Bugün, Mehmet Âkif adının, ölümünün ellinci yıldönümü dolayısıyla, bütün Türkiye çapında çalkalandığını görüyoruz. Onun kişiliği ve şiirleri üzerinde yazılan yazılarda ve yapılan sohbetlerin ve konuşmaların içinde değerli yazılar okuduk. Fakat daha kırk yıllarında, rahmetli Prof. Orhan Burian’ın başında bulunduğu Yücel Dergisinde Çanakkale Destanı için açtığı ankete gelen cevaplar arasında;
Herc ü merc ettiğin edvâra da sığmaz o kitap
dizesindeki edvârı, İngiliz Kralı, “Edvard” diye anlayanların,
Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar
dizesindeki “dişi”yi “domuzun dişisi kalmış” diye cevaplandıranların bulunduğunu da hatırlamaktayız. Çok daha yakınlarda İstiklâl Marşını tahlile kalkan bir makam sahibinin, “ezan, herkesin bildiği gibi Eşhedü en Lâ ilahe illallah” diye başladığını söyleyerek tahliline giriştiğini unutmadık. Mehmet Âkif hakkında adı belli ve yaygın bir yazarın kitabındaki hataların biz de uyandırdığı hayret de hâlâ tazedir. Bunlara bakarak Mehmet Âkif’i ve onun şiirlerini anlamak için okur-yazarlığın yetmediğini de gördük. Bunlar bizi ürkütmesin.
Vardığımız sonuç şudur: Bir büyük insan, kulaktan tanımak başkadır, okuyup anlayarak tanımak ve ondan sonra tanımaya kalkışmak başka. Bu dün böyle idi bugün de böyledir, sanırım yarın da böyle olacaktır.
Orhan Şaik Gökyay, Kim Etti Sana Bu Kârı Teklif, Yeditepe Yayınları, 2019, s.200
Pek az müddet evvel İstiklâl marşımızın bir notasını Alman istemiş, bütün İzmiri üç gün alt üst etmiş uğramadığı musiki mağazası ve kütüphane kalmamış, buna rağmen İstiklâl marşımızın bir notasını bulmağa muvaffak olamamış.a
Sinemalarda aktüalite filmi gösterilirken, bazan birkaç kere istiklâl marşı çalındığı oluyor. Her seferinde ehalinin yarısı ayağa kalkıyor. Kalkmıyanlara da ihtarlarda bulunanlar oluyor.
Onun adı tarihte olduğu gibi yüreklerde de yaşıyacaktır. Çünkü yazdığı marşla adı Türk istiklâline bağlı, yani ebedî kaldı.
Büyük Millet Meclisi kürsüsünden şiirleri okunan ve alkışlanan iki şairimiz vardır: Biri Mehmed Akif, diğeri...
İçinde milletimizin binlerce savaş destanını yazan tarihin üzerine elimizi basarak barışa andiçiyoruz.
Ülkemizde hoşgörünün uzun bir geçmişi yoktur; kişilerimiz genellikle hoşgörüsüzdür.