Beşir Ayvazoğlu - İstiklâl Marşı Tarihi ve Manası

(...)

O günlerde Garb Cephesi Kurmay başkanı olan İsmet Bey (Paşa) in Maarif Vekili Dr. Rıza Nur’u ziyaret ettiğini ve Fransızların  Marseyyez’ine benzeyen, askeri şevklendirecek bir millî marş yazdırılması  hususunda anlaştıklarını biliyoruz. Rıza Nur, İsmet Bey’i bu işlere bakan Orta Öğretim Müdürü Kâzım Nami (Duru) Bey’e gönderir. Kâzım Nâmi, İsmet Bey’in ziyaretini hatıralarında şöyle anlatıyor:

“Bir gün orta tedrisat müdürü odasında çalışıyordum. Kalpağımı masanın bir kenarına koymuştum. Kapı açıldı. İçeriye kısa boylu bir Erkân-ı Harbiye albayı  girdi. Onu görünce ayağa kalktım, kalpağımı giydim, buyrunuz dedim; bu zat “Ben  Garp Cephesi Erkân-ı Harbiye Reisi İsmet” dedi. Kendisini masanın önündeki iskemleye buyur ettim, oturdu. “Beni size Dr. Rıza Nur Bey gönderdi. Orduca karar verdik, bir İstiklâl Marşı istiyoruz. Bunun güftesini, bestesini ayrı ayrı müsabakaya korsunuz. Her birini kazanana beşer yüz lira vereceğiz.” dedi. Emirlerini hemen yapacağımı söyledim. (…)

Kâzım Nami, hatıratında  müsabakanın gazetelerde ilân edilmediğini söylerse de,  Fevziye Abdullah Tansel, 7 Kasım 1920 tarihli Hakimiyet-i Milliye’de bir ilana rastladığını söyler. “Türk şairlerinin nazar-ı dikkatine - Maarif Vekâleti’nden” başlıklı bu ilanda, gönderilecek eserlerin 23 Kânunıevvel 1336 (23 Aralık 1920)da  Maarif Vekâleti’nce, edebî bir heyet tarafından seçileceği, 500 lira mükâfat verileceği, bestesi için de müsabaka açılarak kazanana 500 lira verileceği bildirilmektedir.

O sıralarda Dr. Rıza Nur’un  yerine Maarif Vekilliğine getirilen Hamdullah Suphi ise, millî marş yazabileceği tahmin edilen şairlere mektup gönderilerek müsabakanın bildirildiğini söyler.

(...)

Beşir Ayvazoğlu, İSTİKLÂL MARŞI Tarihi ve Manası,

Tercüman Aile ve Kültür Kitaplığı Yayınları, İstanbul, 1986, s. 21.

 

(...) 

Nizameddin Nazif’in anlattıkları

Nizameddin Nazif (Tepedelenli), o günlerin Ankara’sında Hakimiyet-i Milliye gazetesinin müdürlüğünü yapmaktadır. Gazetenin idarehanesi Maarif Vekaleti olarak kullanılan binanın alt kat odalarından biridir. Akif, Hakimiyet-i Milliye’nin tercüme kısmını idare eden Kâmil Paşazâde Hikmet’i zaman zaman ziyaret eder, mahallesinde büyümüş çocuk gözüyle baktığı Nizameddin Nazif’le de arasıra şakalaşırmış. Bir gün yine Hikmet Bey’i ziyarete gelir. Biraz dalgındır. Hikmet Bey olmadığı için masalardan birinin başına geçerek elinde tuttuğu kağıt tomarına bir şeyler yazmaya başlar. Aradan yarım saat kadar zaman geçmiştir. Birden neş’eli bir sesle Nizameddin Nazif’e:

“Dinle bakalım delikanlı!” der.

“Buyur üstâd...”

“Sana bir şey okuyacağım, bakalım nasıl bulacaksın?”

Ve Nizameddin Nazif’in “estağfurullah” demesine vakit bırakmadan gayet hafif bir sesle okumaya başlar:

 

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak,

Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.

O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak,

O benimdir, o benim milletimindir ancak!

“..........”

“Nasıl buldun?”

“Sehl-i mümtenî...”

“O kadar ileriye gitme... Beğenirler mi dersin?”

“Hakimiyet-i Milliye’nin bunu neşredecek sayısı kapışılır kanaatindeyim. Tamamladınız mı?”

“Henüz değil... Fakat yarın öğle üzerine kadar bitirmeye mecburum.”

“Neden bu acele üstâdım?”

“Acele mi? Çapkın, bunu İstiklâl Marşı komisyonuna vereceğim; Hakimiyet-i Milliye’ye değil. Son müddet yarın.”

(...)

Beşir Ayvazoğlu, İSTİKLÂL MARŞI Tarihi ve Manası,

Tercüman Aile ve Kültür Kitaplığı Yayınları, İstanbul, 1986, s. 26.

Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar dizesindeki “dişi”yi “domuzun dişisi kalmış” ...

Bugün, Mehmet Âkif adının, ölümünün ellinci yıldönümü dolayısıyla...

O zaman daha iyisi yazlamamıştı, şimdi hiç yazılamaz

Yeni bir İstiklâl Marşı yazılamaz. Bunun yazılması için, yeni bir İstiklâl Savaşı şartlarına ihtiyaç vardır.

"Türk eriyiz, silsilemiz kahraman Müslümanız Hakk'a tapan müslüman"

Mehmet Akif Ersoy'da Türk Kimliği

Vatanperverliği, Türkçülüğü ve Türk Kimliği

Prof. Dr. Faruk K. Timurtaş - Mehmet Âkif ve Cemiyetimiz; İstiklâl Marşı'nın 40. Yıldönümü

Millî marşımız bundan tam kırk yıl önce, 25 Mart, 1921 (12 Mart 1337) tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nce resmen kabul edilmişti. Bu yıldönümü vesilesiyle eşsiz eserin ve büyük

KASTAMONU’DA NEFRET UYANDIRAN BİR HADİSE

Kastamonu lisesinde emniyet müdürlüğünün ehemmiyetle üzerinde durduğu ve Millî Eğitim müfettişi Bay İsmail Hakkı’nın da tahkikile meşgul olduğu bir hâdise cereyan etmiştir. Bütün lise talebesinin nefretle karşıladığı hâdise şudur:

Türk Ulusunun Utkusu

Ulusal Kurtuluş Savaşında, İslâmcı görüşün ulusal bir çizgide geliştiği görülür. Bu, İslamcı düşüncenin Osmanlı Devletinde kazandığı ikili yapının bir sonucuydu.

Radyo yola geldi

İstanbul radyosu nihayet yola geldi. Evvelki akşamdan itibaren, İstiklâl marşını çalmağa başladı.

Osman Nuri Ekiz - Mehmet Akif Ersoy

Milli Kurtuluş Savaşı’mızı Türk Milleti adına yürütmek üzere 23 Nisan 1920’de Atatürk tarafından Ankara’da toplanan Birinci Büyük Millet Meclisi’nin açılışında, bando ile çalınıp