Ankara hükümet merkezi seçildiği gün bizim neslimiz yirmi yaşını doldurmuş delikanlılardı. Merhale merhale Samsunu Erzuruma, Erzurumu Sivasa, Sivası Ankaraya bağlıyan ihtilal Türkiyesinin kurtuluş savaşını hâleliyen binbir safhası içinde,
Ankaranın taşına bak
Gözlerimin yaşına bak..
Mısraları bütün bir Türkiye kaynaşmasının, tarihte eşi görülmemiş bir kurtuluş mücadelesinin içinde yoğurulan beşikten mezara kadar bütün nesillerin dudak mırıltıları idi.
Göz kapaklarımızı buğulayan yaşlar ihtilâl yolunda, vatanın kurtuluşu savaşında, memleketin uğradığı istilâ, vahşet ve zulüm karşısında, yıkılan evlerimizin, sönen bacalarımızın dibinde inliyenler, ölenler, yaralananlar için akıtılan yaşlardı; fakat her gözde bu yaşın buğusu arkasından dirilen ve güneşe ulaşan ümit inancının mısraı da:
Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak’dı.
...
Etem İzzet Benice, Son Telgraf, 17 İlkteşrin 1942, s. 1
Türkiye’de kimin ne olduğunu anlamamız için bir kıstas İstiklâl Marşı. Kahir ekseriyet bu marşa saygı duyuyor. Mağlupların saygısına mazhar olan beste ise kahraman ordumuza ithaf edilen şiiri ihtiva etmiyor.
Mısır’a gidişini ne mânâsız şeylere verdiler. Şapkadan ürktüğünü söylediler...
Zonguldaklı, tanımadığım bir gençten bir mektub aldım. Bana hitab eden yazısını “Çelikel lisesinden Zeki Kandemir” diye imzalayan bu genç diyor ki:
“Zonguldakdayım. Hergün güneş gurub ederken bir manga asker, başlarında komutanları olduğu halde hükûmet konağı önünde bayrak merasimi yapıyorlar...
Bu kahraman 1903 eylülünün 25 inci günü doğmuştu. 1947 eylülünde emekliye ayrıldığına göre, henüz 44 yaşındadır. 44 senelik hayat, emekliye ayrılacak bir yaş değildir ama, o çok yorulmuş ve yıpranmıştı. Çünkü bütün ömrü savaşmakla geçmişti. Balkan harbinde, Karadenizde...
Çünkü en büyük hâdisenin yazdırdığı marştır, iman ve azim ordularının bütün dünyaya, bütün kâinata bu iman ve bu azmin, ebedi yankılar bırakan okuyuşudur: