İstiklâl Marşı’nda diyor ki, “Canı, cananı, bütün varımı alsın da Huda, / Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.” Günlük dili kullandığımız kafayla bu meseleyi anlamaya çalışırsak, “Böyle saçma bir şey olur mu? Canın olmayacak, sevgilin olmayacak, bütün varın da elinden gidecek. Sen zaten o vatanda olmayacaksın.” Demek ki biz Türkler öyle bir şeye gözümüzü dikmişiz ki onun için veremeyeceğimiz şeyler yok. “Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı” Yani senin ortaya çıkman için birileri öyle şeyler yaptılar ki, sen en azından onların yaptıklarına ihanet etme, en azından. İnsanlar neden şehit olur? Canlarından geçiyorlar, değil mi? Bunun bir mantığının olması lâzım. Niye ölüyorsun? İşte Türkiye’nin mevcudiyeti böyle bir şeydir. Dünyada bulunuş sebebine ihanet etmemek için her şeyinden vazgeçiyorsun
"Türkiye'nin geleceğine dair tavrımız doğrudan itikadi tercihimizle alakalıdır.
"Takip edilmesi gereken çizgi, dünyada, dünya hayatının üstünlüğünü tebarüz ettiren şeyin
Türkiye’de yaşayan insanlar Türk topraklarının akıbeti konusunda Türkiye dışında alınmış kararlara katılarak sadece kötü olabilirler.
Türkiye, Türklerin üstünlüğünün inkâr edilemeyeceği şartların alenen fark edildiği bir ülke haline gelmedikçe, içinde yaşanmaya değer bir ülke olamaz.
"Türkiye Mekke ve Medine'yi korumaktan aciz düşen insanların söz geçirebildikleri yegâne saha olarak doğmuştur.
İstiklâl Marşı, Türk milletinin tarih sahnesindeki mevcudiyeti hususunda ısrar edişinin belgesidir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin ayakta durmasının tek sebebi hâlâ bizim Mekke ve Medine’yi Müslüman hâkimiyetine kavuşmasını sağlama ümidimizdir.