kuvvetler arasındadır. Bu manzumenin ahenginde on sekiz sene evvel Karadenizden Akdenize kadar yürüyen kağnı gıcırtılariyle karışık bütün kılıç ve mahmuz şakırtıları, obüs yiyen göğüslerden fırlamış tekbir uğultuları, boğuk iniltiler, çığlıklar, yeminler, Mehmedciğin anasına son defa “anam” deyişini yâdettiren ebedî vedalar, kelimelereden ziyade, saklı mânanın ve sesin delâletinden gelme bir destan manzarası halindedir.” (Peyami Safa. Cumhuriyet: 28/12/930).
Eşref Edib, Yeni Sabah Gazetesi, 10 Haziran 1940.
Yirmi beş yaşında gençlerimiz münşîyi, vak'a nüvis ve divan şairini şöyle bir tarafa bırakalım, İstiklâl Marşını okurken...
Başbakanlığı döneminde Celal Bayar çağrılı olarak Yunanistan'a, oradan da Yugoslavya'ya resmi bir geziye çıktı.
Bir yazıcının değiştirmeğe çalıştığı ve ta'an ettiği istiklâl marşımız ve Mehmet Akif hakkında memleket münevverlerinin fikirleri
Robert College’de Fikret’in öğrencisi olmuş Profesör Nurettin Sevin anlatıyor:
Şair-i şehîr Mehmet Akif Bey’in güftesini yazdığı İstiklâl Marşı’mızın hala suret-i resmiyede kabul edilmiş bir bestesine malik olamadık. İki sene oluyor ki Maarif Vekâleti bu marş güftesinin bestelenmesi için mûsikîşinaslar arasında bir müsabaka açmış ve eseri kabul olunan zâta üçyüz lira mükâfat-ı nakdiye îtâsı mukarrer bulunduğunu ilan etmiş idi.