BAĞIM, BAĞIMSIZLIK
Şekil bakımından yanlış olan bağım ve bağımsızlık kelimeleri istiklâl ve müstakil yerine kullanılıyor. Bağ kökünden türetildiği anlaşılan kelimenin şekil bakımından yanlışlığı, itiraz edilemeyecek derecede açıktır. Çünkü, Türkçemizde isimlerden sonra gelen bir “-m” eki yoktur. Çok işlek olan ve kendisiyle pek çok kelime türetilen “-m” eki, fiil köklerine gelmektedir. (Al-mak’tan. al-ım, seç-mek’ten seç-im gibi.) Dilimizde «bağ-mak» diye bir fiil bulunmadığına göre, bağım ve bağımsızlık şeklinde kelimeler türetilemez. Türetilirse yanlış ve uydurma olur. Bağımsız kelimesi, sadece, bakımsız kelimesinin fonetik değişikliğe uğrayan şekli olabilir. (Türkçede iki sesli arasındaki k’lar yumuşayıp ğ olmaktadır: toprak-ı toprağı, ak’tan ağarmak gibi).
Dil Kurumu sözlüklerinde bu kelimelerde de yine bir tutarsızlık, kararsızlık ve karışıklık vardır. Bugünkü Türkçe Sözlük’te istiklâl ve müstakil karşılığı bağımsızlık ve bağımsız kelimeleri yer aldığı halde, daha önceki Cep Kılavuzu'nda istiklâl için «erkinlik, yadbağınç», müstakil için «ergin, bağımsız» denmiştir. Metihler ve halk ağızlarından derlenmiş kelimelerden meydana gelen Tarama Dergisi'nde ise «bağımsız» kelimesi bulunmadığı, istiklâl karşılığı «başına buyruktuk, buyurganlık, kendi başına olma» gibi kelimeler gösterildiği gibi, «erkinlik» te hürriyet yerine kullanılmıştır. Hâsılı neyin ne demek olduğu, hangi kelimenin karşılığı olarak kullanılacağı iyice tesbit edilememiştir. Nasıl türetildiği belli olmayan ve «kimseye tâbi olmayan» mânâsı verdiği ileri sürülen bağımsız kelimesi, «m» ile bağımsız şekline sokulmuş ve «müstakil» yerine kullanılmağa başlanmıştır. Şekil itibariyle tamamiyle yanlış olan bağımsızlık'ın istiklâl kelimesine karşılık olmadığı, o mefhûmu ifade edemediği apaçık görülmektedir. Aslına bakılırsa istiklâl kelimesine bu mânâ ve mefhûmu biz Türkler vermişizdir. Kelime Arapçada başka mânâya kullanılmakta ve kök itibariyle «kıllet» den gelmektedir.
Yanlış ve uydurma olan bağım ve bağımsızlık kelimeleri kullanıldığı takdirde, hatıra ve değerleri çok yüksek olan İstiklâl Harbi ve İstiklâl Marşı’na gölge düşmeyecek midir?
Prof. Dr. Faruk K. TİMURTAŞ, Uydurma Olan ve Olmayan-Yeni Kelimeler Sözlüğü
Umur Kitapçılık, 1979, s.40.41
Niçin bir millî marşımız yok?
Yusuf Ziya Bey, millî bir marştan mahrum oluşumuzdan en büyük teessürü hisseden bir zat olduğu için, bu bahis etrafında bize umumî alâkayı davet edebilecek şeyler söyledi.
Halefsiz Şair
İki gündür Mehmed Âkif'in hâtırasını kucaklıyan ve başının üstüne çıkaran Üniversite gençliği...
ŞÂİR FİKRET VE AKİF
(Rubabı Şikeste) müellefini, cihan harbi içinde kaybetmiştik..
Fikret’in ölümü, birçok münevverlerle perestişkârlarını derin ve sonsuz bir keder içinde bırakmıştı. Bu derin ve sonsuz keder içinde, onu ihmal eden devrin hükûmetine karşı dudaklarda iğbirarın korkak fısıldayışlarile ifşa edildiğini hatırlarım. Yahud, harb yıllarının sıkıntılı şartları içinde hükûmete küsmüş olanlar, bir hak kazanmış gibi bu noktada birleşmiş oluyorlardı…
Gene Milli Marş
Milli marşın İstanbul radyosunda niçin çalınmadığı hakkında yazdığım yazıdan sonra, bu meselenin efkâri umumiyede uyandırdığı akisler, hassas bir noktaya dokunduğumu ispat etti.
GÜNÜN MEVZULARI : 23 nisan 1920
Dış ve iç düşmanların, elbirliğile yaptıkları çeşid çeşid açık ve gizli suikastlarla...
FİKRET’İN AZİZ HATIRASI
Fikri kavmiyeti telin ediyor Peygamber, diye bar bar bağıran Akifi milliyetperver bir adam sayıyorlar...
İSTİKLÂL MARŞI
Zindeliğin en üstün derecesinde bulunan Türkiyede Türk milletinin maneviyatının mümessili olan marş...


