"Biz güya İstiklâl Marşı şairine lâzım olduğu kadar hürmet göstermemişiz."

(…)

Robert College’de Fikret’in öğrencisi olmuş Profesör Nurettin Sevin anlatıyor: “1937 yazında birgün eski talebemden biri heyecan içinde geldi ve hemen anlatmaya başladı:

‘Hocam, dün gece Atatürk bize geldi’. Hüseyin adındaki bu genç, Yüksek Ticaret Mektebi talebesi idi. Atatürk bu mektebin tertiplediği bir gece toplantısına gelmişti. Şimdi ticaretle uğraşan Hüseyin o geceye ait anılarını bana şöylece anlatmıştı: ‘O sırada Mehmet Âkif yeni ölmüş, kendisine resmî merasim yapılmamış, bu yüzden gençlik bazı hareketlerde bulunmuştu. Atatürk, toplantıya gelir gelmez etrafı gençlerle çevrildi. Büyük önderin sinirli bir hali vardı, kendisini dinleyenlere hitaben söze şöyle başladı: ‘Ben gençliğe kırgınım. Biz güya İstiklâl Marşı şairine lâzım olduğu kadar hürmet göstermemişiz. Sorarım size. Mehmet Âkif bu memlekete ne kazandırmıştır? Mehmet Âkif, bizim inkılâplarımızın düşmanı idi. Evet, İstiklâl Marşı’nı yazdı. Ama onu bir ümmet düşüncesi ile yazdı. Türk milleti düşüncesiyle yazmadı. Eğer hakikaten Türk milletinin istiklâlini düşünseydi, Rum malı olan fesi, başından çıkarmamak için Mısır’a gidip esareti tercih etmezdi. Halbuki biz bu memleketi muasır medeniyet seviyesine çıkarmak gayesiyle onu bütün geriliklerden kurtarmak için çırpınıyoruz. Gençler! Sorarım size, bu milletin ve memleketin şan ve şerefle medenî dünya milletleri arasında yaşayabilmesi için lâzım gelen her şeyi yazan, düşünen ve hayatını bu uğurda feda eden kimdir?’

Gençler cevap verdiler bu soruya: 

‘Hâmit’. ‘Hayır’. ‘Namık Kemal’. ‘Hayır’. ‘Ziya Gökalp’. ‘Hayır, bilemediniz’. Ve Atatürk kendisine has Rumeli şivesiyle cevap verdi: ‘Fikret be çocuklar, Fikret be çocuklar, Fikret be çocuklar…” (*)


(*)Cemil Sönmez, Atatürk’te Edebiyat  Sevgisi,  T.C. Kültür  Bakanlığı  Yay., Ankara  1998, s.129-130
Mustafa Baydar, “Anılarla Fikret ve Atatürk”, Varlık, 15 Aralık 1967.

İsmail Kara-Fulya İbanoğlu, Sessiz Yaşadım: Matbuatta Mehmet Âkif 1936-1940, Zeytinburnu Belediyesi Kültür Yayınları

İstiklâl marşı ile kimi ve neyi terennüm eylemiştir?

“… Şüphe yoktur ki o milliyetçi değildi ve benim gibilere karşı beslediği gayz de milliyetçi olduğumuz içindi.

İSTİKLÂL MARŞI

Avrupalıların (Hymne national)  dedikleri milli nağmeler,  milletin vicdanından, ilhamlarından doğan ve en samimi heyecanları ifade eden terennümlerdir.

Hasan Basri Çantay - Âkifname; İstiklâl Marşı Nasıl Yazıldı? Nasıl Kabul Edildi? İstiklâl Marşı'na "Red Sadaları"

Nitekim üstâd (Boğaz harbi) ni, (İstiklâl marşı) nı yazdıktan, o mütehassir ve mustarib yıllarının pinti ve insafsız günlerinde yarattığı

M. Zeki Cevahircioğlu, Bahaeddin Cebeci - Mehmed Âkif Armağanı

1913 de memuriyetten istifa ettikten sonra Âkif’in mücahedesini hızlandıran gezi olanakları ve 1914 dünya savaşı onun için verimli kaynaklar oldu.

"İstiklâl Marşındaki heybetli ve ahenkli heyecanın da bu marşın sözlerinden kuvvet aldığına inanıyorum."

Tevfik Fikret, bir zamanlar, daha çok, Avrupalılaşmış münevverlerimizce hissedilen bir istibdâda kızarak, İstanbul’a lânet yağdıran bir şiir yazmıştı: Sis

Mehmet Akif

13 yıl evvel bugün, 27 Aralık 1936 da Büyük Türk şairi Mehmet Akif ölmüştü.

Ama Âkif, sabahları bu mısraları silmek, kimseye göstermemek ister gibi görünürdü.

Âkif, öbür duvar dibindeki yatağında yarı doğrulmuş, gecelerden beri yaptığı gibi, taş duvara bir mısra daha kazıyordu.

Annemin bayrağı

Arife günü hayata gözlerini kapayan anam için, bir mersiye yazarak kendi kederimi ve yasımı sizlere de aşılamağa kalkışacak değilim. Abidin Daverin annesinden değil, bir Türk anasından bahsedeceğim.