"Yükselen Ruh: İstiklâl Marşı ve Anayasa" Belgeseli İlk Defa Adanalıların Seyrine Sunuldu

İstiklâl Marşı Derneği'nin hazırladığı "Yükselen Ruh: İstiklâl Marşı ve Anayasa" belgeseli 15 Aralık 2012 Cumartesi günü ilk defa Adanalıların seyrine sunuldu. Büyük ilgi gören belgesel öncesinde Genel Başkan İsmet Özel kısa bir konuşma da yaparak şunları söyledi:

Biz İstiklâl Marşı Derneği üyeleri olarak Nasreddin Hoca’nın torunu olmakla iftihar ediyoruz. Büyüklerimiz arasında Nasreddin Hoca çok mühim bir yer tutuyor. Herkesin bildiği sebeple bunu izah edebiliriz. Biliyorsunuz, Nasreddin Hoca göle maya çalan bir zattır. ‘Aman Hoca!’ derler ona, ‘Göl maya tutar mı?”  O da ne cevap verir? ‘Ya tutarsa!’ Biz İstiklâl Marşı Derneği olarak göle maya çalma kastıyla yola çıktık. Gölün maya tutmayacağına inanan, gölün maya tutacağını reddeden insanlarla bir zıtlaşma, bir çatışma halindeyiz. Biz diyoruz ki bütün göller maya tutar. Yeter ki göle maya çalmaya yeltenesin. Geçen altı seneye yakın zaman boyunca biz göle maya çalamadık. Bunun sebebi kendimizin maya olamayışıdır. Burada birilerine kabahat bulmak derdinde değilim ama böyle oldu. Bunda da bir hayır vardır herhalde. Yanlış bir işin peşinde olduğumuz görüşünde değilim. Biz İstiklâl Marşı Derneği olarak birer maya olamadık ki göl maya tutsun.

Biz İstiklâl Marşı’nı mekteplerde resmi dairelerde spor karşılaşmalarında okunuş şeklinin İstiklal Marşının ne dediğinin anlaşılmaması için geçerli olduğunu düşünüyoruz. İstiklâl Marşı’nın öyle bir bestesi var ki İstiklâl Marşı’nın ne dediği anlaşılmıyor. İstiklâl Marşı’nın ne dediğini anlamamız lazım ki Türkiye’nin ömrü kâfirlerin biçtikleri ömür kadar olmasın.

Biraz sonra seyredeceğimiz şey birçok şeyi anlatacak bize. Ama buradan bir sonuç doğacak mı? Anayasadan İstiklal Marşı’nın Türk Milleti’nin milli marşı olduğu hükmünün yer aldığı madde çıkarılacak mı? Çıkarılmayacak mı? Buna mani olabilecek miyiz, olamayacak mıyız? Bunu bilmiyorum. Ama kendimiz bir maya olma yolunu bulabilirsek gölün maya tutacağını biliyorum.

Bu iş demokrasi ya da çoğunluk meselesi değil. Defalarca söyledim, yine söylüyorum. Biz millet olarak hiçbir şeyimizi halk çoğunluğunun rızasına borçlu değiliz. Biz başından beri dinimize gösterdiğimiz sadakat kadar her şeyden istifade edebildik. Bu manada bir maya olma usulünü bulmamız lazım. Bu usulü de birbirimize mesafeli durarak başaramayız. Bizim dinimiz tek başına Müslüman olunamayacağını öğretiyor. Hepimizin gayet sarahatle bildiği, sıhhatinden şüphe edilmeyen şey, ‘İman etmedikçe cennete giremezsiniz, kendiniz için istediğinizi mümin kardeşiniz için de istemedikçe iman edemezsiniz.’ Bu konudaki bilgi sizde mevcut. Fakat bu bilgi devreye sokulabiliyor mu? Biz maya olabiliyor muyuz? Çünkü gölün maya tutması gölle maya arasında bir bağın kurulması demek. Biz eğer maya olabilirsek göl maya tutar. Gölün maya tutmaması demek mayanın maya olmaması demek.

Biz basamak basamak yükselen bir Türkiye’yi ancak Mekke ve Medine’nin tasalluttan kurtulması amacına müteallik istiyoruz. Bu yolda biraz sonra takip edeceğiniz belgesel çok zayıf bir ışık veriyor. Bu zayıf ışığın büyümesi size bağlı. Yani belgesel kusurlu değil. Ama belgesel ancak bu zayıf ışığı verebilir. Türkiye’de insanların ne kadar kendi hakikatlerinden habersiz olduklarını, kendi menfaatleri konusunda ne kadar şuursuz olduklarını biraz sonra seyredeceğiniz belgeselde göreceksiniz. Neye nereden bakmalı, bir hayır işinde yeni açılımlara ulaşmak için neye sarılmalı? Neyi değiştirmeli? Kendi edebimizin seviye kat etme mecburiyetini herhalde belgeseli takip ettikten sonra daha çok hissedeceksiniz. Öyle ümit ediyorum.


Belgesel daha sonra, başta İstanbul olmak üzere birçok ilimizde de gösterilecektir.
 

Büyük ilgi gören belgesel daha sonra, başta İstanbul olmak üzere birçok ilimizde gösterilecektir.