Cennet Vatan

Cennet Vatan

Dünyada vatansız yaşamayı yaşamak saymayan bir tek millet var, o da Türk Milleti. Yani Türk Milleti eğer yaşadığı toprak parçasında bila kayd u şart hâkim unsur değilse buna yaşamak demiyor. Bunun senedi de Hicret hadisesidir. Müşrikler Rasulullah’a neler teklif etmediler ki. Bunun karşılığında yalnızca “Putlarımıza laf söyleme, yeter”  diye şart koşuyorlardı. Rasullullah da “Bir elime güneşi öbür elime ayı verseniz ben bu davadan vazgeçmem.” demiş ve Medine'ye hicret etmişti. 1918-1923 tarihleri arasında ise kimse bize davamızdan vazgeçelim diye bir şeyler teklif etmedi. Öyle bir durumumuz yoktu. Düşmanlarımızın gözünde ne de olsa mahvı mukarrer görünüyorduk. New York Times Gazetesi’nin 3 Kasım 1918 tarihli nüshasında "Türklerin dünya siyaset tarihindeki sayfaları kapanmak üzeredir" yazıyordu. Biz Türkler tarihten silinmeyelim diye her şeyimizi feda ettik. Buna İstiklâl Marşımız şahittir.

Canı cananı bütün varımı alsın da Hüda
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda

Buradaki fevkalade vaziyeti hepimiz görebiliriz. Canım olmasın, cananım olmasın, bütün varım olmasın ama bir vatanım olsun. Bugün her birimiz tek tek kendi hayatımızı düşününce bu pek mümkün görünmüyor bize. Bu ilk bakış pek haksız değil, zira insan hayatı mevzu bahis olduğunda canım, cananım, hiçbir şeyim olmasın ama bir vatanım olsun demek ne manaya gelebilir ki? Bu tavrı İstiklâl Marşı dışında bir yerde göremiyoruz. Mesela şarkılarımıza, türkülerimize baktığımızda serden geçip de yardan geçmemek tavrı hâkimdir. İkisinden de geçtiğimiz İstiklâl Marşı dışında vaki değil. Bir şarkıda;

İndim yârin bahçesine gülden geçilmez
Gülden geçtim serden geçtim yârdan geçilmez

diyor. Buna mümasil, yani serden geçilen ama yardan geçilmeyen birçok şarkı türkü bulabiliriz.
Orhan Veli de "ne yardan geçerim ne serden" demişti. Demek ki biz İstiklâl Marşı'nda "Canı cananı bütün varımı alsın da Hüda" derken bir "hamaset", bir "artistlik" yapmıyoruz. Canın cananın ne demek olduğunu bilmeyen, bu yüzden de laf olsun diye bu mısraları söyleyen insanlar olmadığımıza bütün sanat eserlerimiz delildir. Fakat bilhassa güftesi Mehmet Akif'e ait olan bir şarkı var:

Ezelden aşinanım ben ezelden hem-zebanımsın
Beraber ahde bağlandık ne olsan yâr-i canımsın
Ne olsan zerrenim kalbimde hâlâ çarpar esrarın
Gel ey canan gel ey can kalmasın ferdaya didarın

Şarkıyı dinleyince akla hemen İstiklâl Marşı geliyor. Mesela bu şarkıdaki ezel kelimesi ile İstiklal Marşı'nda geçen ezel kelimesinin atıfta bulunduğu mana aynıdır. Ezel; yani kalubela. Yani ‘Evet’ dediğimiz yer. Bir sonraki mısra da zaten beraber ahde bağlandık diyor. Yani  kalubelada Allah bize "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" diye sorduğunda "Evet" dedik ve beraber ahde bağlandık. Aynı şekilde “Gel ey canan gel ey can kalmasın ferdaya didarın.” diyor şarkı. ‘Didar’ görünme, görüş; ‘ferda’ da sonra demek. Şerif İçli'nin bestelediği şarkıyı da dinlerseniz eğer, feryad ederek "Gel ey canan gel ey can kalmasın ferdaya didarın" diyen nasıl olur da "Canı cananı bütün varımı alsın da Hüda" diyebilir, suali bizi ‘Cennet Vatan’ın ne mana ifade ettiğini anlamamız yolunda bir istikamete sevk edebilir. Akabinde İstiklâl Harbi esnasında cami cami dolaşıp vaaz vermek durumunda kalan Mehmet Akif'in Cumhuriyet’in ilanından kısa bir zaman sonra Türkiye'den ayrılmak zorunda kalışı ve Şerif İçli'nin 1899* doğumlu olmasına rağmen askerlik vazifesini Cumhuriyet’in ilanından sonra ifa etmiş olmasının manalarını da konuşabiliriz.

Gökhan Göbel
 


* "Hey Onbeşli Onbeşli" türküsündeki Onbeşliler'in yani hicri 1315 senesinde doğanların -ki bu miladi 1899'a tekabül ediyor- Henüz askerlik yaşları gelmemişken Birinci Dünya Savaşı sırasında yani Seferberlik'te asker olduklarını hatırlatırım.