"Biz İstiklâl Marşını söylerken duyduğumuz heyecanı, Akiften değil, o günlerin haşmetinden alıyoruz. Güzel olan Akif’in nazmı değil, bizim heyecanımızdır."

Âkif  “Milli” olamaz!

Bence Akif gerek Safahat’ında ve gerekse Sebilürreşat risalesinde İslam ideolojisinin tam mânasıyla vaizliğini yapmıştır. Bu iki vesika zannederim kâfi delil teşkil eder. Dinler ve bahusus İslâm dini asla milliyetçiliğe yer vermez; ancak din kardeşliği kabul eder. Akif bu sebepten milliyetçi olamaz. M.Sener’in dediği gibi (Akifin dini ve milli) cephesi olamaz. Deniyor ki:

(Dini kanaatleri kendi şahsi kanaatlarıdır.)
O halde ona izafe edilen milli kanaat kimindir? Akif dine bağlanmıştır, hem pek çok bağlanmıştır. Şükûfe Nihalin makalesinde tezad nerdedir? (Türk Arapsız yaşamaz kim ki yaşar der, delidir) diyip bir yandan da (ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl) diyorsa bu tezadı Şükûfe Nihal mi yapıyor? Akif nasıl milli olabilir ki, bize milli şuur veren Atatürkün eserlerine kem gözle bakmış, başına şapka giymemek için İslam skolastiğinin son melcei olan Darülezhere sığınmıştır? Zannederim bu müessese Türk milliyetçiliğinin yuvası değildir. Biz İstiklâl Marşını söylerken duyduğumuz heyecanı, Akiften değil, o günlerin haşmetinden alıyoruz. Güzel olan Akif’in nazmı değil, bizim heyecanımızdır. Bugün Atatürkün kabir ve âbidesini bir ecnebi sanatkâr yapacak deniyor. Biz o abide önünde Atatürkün âbidesini selâmladığımız vakit onu yapmış olan ecnebi sanatkâra millilik vasfı mı vereceğiz? Hayır… Akif için de vaziyet böyledir. Sanatkâr Akife gelince: Bunun üzerinde fazla söz söylemiye lüzum yoktur. Zira Akif Füzulînin, Nedimin, Hâmidin, Fikretin, Haşimin, Yahyanın yanında bilmem mevzuu bahsedilebilir mi?
 
Nedense birini büyültmek istediğimiz zaman diğerlerini küçültmek yoluna gideriz. Akifi methüsena eden M. Şenerin  Fikret için (Türk irfan müesseseleri dururken kolleje gitti)diyor. Sorarım, Fikret’in devrinde irfan müesseselerimiz var mıydı? İrfan müessesesi ancak Cumhuriyetin  vediasıdır. Fikretin devrinde Baytar mektebi mezunu Akif Edebiyat Fakültesinde ders veriyordu.
 
Sözümüzü hulâsa edelim: Mehmet Akif milliyetçi değil ümmetçi idi. İslâm camiası içinde bir Türklüğe yer veriyordu. Büyüklüğü bir idealist oluşundadır. Başka şeyinde değil…
 
TAN: 6.1.939 
 
Şefik Celâl 
 
                                                                                               
Hilmi Yücebaş, Bütün Cepheleriyle Mehmet Akif
 
İstanbul, 1958, s.111
 
Osman Nuri Ekiz - Mehmet Akif Ersoy

Milli Kurtuluş Savaşı’mızı Türk Milleti adına yürütmek üzere 23 Nisan 1920’de Atatürk tarafından Ankara’da toplanan Birinci Büyük Millet Meclisi’nin açılışında, bando ile çalınıp

İSTİKLÂL MARŞI

Şair-i şehîr Mehmet Akif Bey’in güftesini yazdığı İstiklâl Marşı’mızın hala suret-i resmiyede kabul edilmiş bir bestesine malik olamadık. İki sene oluyor ki Maarif Vekâleti bu marş güftesinin bestelenmesi için mûsikîşinaslar arasında bir müsabaka açmış ve eseri kabul olunan zâta üçyüz lira mükâfat-ı nakdiye îtâsı mukarrer bulunduğunu ilan etmiş idi.

MİLLİ MARŞ MESELESİNE DAİR

Dünyada başka hiçbir vasıta tasavvur edilemez ki musiki gibi bir an içinde kulaklardan kalplere inerek ruhlarda bir his ve heyecan dalgası, hatta bir ihtiras fırtınası uyandıracak kudrette bulunsun.

"Kaleme aldığı marş bu mücadelenin mücessem bir âbidesidir.

Ataç ise yine bir başka yazısında, Âkif’in millî şair, İstiklâl Marşı’nın millî marş olduğunu savunanlara “içinde minarenin, hilâlin, müezzinin zikredildiği bir marş nasıl millî olabilir?”

Metin Boyacıoğlu, Erdal Arslan - Mehmet Akif'in Kastamonu Günleri

Kandemir’in satırlarıyla, söyleşinin bundan sonrasını da hatırlatmakta fayda var: "(Akif) yavaşça yatağından doğruluyor, yastıklara yaslanıyor, sesi birden canlanıyor: