SÖYLEYİNİZ BAKALIM?..

İstatistikler 1914-1918 dünya savaşının 23 milyon insana mal olduğunu gösteriyor. Bunun içinde yalnız ölenler yok, kaybolanlar da mevcut. Sakat kalanlar başka.

Ne olursa olsun, dört yıl süren bir savaşta 23 milyon insana ölüyorsa, tüyler ürperten korkunç bir rakamdır.

Zaman zaman salgın halini alan ve tarihte birçok nümuneleri bulunan tifo gibi, kolera gibi, veba gibi hastalıklar bile beşerin bünyesinde böyle uğursuz ve müthiş tahribat yapmamışlardır, Bu hastalıkların zararları, bir harbin insana yaptığı zarar kadar kabarık yekünlu olmamıştır.

Bundan başka bazı salgın hastalıklar, zamanla kuvvetlerini, sirayet derecelerini kaybettikleri ve gitgide zarar vermiyecek bir hale geldikleri halde harp, bunun aksine olarak, umumi harpten sonra, muhtelif fasılalarla -velevki ihtilal şeklinde dahi olsun- beşeriyeti tehdit etti. Birçok diyarlar da, binlerce ve binlerce insanın ölümüne sebep oldu.

Onun, harp denilen musibetin, âfetin tutumu ve gidişi de bütün bütün değişti, Evvellki gün yapılan harpler, mahalle kavgaları gibiydi: dün sarsmağa başladı.

Düşmandan bir makinelitüfek alınınca bu bir büyük muvaffakiyet şeklinde resmi tebliğlerde tehariz ettirilirdi. Halbuki, bugün mutlaka yıkıyor, mutlaka parçalıyor, mutlaka çökertiyor. Harpten dönmek vardı, bugün yok: mutlaka ölüm var.

Medeniyet ilerledikçe onun yanında muhakkak harbi göreceği daha olgunlaşmış, semirmiş bir halde...

Medeniyetin eli, koleralara vebalara, tifolara çare, ilaç, derman buluyor. Kültür, fen ilerledikçe daima geri kalıyorlar, hafifliyorlar, harp denilen beliyye ise, medeniyetle kültürle, ilimle, fenle at başa beraber yürüyor.

Veba, Hindistanda bir zamanlar felaketti, bugün şiddetli bir ishalden başka bir şey değildir. Eskiden günde sayısı binleri bulan adam ölürken, bugün bu mikdar hemen hemen hiçe inmiştir. "Memlekette veba var, Dikkat!” denilince halk telaşa bile düşmüyor.

Tabiatin, kendilerine mutlaka öldürmek vazifesini verdiği mikroplar bile insafa geldi, şefkatli oldu, fakat harp hâlâ zalim, hâlâ merhametsiz. Elinde orak, insan biçiyor.

Bakalım, bu son boğazlaşma kaça mal olacak. Tabii, şimdiden bunu kestirmek mümkün değildir. Fakat vaziyete bakılırsa, zayiat yekûnu muhakkak ki akıllara sarsıntı verecektir.

Medeniyet ilerliyor, dünya saadete, refaha ve insanlığa doğru gidiyor!

Şairle bir olup tekrarlıyalım mı:

Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar!

Laedri, Akşam, 27 Eylül 1941, s. 2

MEHMED AKİF

Ölümile memleketimizin fikir ve sanat adamlarının hayat ve şahsiyeti üstünde düşünmeğe davet eden Mehmed Akife, bu satırlarımla son vazifemi yapmak istiyorum.

BÜYÜK DOĞU

Bu şiiri Necip Fazıl Kısakürek bundan tam altı sene evvel yazdı.

O zamanlar (Ulus) gazetesi, Cümhuriyetin 15inci yıl dönümü için bir marş müsabakası açmıştı. Gaye, bütün memleket şairlerinin de iştiraki beklenen bu müsabakada kazanacak olan eseri, Cümhuriyetin 15inci yıl marşı olarak değil, İstiklâl veya Türk millî marşı olarak kabul etmekti, Zira Atatürk, Mehmet Akifin İstiklâl marşını sevmemeğe başlamıştı.