"Anayasa'dan İstiklâl Marşı Çıkmaz, İstiklâl Marşı'ndan Anayasa Çıkar"

İstiklâl Marşı Derneği'nin tertip ettiği "Anayasadan İstiklâl Marşı Çıkmaz, İstiklâl Marşı'ndan Anayasa Çıkar" başlıklı panel, Genel Başkanımız İsmet Özel'in başkanlığında 24 Eylül 2011 Cumartesi günü Ankara'da yapıldı.  İsmet Özel, panel başlığının bir beyan, bir ümit ve aynı zamanda bir talimat olduğuna dikkat çekerek paneli başlattı. İstiklâl Marşı’nın ilk defa, 12 Eylül 1980 darbesinden sonra kabul edilen 1982 Anayasası’nda zikredildiğini hatırlatan Genel Başkan İsmet Özel, bu durumun İstiklâl Marşı’nda dile getirilen şeylerin mevcudiyetinin ortadan kalkması tehlikesinin barizliği sebebiyle vaki olduğunu dile getirdi. Cumhuriyet tarihi içerisinde karşı karşıya kaldığımız 27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 müdahalelerinin, İstiklâl Marşı’yla ifadesine kavuşan ruhun canlılığına son vermek amacına müteveccih olduğunu sözlerine ekledi.

İstiklal Marşı 24 Eylül 2011

Bugün ise, yapılacağı söylenen yeni  anayasada İstiklâl Marşı’nın yer almamasının dünya ölçüsündeki sermaye hâkimiyetinin teminatının senede bağlanması manasına geleceğini, dördüncü dünya savaşının da önceki üç dünya savaşının galiplerinin zaferiyle neticelenmiş olacağını beyan etti. İstiklâl Marşı’nın yazılmasıyla başlayan hayatın kademe kademe Türk Milleti’nin elinden alındığını ve milletin kendi hayat imkânlarını kullanmasının merhale merhale yok edildiğini ifade eden  İsmet Özel, İstiklâl Marşı’nın anayasadan çıkmasına mani olunması suretiyle dünyada mutlak bir sermaye hâkimiyetinin geçerli olmadığını gösterecek pozisyonun benimsenmiş olunacağını beyan ederek “Anayasadan İstiklâl Marşı çıktığı takdirde biz esaret zincirini bir mücevher olarak boynumuza takmış olacağız, onun da mücevher olduğunu iddia edeceğiz” dedi.

“BANA NE TÜRKİYE’DEN” DİYEN DİNDEN ÇIKMIŞTIR !

Genel Başkan İsmet Özel Anayasadan İstiklâl Marşı’nın çıkmayacağının söylenmesinin, İstiklâl Marşı’nın metniyle beraber ihtiva ettiği programdan vazgeçilmediği anlamına geleceğini, aksi takdirde Türkiye’nin bir ülke olarak varlığından vazgeçilmiş olunacağını ifade etti. İstiklâl Marşı’nın, karşı karşıya kaldığımız meseleleri hal yoluna sokmaya müteveccih imkânlar sunduğunu dile getiren İsmet Özel, İstiklâl Marşı’ndan bir anayasa çıkabileceğini ve bu anayasanın dünyadaki anayasacılık çizgisini takip etmek zorunda olmayacağını vurguladı. Böyle bir anayasanın modern kültürün istikameti hakkında insanlara bir şey öğretebileceğini, başka türlü yapılmış anayasaların ise modern kültürün kuyruğuna takılarak tanzim edilmiş bulunacağını dile getirdi.

Genel Başkan İsmet Özel, Türkiye’nin dar’ül islâm olmak suretiyle vatan haline gelmiş bulunan yegâne yer olduğunu, diğer İslâm memleketlerinin İslâm’ın fethinden önce de birer vatan olarak mevcut bulunduğunu hatırlatarak  “Bana ne Türkiye’den” diyen herkesin – Arap da olsa, İranlı da olsa, Kürt de olsa- dinden çıkmış bulunacağını beyan etti.

İstiklâl Marşı Derneği Genel Başkan Yardımcısı Durmuş Küçükşakalak ise bir uzlaşmaya dayanacağı ifade edilen yeni anayasanın uzlaşacak taraflarının kimler olacağının sorgulanması gerektiği üzerinde durarak gerek 2010 referandumunun gerekse yeni anayasa tartışmalarının, Türkiye’de insanların tavırlarını tartmaya, yoklamaya yarayan birer zoka olarak fonksiyon icra ettiğini ifade etti. Sahici Türkiye’nin görünmez hale gelmesi amacıyla Türkiye’nin şişirildiğine ve böylece onu patlatmanın kolay hale geleceğine işaret eden Durmuş Küçükşakalak, Anayasadan İstiklâl Marşı’nın çıkmasında beis görmeyenlerin hangi dinden ve milliyetten olduklarının sorgulanması gerektiğini  dile getirdi.

Konya Şube Başkanı Mustafa Deveci, Türk Milleti’nin İstiklâl Harbi’nin galibi olduğu halde mağlup muamelesiyle yüzyüze olduğunu ifade ederek, kendini Türkiye’den alacaklı görenlere söz hakkı tanınmakta olduğuna dikkat çekti. Konuşmasında evrensel hukuk, çoğulculuk, normalleşme gibi kavramların manasızlığını izah eden Mustafa Deveci yeni anayasadan hayır umanların Allah’ın vaadini inkâr etmekte olduklarını belirterek İstiklâl Marşı’dan bir anayasa çıkabileceğini marşı kıta kıta açıklayarak ifade etti.

İSTİKLÂL MARŞI TÜRKİYE’NİN DİREĞİDİR

İstiklâl Marşı ile İstiklâl Harbi arasındaki ruh ve ideoloji bütünlüğünü vurgulayan Erol Karadoğan konuşmasında 1856 Islahat Fermanı ile 27 Ağustos 2011’de Resmi Gazete’de yayınlanan 651 sayılı Kanun Hükmünde Kararname arasındaki paralelliğe dikkat çekti. Türk Milleti’ni kıymetli kılan şeyin ve Türk Milleti’ne unutturulan şeylerin İstiklâl Marşı’nın okunmasıyla tespit edilebileceğini ifade eden Erol Karadoğan, dinin direğinin namaz olması gibi Türkiye’nin direğinin de İstiklâl Marşı olduğunu beyan etti.

Dadaşhan Celaleddin Kavas, yeni anayasa tartışmalarının değiştirilemez üç madde üzerine teksif edildiğine dikkat çekerek, Mısır’a laiklik tavsiyesinde bulunanların, Amerikan Başkanı’nın 2009’da TBMM’de yaptığı konuşmada Türkiye’nin “seküler demokrasi”sini methetmesiyle hiyerarşik bir ağız birliği izhar ettiklerini dile getirdi. Hak, hukuk ve adalet kelimelerinin Esmaülhüsna dolayısıyla lisanımızda bulunduğunu söyleyerek “Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklâl” mısraının tayin ediciliğine işaret eden Dadaşhan Celaleddin Kavas, bugün güç ve iktidar sahibi görünen kimselerinin bu pozisyonlarının arızi bir hal olduğunu da izah etti.

TÜRKİYE’NİN DEMOKRASİYE HİÇBİR BORCU YOK

Genel Başkan İsmet Özel panelin son kısmında yaptığı konuşmada, Türkiye’nin demokrasiye hiçbir şeyini borçlu olmadığını, Türkiye’nin mevcudiyetini demokrasiyle kazanmadığını; Türk Milleti’nin bir avuç insanın  geri adım atmama tavrıyla, can pahasına, yok olma tehlikesini bertaraf ettiğini izah etti. Türkiye’de, dinini Allah’ın indindeki Din olarak kabul eden, vereceği hesabı esas alan- sayıları ne olursa olsun- insanların samimiyetlerini zahirde gösterebilmeleri halinde İstiklâl Marşı’nın anayasadan çıkarılamayacağını, İstiklâl Marşı’ndan bir anayasa çıkması imkânının ise bu insanların seviyelerine bağlı olduğunu ifade etti.

Genel Başkan İsmet Özel, İstiklâl Marşı Derneği üyelerinin, her şey olup bittikten sonra dahi mevcudiyetlerini izah eden hususu elden bırakmamak üzere işe koyulacak insanlar olmayı seçmelerinin esas olduğunu vurgulayarak dünyanın alacağı şeklin, insanların bugünkü haliyle birebir irtibatlı olduğunu beyan ve ilan etti.