Laaya Jakobenim!

Laaya Jakobenim!

Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün talimatıyla, İstiklâl Marşı’nın, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nca yeniden icra edilerek kaydedildiği ve resmi törenlerde bu yeni kaydın çalınması uygulamasına geçildiği haberleri çıkıverdi. Elbette Zeki Üngör bestesiyle…

Aslında 1924’ten 1930’a kadar merasimlerde yaygınlıkla icra edilen, -Oktay Rifat Horozcu’nun amcası ve Cevat Rifat Atilhan’ın kardeşi- Ali Rifat Bey’e (sonradan Ali Rifat Çağatay) ait besteye karşı, Riyaset-i Cumhur Musiki Heyeti’nin başındaki Osman Zeki Bey’e (sonradan Zeki Üngör) ait bestenin bilhassa Çankaya’daki hanımefendinin, Latife Hanım’ın beğenisi, hamiliği ve desteği ile öne çıkarıldığı nakledilir. Zeki Bey birçok devlet müessesesi ve devletlu gibi, yeni rejimde de yerini muhafaza etmişti. Vahideddin’in Mızıka-ı Hümâyun şefliğinden, Cumhuriyet'in Riyaset-i Cumhur Musiki Heyeti şefliğine kayıvermişti, o kadar. İşte bu zata ait beste 1924’teki beste müsabakasında, Ali Rifat Bey bestesinin birinciliğine karşılık, beşincilikte kalmıştı. Derken, Latife Hanım 1925’te; nikâh şahidi Kazım Karabekir’den ve Halide Edib’den bir sene önce, Çankaya Köşkü’nden uzaklaştırıldı. Ancak Çankaya’daki pozisyonunu koruyan Zeki Bey’in gayretleri 1930’da netice verdi. Zeki Bey, Karaferyeli, Rifai müridi ve Mustafa Kemal’in hocalığını da yapmış olan Esad Sagay’ın (yoksa Esed mi?) Maarif Vekâleti’ne gelmesini fırsat bilerek, bir talimname ile bütün okullarda bu bestenin icraını emrettirdi. Böylece beste müsabakasında beşinci gelen beste, bir oldubittiyle devletin tam desteğine kavuştu. Sonraki senelerde Osman Şevki Uludağ'ın, bestenin menşeinin Ion Ivanovici’ye ait “Carmen Silva” adlı vals olduğu iddiasını ortaya atmış olması da kimsenin umurunda olmadı. Zeki Bey’in eserinin bidayette İstiklâl Marşı için bina edilmediğini, aslında Vahdettin’in tahta çıkışı için bestelendiğini ve Vahdettin tarafından beğenilmeyince yedekte bekletildiğini ifade eden birçok mütehassısın içinde, vaktiyle Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Şefliği yapmış olan Gürer Aykal da var. Of! Şu yukarıdaki cümlelerde bu kadar çok eşhasın ismini zikretmeye sebep nedir? Türk Milleti’nin ne idi bütün bu olan bitenden çektiği? Türk’ün İstiklâl Marşı’yla, bütün bu işlerin bir alakası var mı idi?

İstiklâl Marşı Derneği, İstiklâl Marşı’nın kendine ait bestesinin zaten mevcut olduğunu, şiirin bu beste göz önünde tutularak kaleme alındığını, kurulduğu ilk seneden bu yana söylüyor. Şimdi, buna karşılık Çankaya Köşkü, Zeki Üngör bestesine dair bir ısrarı mı dile getirmiş oluyor? Yani Çankaya Köşkü İstiklâl Marşı’nın varlığının devamına cevaz mı vermiş oluyor? Bilakis, İstiklâl Marşı, asli bestesi ile insanların zihninde berrak bir sahanın açılmasına vesile olursa kendi mevcudiyetini dayatan bir gücü elde etmiş olacak. Çankaya Köşkü’nün ilk mukimi de, son mukimi de bu gücün doğmasına muhalif olduklarını inatla göstermekteler. Halen yürürlükteki anayasanın üçüncü maddesinin gerekçesinde, “Millî Marşı İstiklâl Marşı’dır” ibaresinin sebeb-i vücudu olarak besteye değil güfteye işaret edildiği; bestenin icap ederse değiştirilmesine cevaz verildiği, o günkü itirazlara rağmen açıkça dercedilmiş bulunuyor. İstiklâl Marşı, Çankaya Köşkü’nün öteden beri tercih ettiği beste ile kalırsa, tıpkı “Andımız” gibi, Cumhuriyet’in sözümona “Jakoben, baskıcı, despot, kuruluş felsefesi” halitasının bir parçası olarak çöpe atılmaya layık görülebilecek. Çankaya Köşkü, bu ihtimali gözlüyor. Mustafa Kemal’in tercihleri sizin tercihiniz midir? Abdullah Gül’ün tercihleri sizin tercihleriniz midir?

D.Celaleddin Kavas