ALLAH’IN İPİNE SARILMAK İSLÂM HARFLERİNE SARILMAK DEMEKTİR! - Lozanasa Paneli - Konya

ALLAH’IN İPİNE SARILMAK İSLÂM HARFLERİNE SARILMAK DEMEKTİR

İstiklâl Marşı Derneği'nin tertip ettiği "LOZANASA" adlı panel, 21 Aralık Cumartesi günü Konya'da yapıldı.

Teşrik tekbiri, Salavat-ı Şerife ve İstiklâl Marşı'nın okunmasının ardından başlayan ilk oturumda İstiklâl Marşı Derneği İkinci Başkanı Durmuş Küçükşakalak “Lozanasa” ibaresinin, Lozan’da açık veya gizli olarak gerçekleştirilmiş olan mutabakatın, günümüze kadar bilhassa anayasalarda ifadesini bulduğuna işaret ettiğini söyledi. Lozan’da İsmet Paşa’nın “Bir yüz sene kazandık” dediğine dair haberlerin bugün Türkiye’de sürekli dile getirilen “Hedef 2023” sloganlarıyla örtüşmesine dikkat çeken Durmuş Küçükşakalak, bugün sadece iktidardakilerin değil, bütün siyasi aktörlerin bu slogana malzeme taşımakta olduklarını belirtti. İstiklâl Marşı’nın bizzat kendisinin Lozan’ı reddeden bir metin olduğunu hatırlatarak, Marş’ın şairinin de Lozan’ı kabul etmek üzere teşkil edilen İkinci Meclis’e dâhil edilmediğine dikkat çekti. “ ‘Toptan Allah’ın ipine sarılın, ayrılmayın’ ayeti, “Hablullah” bu Türk milleti için öyle soyut falan böyle bir şey değil gayet müşahhas olarak diliyle irtibatı dolayısıyla hissettiği bir şeydi. “Hablullah” Allah’ın ipine sarılmak harflerimiz dolayısıyla gayet iyi bildiğimiz bir şeydi.” diyen Durmuş Küçükşakalak, Lozanasa rejiminin ana damarları olan anayasalarla, her defasında, ihanet mekanizmasının kademe kademe daha aşağı pozisyondaki bürokratik kadrolara kadar yayıldığını ifade etti. Bugün Lozanasa’nın nihai şeklinin ortaya konulamadığını, “Yeni Anayasa”, “Başkanlık Sistemi” ve “Milletvekili Dokunulmazlıklarının Kaldırılması” hususlarında AKP’nin kendinden isteneni başaramadığı için ipinin çekildiğini ifade eden Durmuş Küçükşakalak, AKP’nin zaten “üç dönem şartı” ile işe alındığını hatırlatarak şunları söyledi: “AKP’nin işin başında, 2002’de 3 dönem için iktidara getirildiğini hemen anlarız. Yani AKP 3 dönem sonra (12 yıl) kendi kendini feshedecek şekilde kurgulanmış bir bilgisayar programıdır. Ve yaptı yapacağını. Hem fiziki he de hukuki alt yapıyı hazırladı. Şimdi gâvurluğun hasını alenen yapma zamanı, alenen münafıkların gâvurluğunu ilan etme zamanı: Yeni CHP zamanı.”

Daha sonra söz alan İstanbul Şubesi’nden Halit Çete ise 1924 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun1945’te “sadeleştirme” adı altında tabi tutulduğu tahrifatla birlikte Türkiye’de anayasal metinler başta olmak üzere hukuki düzenlemelerin lisanının düşürüldüğü derekenin Lozanasa’nın varlığını dayatan en bariz faaliyet olduğunu belirterek bu tahrifatın örneklerini gösterdiğikonuşmasında “Kur’an sözü olan Türkün dilinin bu hüviyetinin yok edilmesi gayesine matuf olarak Tanzimat’la başlayan ameliye, 1928 Harf İnkılabı ile onu Kur’an harflerinden mahrum etmek suretiyle Türkçemize en büyük darbeyi indirmiştir. Güya ‘Türk dilinin kendi milli kudretleri içerisinde inkişafını aramak maksadıyla’ kurulan dil kurultayları vasıtasıyla hız kazanan ‘Dil İnkılabı’ ile Türkçenin yabancı Arapça kelimelerinden arındırılması görüntüsü içinde İslam’dan koparılmasına devam edilmiştir.” dedi. “Tanzimat’la başlatılan ameliye Lozan’ın bu ameliyeyi icra eden mihraklara bahşettiği imkânlarla 27 Mayıs’ta muvaffakiyetini ilan etmiştir.” diyen Halit Çete, 1945’teki operasyona sonradan Demokrat Parti iktidarı kadrolarını oluşturacak olanlar da dâhil olmak üzere, o dönem itibariyle önde gelen bütün siyasi aktörlerin destek verdiğini de belirtti.

İstanbul Şube Başkanı Lütfi Özaydın konuşmasında “Anayasa yapma geleneği bizde Tanzimat’la başlamış bir şey. Müslümanların bir anayasaya ihtiyacı var mıdır, yok mudur bunu düşünmemiz gerekir. Müslümanlar yaşarlar ve hayatlarını Allah’ın kitabına göre, Allah’ın dinine göre tanzim ederler ve ona göre davranırlar, ona göre hareket ederler ona göre iman ederler” diyerek, 1970’lerde Müslümanlar arasında yaygın olan “Anayasamız Kur’an” sözlerinin günümüze gelene dek unutulup gittiğini söyledi. Vaktiyle Teşkilat-ı Esasiye Kanunlarının gerekçelerinde de bunların ne kadar zaruri, ayetlere ve hadislere ne kadar uygun olduğunun uzun uzun anlatıldığına dikkat çeken Lütfi Özaydın, bugün yeni anayasa furyası içerisinde Müslümanların yine benzer sözlerle kullanışlı bir halde tutulduklarına da dikkat çekti. Lütfi Özaydın, İsmet İnönü’nün “Harf Devrimi” adı altında yapılan işin okuma yazmayı kolaylaştırmak ve yaygınlaştırmak değil, insanları İslam’dan koparmak amacına matuf olduğuna dair sözlerini de hatırlattığı konuşmasında, “sadeleştirme” adı altındaki tahrifata dair örnekler hakkında izahatta bulundu.

Panelin ikinci bölümünde söz alan İstanbul Şubesi Kurulu üyesi Dadaşhan Celaleddin Kavas, Rauf Bey Hükümeti’nin, Lozan’a gidecek heyeti Misak-ı Milli’nin gerisine düşmüş bir talimatnameyle gönderdiğini hatırlatarak, daha Lozan başlamadan Misak-ı Milli’nin terk edildiğine dikkat çekti. Günümüzde “1920 ruhu” veya “1921 Anayasası ruhu” gibi sözlerle birtakım “liberal” veya etnik saiklerle malzeme temin etmeye çalışanların varlığına işaret eden Celaleddin Kavas, kanunların bir ruhu ve bir lafzı, şekli olduğunu hatırlatarak, 1921 Anayasası’nın lafzının ve şeklinin onun lisanı ve İslam harfleri olduğunu; ruhunun ise Türk Varlığı olduğunu ifade etti. “1920 ruhu”ndan bahsedilecekse burada esas olanın Müslümanların hâkimiyetini esas alan Türk Varlığı'ndan bahsedilmesi gerektiğini vurgulayarak Türk Varlığı’nın tayin ediciliği olmaksızın söylenen sözlerin ise ancak, 1920’den 1928’e kadar adım adım ilerlemiş olan aldatmacanın yeni biçimleri olabileceğini belirtti.

 

KANUNLARDAN ALLAH LAFZINI ÇIKARANLAR TÜRK MİLLETİNCE YARGILANACAKTIR

Konya Şube Başkanı Mustafa Deveci konuşmasında Lozan’la kendini gösteren kötülüğün o dönemde olup bitmiş bir kötülük olmadığını, bu kötülüğün an be an devam etmekte olduğunu vurgulayarak, şu anda akamete uğramış gibi duran yeni anayasa hazırlığıyla alakalı olarak, belli güç merkezlerinin desteğini almak isteyen aktörlerin bu işi devam ettirme vaadinde yarıştıklarına dikkat çekerek şunları söyledi: “Türkiye’de bir vazife kapmak istiyorsan anayasa meselesinde üzerine düşeni yapacağını bu konuda ne gerekiyorsa yapacağını işaret etmen işmar etmen gerekiyor ki bir vazifelere gelebilesin. AKP’nin ilk tüzüğüne, parti programlarına bakın anayasa diye bir kelime kesinlikle duyamazsınız göremezsiniz. İlk programında yoktur, ilk seçiminde yoktur, ikinci seçim beyannamesine bakın orada da yoktur. Birileri ‘Bunu yapacaksınız ulan’ dedi. Onlar da diğer partilerle birlikte hizaya geçip bu işin içine girdiler.” Bugün hukuki düzenlemelerde kalmış olan İslami referansları ve bilhassa yemin metinlerinden çıkarılan Allah lafzını dile getiren Mustafa Deveci son dönemde bu tür değişiklikleri yapanların Türk Milleti tarafından muhakkak yargılanacağını ifade etti. 1960’tan bu yana Türkiye’de atın önüne et, itin önüne ise ot konulmasını temin eden siyasi boşluğun İstiklâl Marşı Derneği’nin işaret ettiği hakikatlerle ortadan kalkması gerektiğini dile getirdi.

LOZAN İLE BİR YÜZ SENE KAZANMIŞ OLANLAR KİMLERDİ?

Panelin sonunda İstiklâl Marşı Derneği Genel Başkanı Şair İsmet Özel’in aynı ad altında daha önceden İstanbul Şubesi’nde yaptığı konuşmanın kaydı gösterildi. “Türkiye’de Lozan Anlaşması sonrasındaki düzen doğrudan doğruya Lozan’ın kabul ettirdiği düzendir. Biz daha sonraki bütün siyasi, ekonomik, sosyal hayatımızı Lozan tesiri altında, Lozan’ın bağlayıcılığıyla yaşadık.” diyen İsmet Özel, bunun bir bakıma müsbet bir şey olduğunu, 1918’de savaş bittiğinde yerküre üzerinden İslam’ın kaldırıldığı düşüncesinin hâkim olduğunu ve Sevr’de Türklere bugünkünün altıda biri kadar bir toprak bırakılmasının söz konusu olduğunu hatırlattı. Sevr’in gerçekleşmemesinin ise tatbik edilmesi mümkün olmayan, zira İngiltere ile diğer itilaf devletleri arasındaki nizaı çözüme bağlamayan bir anlaşma olmasına bağlanması gerektiğini ifade etti.

İsmet Özel konuşmasında Lozan görüşmeleri sonrasında İsmet Paşa’nın “Bir yüz sene kazandık” demiş olmasını hatırlatarak, bu yüz senenin kimin hesabına kazanıldığı sorusunun sorulması gerektiğini ifade etti. “Bu yüz sene kazanan kimdi? Onu bilmiyoruz. Neden bilmiyoruz? Çünkü Lozan’dan döndükten sonra Türkiye’deki Ermeni cemaati İsmet Paşa’ya bir şükran plaketi takdim etti. Demek Lozanasa dediğimiz zaman ilk aklımıza takılacak sual Lozan sebebiyle bayram edenlerin kimler olduğudur. En azından şunu bilmemiz lazım. Müslimler mi bayram etti, gayrimüslimler mi bayram etti?” Genel Başkan İsmet Özel şunları söyledi: “Bu konularda işin künhüne varma meselesi Lozanasa’nın en korktuğu şey. Bu konularda işin künhüne varmak nasıl olabilirdi? Bilgilenmeyle. Hangi türden olursa olsun. Yankesiciliği bile çok iyi bilmek bu konularda işin künhüne varmayı gerektiriyordu. Onun için Türkiye’de tahsil hayatını sabote ettiler. Zaten Cumhuriyet’ten önce Amerikalıların elindeydi maarif. Cumhuriyet’ten sonra da Amerikalılardan başka kimsenin söz hakkının olmadığı bir alan oldu Milli Eğitim dediğimiz şey. Eğer birileri bir çizginin üstünde bilgi edinecek olursa ya insanları yerinde ve haklı davranmaya mecbur bırakacak bir şeye işaret edecekler veyahut bizzat bir şeyi temsil edecekler.”

21 Aralık 2013, Konya.