Vatan deyince önce Kâbe’yi hatırlamamızın manasını kavramamız lazım. Neden Kâbe deyince vatan anlaşılır? Bunun kimle, ne alakası vardır? Kâbe, kâinatın merkezinin izdüşümüdür. İlk mektepten itibaren çocuklara dünyanın en yüksek yeri olarak Everest Tepesi’ni öğretirler. Bu yanlıştır. Dünyanın en yüksek yeri Kâbe’dir. Çünkü Kâbe kâinatın merkezinin izdüşümüdür. Yani dünyada her şey Kâbe’nin altındadır. Onun için bizim vatanımız Kâbe’dir. Ayrıca Türklerin vatanı da Kâbe’dir. Çünkü Türk diye adlandırılan insanlar tarih sahnesine çıktıkları zaman ilk işleri Kâbe’nin güvenliğini temin idi. Kâbe’nin kâfir tasallutundan arındırılması Türklüğün ilk şartıdır, daha başında. Ve Mekke Kalesi’nde Türk Bayrağı dalgalandığı sırada, bugün o şehirde olan melanetin hiçbiri cereyan etmiyordu. Bu bir insanlık meselesidir, siyasi bir manevra bahis konusu değildir.
"Türk milleti XIII. asırda doğmuştur ve bu doğumda ebeliği Yunus Emre yapmıştır.
"Türkiye'de, İstiklâl Harbi’ni kaybedenler bir an pes etmedi, İstiklâl Harbi’ni kazananlar bir an söz sahibi olmadı."
"İstiklâl Marşı Derneği üyeleri olarak yerimizi -Rasûlullah'ın emrine uyarak,
Biz Türkler bir Sivas Kongresi toplamamış olsaydık, bir İstiklâl Harbi vermemiş olsaydık şimdi İslâm’ın arz üzerinde ancak müzelik bir kıymetinden bahis açılabilecekti.
"Bizim vatanımız kâfirle çatışmanın ve ona galebe çalmanın temin ettiği bir yaşama alanıdır.
Bizim ilk yapacağımız şey başta kendimiz olmak üzere merkezden muhite gâvurun dişini kıracak bir gıda haline gelmek.