DERNEĞİMİZİN BEŞİNCİ OLAĞAN GENEL KURULU'nda
GENEL BAŞKANIMIZIN KONUŞMASININ HABER METNİ

Beşinci Olağan Genel Kurulumuzda Genel Başkanlığa yeniden seçilen Durmuş Küçükşakalak bir konuşma yaptı.

Konuşmasına İstiklâl Marşı Derneği kurulmadan, 2007 yılından önce Türkiye'de “asıl” diyeceğimiz şeyin kaybolduğunu ifade eden Genel Başkan, Fahri Genel Başkanımız Şair İsmet Özel’in 2003 senesine kadar yazı yazıyor olmasının aslın nerede olduğuna, neye tekabül ettiğine dair bilinci canlı tuttuğunu; gerçekten aslı esası olan bir iş arayanlar için yön tayin edici olduğunu söyledi. 2003 senesinin başında yazı yazmayı bırakmasından 2007 senesinde İstiklâl Marşı Derneğinin kurulmasına kadar geçen sürede Türkiye'de “asıl” denilen şeyin kaybolduğunu izah etti. İsmet Özel’in yazılarını bırakmasının AKP’nin iktidara gelmesinin hemen akabinde olduğunun gözden kaçırıldığını, AKP’nin fabrikasyon bir şey olması sebebiyle fabrika ayarlarının olduğu, bu ayarların 2007’de bozulduğunun sıkça ifade edildiğini ve 2007’de Türkiye’de İstiklâl Marşı Derneği’nin kurulmasının dışında kayda değer hiçbir şey olmadığını söyledi.

Türkiye'de ve dünyada bütün düşünceler dünya sisteminin böyle devam edeceğine dair ikna edilmişlerce ve böyle devam etmesini isteyenlerce ortaya sunulan düşünceler olduğunu ifade eden Genel Başkan, İstiklâl Marşı Derneği’nin eğer bir önemi varsa bunun; kendi geleceğini dünya sisteminin geleceğinde aramayan tek kuruluş olmasında mündemiç olduğunu söyledi. Adına kapitalizm denilen o küfür sisteminin çökmesi, çöktükten sonra ne olacağına dair duası, azmi, niyeti, fikri olan dünyadaki tek kuruluşun İstiklâl Marşı Derneği olması sebebiyle derneğin sadece varlığını devam ettirmesinin bile dünyadaki tüm Müslümanlar açısından “Emribilmaruf” olduğunu söyledi.

İstiklâl Maşrı Derneği faaliyetlerinin kahir ekseriyetle neşriyat, panel, konferans ve seminerlerden müteşekkil olduğunu ancak “dernek” olması hasebiyle esasen bir hareket olması gerektiğini, bir harekete dönüşmesi gerektiğini ancak bu haliyle bile işitilmeğe değer bir söz bekleyenler için dünyanın hiçbir yerinde söylenemeyecek sözlerin söylendiği yegane mecra olduğunu söyledi. Şair Türk İsmet Özel’in yazılarını ve şiirlerini neşrettiği tek mecra olması hasebiyle bile İstiklâl Marşı Derneğinin çok ehemmiyetli bir yeri olduğunu söyleyen Durmuş Küçükşakalak, İsmet Özel’in bu yamuk Türkiye’nin altı yıl ömrü kaldığını söylemesinin üzerinden iki sene geçtiğini hatırlattı. “Türk Devleti”nin çoktan gavurların eline geçtiğini bu topraklarda Türk milletinin yaşayıp yaşamadığının ise merak konusu olduğunun anlaşılması için şu misali verdi: 30 yaşın altında gençlere “Hz. İsa nasıl öldü?” diye sorulduğunda bu gençlerin kahir ekseriyeti İsa'nın çarmıha gerilerek öldürüldüğünü söylüyorlar. Yani Müslüman olduğunu söyleyen bu insanlar Hristiyanlığın en başta gelen itikadî şartlarından birisini kabul etmiş halde yaşıyorlar. Bir Müslümanın tabii olarak İsa aleyhisselamın göğe ağdığını, göğe çekildiğini bildiğini söyleyen Genel Başkan; Türkiye Hristiyanlaştırılıyor denildiğinde bunun olmuş bitmiş bir şey olduğunu, insanların Hristiyan gibi düşündüğünü, inandığını, yaşadığını ilave etti. Bu bağlamda İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanlığı seçiminin tekrarlanacağından bahseden Genel Başkan, seçime katılacak bir tarafın “Her şey çok güzel olacak” dediğini, diğer tarafın ise “Her şey çok daha güzel olacak” dediğini hatırlatıp, iki tarafın da dört sene sonra ne olacağını göreceğimiz Türkiye’nin felaketinden kâr edecek, bunu “güzellik” olarak görenlerden müteşekkil olduğunu söyledi. Benzer şekilde bir ölçme-değerlendirme çalışması olan15 Temmuz tatbikatı ile birlikte Türkiye’nin beka sorununun kalmadığını, içi boşaltılmış derin çatlakları olan bir kabuğa yalnızca fiskeyi kimin vuracağı meselesinin olduğunu zikretti.

İstiklâl Marşı Derneği’nin yazımızı geri almak başta olmak üzere asılla uğraştığını söyleyen Durmuş Küçükşakalak, Türk olmaktan bahsediyor isek ancak lisanı üzerinden Türk’e ulaşabileceğimizi, Türkçe sebebiyle bir “Türk” olabileceğimizi, genetik açıdan bir Türk’ün olmadığını, olamayacağını izah edip Allah’ın milletleri dilleri üzerinden yarattığını, Türkler gibi bütün milletler için de bunun geçerli olduğunu, yazı olmadan Türk, Türk olmadan Türkiye, giderek Türkeli olamayacağını ilave etti.  Türkiye'den sonra ne olacağı, Türkeli olacak mı olmayacak mı, bu soruların cevabının Türkçenin olup olmayacağına, Türk dilinin devam edip etmeyeceğine bağlı bir şey olduğunu bildirdi. 15 asır önce yazılan metinleri okuyabilen, ezberleyebilen, anlayabilen insanlar olarak yeryüzünde eşi benzeri olmayan en orijinal millet olduğumuzu, tarihin merkezinde yer aldığımızı, kendi kıymetimizi bildiğimiz ölçüde gâvurun kıymetsiz oluşunu anlayabileceğimizi, bunun da tarihe bakılarak kolayca görülebileceğini söyledi. Fransız İhtilalinden önce Avrupa’da yazılan tarih kitaplarına bakıldığında tarihin iki çağa; antik çağ ve Rasulü Ekrem’in Risâlet’iyle başlayan Modern çağa ayrıldığını söyledi. Avrupalılar tabii olarak tarihe baktıklarında, daha doğrusu Rönesans, Reform hareketlerinden sonra gözlerini açtıklarında karşılarında sadece Müslüman olarak Türk’ü gördükleri için bütün o tarih Türk tarihi olarak Avrupa'nın zihnini şekillendirdiğini söyleyerek, orijinal Türk milletini, orijindeki, tarihin merkezindeki Türk milletini tarihten çektiğimizde ortada hiçbir şey kalmadığını ifade etti. Türklüğün bu denli kıymetli bir şey olduğunu, bunun kıymetini bu topraklarda yaşayan bizlerin bilmediğimizi, bunun çok uzağında kalarak da hayatımızı idame ettirebileceğimizi zannettiğimizi bildirdi. Bugün her bakımdan kendi hayatını bir hafta dahi idame ettiremeyecek şekilde, gâvurların himmetine muhtaç hale getirilmiş bir Türkiye’de yaşadığımızı izah etti.

“Eğer toplanıp seferberlik etmezseniz o sizi elim bir azap ile tazim eder, yerinize başka bir kavim getirir ve siz ona zerrece zarar edemezsiniz. Allah her şeye kadirdir.” Ayet-i kerimesini okuyan Genel Başkan, bunun Allah'ın vaadi olduğunu, Yahudilerin bu şekilde helak edilmiş bir kavim, bir millet olduğunu, Allah’ın Yahudilere bir millet yaratmak için peygamber üzerine peygamber gönderdiğini, Yahudilerin buna karşılık direnmiş olduğunu, Allah’ın onları âlemlere üstün kıldığını yüzyıllarca süren bu yaratma faaliyetinin sonunda aşağılık maymunlar olun dendiğini ve Yahudi sayfasının mühürlediğini izah etti. Daha sonra Allah’ın tarihte aynı şekilde dini ve milliyeti yekpare ikinci bir unsur yarattığını buna da Türk milleti dendiğini ve yeryüzünde dini ve milliyeti yekpare olan iki unsurun var olduğunu, biri millet diğeri kavim olarak kalmış bu iki unsurun tarih boyunca hiçbir zaman alenen savaşmadığını söyledi. 

Konuşmasını Bedir Harbinin Ramazan’da yapıldığı hatırlatmasıyla bitiren Genel Başkan, savaşırken Rasulü Ekrem’in herkese oruçlarını açmalarını söylediğini, bazı sahabelerin sofuluk yapmaya çalışıp oruçlarını  açmadığını, Rasulullah’ın bu vaziyete kızıp “bunlar sözü işitmiyorlar” deyip oruçlarını açtırdığını söyledi.

...

13 Ramazan 1440, İstanbul

1445 İSTİKLÂL TAKVİMİ NEŞROLUNDU!

Hicreti başlangıç kabul etmek dünyayı Müslim-gayrimüslim olarak ikiye ayırmak, takvim olarak İslam takvimini, saat olarak İslam saatini ve yazı olarak İslam yazısını benimsemek demektir.

"ANADİLE EĞİLİM" Kitabı Neşroldu

İstiklâl Marşı Derneği olarak hem Kur’an okumayı hem de Türkçe okuma yazmayı öğrenip ve öğretebileceğimiz bir kitap hazırladık.

"BUNLAR GERÇEKTEN ARAP HARFLERİ Mİ?"

Bunlar Gerçekten Arap Harfleri mi?

"ÜÇ MESELE"nin Gözden Geçirilmiş Yeni Baskısı Çıktı

TİYO’nun ikinci kitabı ÜÇ MESELE  gözden geçirilmiş yeni baskısı yapıldı. TİYO Yayınlarından ve kitabevlerinden temin edilebilecek kitabının arka kapağında şunlar yazılı...

"HANYALI KONYA" Mecmuamızın Üçüncü Sayısı Çıktı

İstiklâl Marşı Derneği Konya Şubesinin neşrettiği HANYALI KONYA mecmuamızın üçüncü sayısı çıktı.

ÇELİMLİ ÇALIM'IN SEKİZİNCİ SAYISI ÇIKTI

Çelimli Çalım Mecmuamızın sekizinci sayısı çıktı.

Anayasacılık Karmaşası Tartışmalarına Karşı Tarafımızı Gösterdiğimiz Bültenimiz Çıktı

İstiklâl Marşı Derneği yeni anayasa meselesinde ve tartışmalarında tab’an bir taraftır.

ELHAN-I ŞİTA

Eskiden İstanbul'a senenin ilk karı düşünce o gün matbuattaki İstanbul gazetelerinin birinci sayfasında Cenab Şehabeddin'in Elhan-ı Şıta (1897) şiiri neşredilirmiş.