İstiklâl Marşımız ve Lâiklik Prensibi

Cumhuriyet gazetesinin 7 Kasım tarihli sayısında Havza’dan Necat Başaran tarafından yazıldığı bildirilen bir yazı ile gazete tarafından buna verilen cevap çok dikkat ve ibrete değer bir mahiyet taşımakta idi. 

Yazıda “Bu Ezanlar ki Şehadetleri Dinin Temeli,

Ebedi Yurdumun üstünde benim inlemeli” mısralarını içine alan İstiklâl Marşımızın Lâyiklik? (Laiklik) prensibine aykırı ve millî marşımızın değiştirilmesini istemekte olduğu iddia edilmekte idi. Gazete ise bu mısraların Lâyiklik prensibine aykırı olsa bile İstiklâl Marşı Türk vatanının en ücra köşelerine varıncaya kadar bütün Türk milleti tarafından benimsenmiş olduğunu ve Alman Millî Marşını da örnek göstererek İstiklâl harbi ile beraber milletçe tutunmuş olan İstiklâl Marşımızın değiştirilemeyeceğini, “zaten söylenmekte olan ilk mısraları Lâyiklik prensibine aykırı değildir” gerekçesi ile cevap olarak il’âve etmekte idi.

Ne kadar hazindir ki Türk-Müslüman vatanı olan Anadolunun bir parçasında olsun dinimizin temeli olan Şehadetleri ilân eden Ezan’dan bahsettiği için İstiklâl Marşımızın Lâiklik prensibine aykırı olduğu iddiası ile değiştirilmesini istemek cüretini gösterecek (isminden anlaşıldığına göre) bir Türk-Müslüman bulunabiliyor! Dinsizliğe doğru gerici ve yıkıcı böyle bir zihniyeti ileri süren yazar ile ona verdiği cevabın bilhassa son fıkrasının gerekçesi ile bu zihniyeti desteklediğini iyma etmiş olan gazeteye ve ayni zihniyetin temsilcileri olarak kendilerini aydın sayan hakîkî gericilere “Lâiklik”ten gerçekten ne anladıklarını sorabilir miyiz? Eğer bu insanlar Lâikliği İstiklâl Marşındaki İslâm dininin temeli olan Şehadetleri ile Ezan’ı kaldırmayı gerektirecek mâna’da gerçekten dinsizlik diye anlamışlarsa, kara cahilliklerini ilân eden bu anlayışlarından dolayı cidden acınacak bir haldedirler. 

Türklük ve Müslümanlık şiarında bilmemek ayıp değil, fakat sorup öğrenmemek ve bilmediği, anlamadığı bir konuda hiç olmazsa sukût edecek yerde yanlış telkinlerle halkı iğfale yeltenmek çok, hem de pek çok, ayıp ve günahtır. 

Bütün gerçek ilim adamlarının izah ettikleri gibi, Lâiklik sadece dinin devlet işlerine karışmaması demektir. Yâni, devlet zamanın ve memleketin şartlarına ve icaplarına göre gerekli kanunları yapabilecek, uygun bulduğu tedbirleri alabilecek; herhangi bir din adamı çıkıp ta, “şu kanun veya bu tedbir dine aykırıdır-meselâ Kur’anın matbaada basılması câiz değildir diye fetvalar veremiyecektir. Yoksa, Hristiyan ve Yahudilerin itikatlarına ilişmek hatıra bile gelmediği halde, nüfusun hemen yüzde 99 unu teşkil eden Türk milletinin Müslüman halkının İslâm dininin temeli olan Şehadetleri ile Ezan’ına dil uzatarak millî İstiklâl marşından bile çıkarılmasını isteyecek mânada “dinsizlik” demek değildir. 

Gerek resmen Hristiyan olan Amerika ve İngiltere’de gerek Lâik olan Fransa gibi medenî memleketlerde herhangi bir dînî ve millî Bayram’da veya resmî bir günde ilk yapılan merasim kiliselerdeki o güne ait Tanrıya şükür ve dua merasimidir diğer geçit resimleri ile çelenk koyma törenleri daha sonra gelir. Bizde ise herhangi bir millî günümüzde, bizi o güne eriştirdiği için Allah’a şükür ve dua etmekten sanki müstağni imişiz gibi geçit resmi ve çelenklerden başka bir şey düşünemiyoruz veya herhangi dînî bir merasimi pek yanlış bir telâkki ile, yalnız bize mahsus olmak üzere, Lâikliğe aykırı sayıyoruz. 

İki cihan harbinin sebep olduğu çöküntülerden sonra hemen her memlekette manevî ve ahlâkî kıymetlerin değerlendirilmesi ve yükseltilmesi yolunda büyük gayretler sarfedilirken bizde maalesef aksî yönde gidilmektedir. 

Bu gidişle galiba dünya yüzünde en ilerisinden en iptidaisine kadar bütün milletler ve memleketler arasında İlâhî iltica ve sıyanet ihtiyacından uzak kalmış yegâne millet ve memleket olarak bizler kalmış olacağız: Ulu Tanrı İslâmın bayraktarlığını yapmış yüce Türk milletini böyle müthiş bir âkibetten korusun ve doğru yola hidayet ve irşad ile milletler arasında lâyık olduğu mevki ve mertebeye ulaştırsın, âmin!

M.S, İslam Dergisi, 39. Sayı, s. 92, 13/11/1960