Son seneler içinde bir çok kelimelerin mânaları adeta büsbütün değişti. Eskiden bir emniyet, bir sağlamlık ifadesi olan garanti kelimesinin bile ipliği pazara çıktı. Hele şu medeniyet kelimesi artık söylenildiği zaman dudaklarda hafif bir tebessüm uyandıran bir söz haline girdi.
Meselâ bugün “Medeni Avrupa” denildiği zaman insanın hiç olmazsa şöyle hafif tertib güleceği geliyor.
Geçen gün meşhur bir romancıya dişçiden çıkarken rastladım. Gülümsiyerek bana:
- Artık ben medeniyete benzedim!.. dedi.
Sordum:
Medeniyete mi benzedin?
- Öyle ya ağzımda tek dişim kaldı...
Dostum:
“Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar...”
Mısraını hatırlatıyordu.
Hikmet Feridun, Akşam, 8 Kasım 1939, s.3
Hepsi, Türk İstanbulda, Fransız milli bayramını kutluyorlar ve hepsi, Türk İstanbulda, Fransız bayrağını selâmlıyorlar...
İstiklal Marşı Yarışması’na para ödülü olduğu için katılmak istemeyen Mehmed Âkif, araya giren dostlarının ısrarlı ricaları ve ödülü almamak şartıyla yarışmaya katılmaya karar verdi. D
Kontrolsüz tek partili istibdad rejiminin terki zamanı gelmiş ve yeni teşekkül eden Demokrat Parti, Büyük Millet Meclisi'nde faaliyete başlamıştı. Demokrasi'ye ve Anayasa'ya aykırı hareketlere ve kanunlara son vermek talepleri belirmekte ve kuvvet kazanmakta idi.
Ataç ise yine bir başka yazısında, Âkif’in millî şair, İstiklâl Marşı’nın millî marş olduğunu savunanlara “içinde minarenin, hilâlin, müezzinin zikredildiği bir marş nasıl millî olabilir?”
Gerek din, gerek ahlâk açısından bu kadar hastalıklı olan Batı uygarlığının, İslâmcıların inkâr etmediği dünyaya üstünlüğü, o halde neyle yorumlanacaktı?
Dün Lozan sulhünün yıldönümü darülfünun konferans salonunda büyük merasimle tesit edilmiştir.
Kastamonu lisesinde emniyet müdürlüğünün ehemmiyetle üzerinde durduğu ve Millî Eğitim müfettişi Bay İsmail Hakkı’nın da tahkikile meşgul olduğu bir hâdise cereyan etmiştir. Bütün lise talebesinin nefretle karşıladığı hâdise şudur: