İnsanlar Kuran-ı Kerim’in niye nazil olduğunu, niçin Müslümanların Mekke’den Medine’ye hicret ettiklerini anlamadıkça kendilerine bir çıkış yolu bulamazlar. “Bulurlar” diyenler kâfirin ta kendisidirler. Yani “Kur’an’ı boş ver, ben doğrusunu biliyorum” dediğin zaman sen Müslüman olabiliyor musun? Yani nasıl olabiliyorsun? “Ben de Müslüman’ım ama Kur’an okumam.” Yani Allahın vaadinin hak olduğunu bilerek bir şeye başlarsın. Haa yapamadık. O zaman kabahat sende. Yani sen ne zaman sadakat gösterdin de bundan dolayı zarara uğradın? Bunu kendi hayatınızda, kendiniz söyleyin. Ne zaman hayatınızda sadakat gösterdiniz de bunun zararını gördünüz? Hiçbir örnek gösteremezsiniz. Ama kendi hayatınızda geriye doğru bakın: Ne zaman ihanet ettiniz o zaman onun beş misli zararını gördünüz. Hepimiz için doğru olan bir şey bu. Yani onun için doğru bir şeyi yapmaktan korkmak kime düşer?
İnsanların basit birer alet olmadan yaşayabildikleri bir ekonomik yapı temin etmeleri mümkündür.
"Millet hayatı için arkamızı birbirimize dayamamız lazım. Ama arkamızı dünyaya yaslamışsak,
Kaç yüz yıl oldu ki, “Türk olsaydı Türkiye’ye bunu yapar mıydı?” sorusunu sorduran idarecilerimize alkış tutarak yaşıyoruz.
“Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı” Yani senin ortaya çıkman için birileri öyle şeyler yaptılar ki, sen en azından onların yaptıklarına ihanet etme, en azından.
Biz diyoruz ki Tanzimat sonrasında Türk Milleti’nin varlığına yönelmiş tehditler başlangıçta lisana dair tehditlerdir.