""Şiir bitince tekrar okunmasını" bağırarak teklif etti. Şiir bir daha, bir daha... Tam dört defa okundu ve mebuslar ayakta dinlediler."

(...)

Dostlarım dinlemekle yetinmedim, o günlerde Ankara’nın savaş ve siyaset hayatının içine bir de sanat fırtınası düşmüştü. Meclisi, ordusu sağlam kurulan yeni devletimizin İSTİKLÂL MARŞI da olmalıydı. Nitekim Maarif Vekili, ünlü hatip Hamdullah Suphi (Tanrıöver) Bey, bunun için bir yarışma açtı. Bu müsabakaya 724 şair katılmıştı, fakat hiç biri iç ürperten, o günlerdeki millî destanın, altüst edici, diriltiş kudretinde değildi. 

 

Bütün gözler Mehmed Âkif’teydi. Fakat o neden bir şiirle katılmıyordu? Bu husus el altından soruldu. O kışı paltosuz geçiren güçlü şairin yarışmaya katılmayış sebebi: Kazanacak olan şiire, para mükafatı verilmesiydi. «Âkif nasıl girerdi? Memleketin kurtulacağını parayla mı söyleyecekti?»

Neyse ki Hamdullah Suphi: «Asîl endişenizin icap ettiği ne varsa hepsini yaparız» diye Âkif’e mektup yazıp «Müsabakaya iştirak buyurmasını, memleketi bu tesirli telkin ve heyecan vasıtasından mahrum bırakmamasını» ondan rica etti. Bu teminat üzerine Dergâh'ta yazılan şiir Meclis'e getirildi. Okundu, alkışlandı ve nihayet resmen kabul edildi.

*

1 Mart 1921, Marş'ın Meclis’te, kudretli M. Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Bey tarafından okunduğu günü size ben anlatmalıyım:

23 Nisan 1920'de açılan Büyük Millet Meclisi'mizin, ikinci çalışma yılı o gün başlıyordu. Mustafa Kemal Paşa, Meclis'e başkanlık ediyor, sonra kürsüye geçip millet talihinin, bir yıl içinde nasıl değiştiğini anlatıyordu:

«— Arkadaşlar, artık yeis ve keder günleriniz çok geride kaldı. Esirliğe karşı, çocuklarını isyana dâvet eden ecdadın sesi kalblerimiz içinden yükseldi, bizi son kurtuluş mücadelesine davet etti.

Memlekete kurtuluş ve hakikat yolunu göstermiş ve bütün milleti istiklâl bayrağı altında toplanmış, olan Yüce Meclis'iniz, ikinci çalışma yılına girerken ben ufkumuzda gelişmeye başlayan ışıkların, bütün felaketler görmüş olan bahtsız vatanımızda bir sabah-ı hayr olmasını duâ ediyorum.»

Gazi Paşa'nın bu sözleri Meclis'i alkışlarla çınlatırken, Hamdullah Suphi Bey kürsüye çıkarak, Âkif’in Marşı’nı, gür sesiyle okumaya başladı:

«Doğacaktır sana vadettiği günler Hakk'ın
Kimbilir belki yarın, belki yarından da yakın!»

mısraları, Gazi Paşa'nın düşüncelerini sanki şiirleştiren söz ve âhenk âbideleriydi.

«Korkma sönmez!» diye başlayan şiir okunurken baktım Mehmed Âkif mahcupluğundan, başını kollarının arasına sokmuş, sıranın üstüne kapanmıştı.

Bayındırlık Bakanı Fazıl Paşa'yı gördüm, «Şiir bitince tekrar okunmasını» bağırarak teklif etti. Şiir bir daha, bir daha... Tam dört defa okundu ve mebuslar ayakta dinlediler.

Marşın

«Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar
Benim imân dolu göğsüm gibi serhaddim var.»

mısraları okunduktan sonra, kürsüye çıkan Garb Cephesi Kumandanı İsmet Paşa, ona nazîre yapar gibi, Türk askerinin vasıflarını anlattı:

«— Emir dinlerler, düşmana karşı gider dururlar her manevrayı yaparlar. Emir aldıkları zaman, düşman siperlerine girmek için, düşmana hücum etmek için, hiçbir şeyden sakınmazlar. Omuzlarında bulunan yüklerin ağırlığını tamamen bilirler.»

Bütün gün susan Mehmed Âkif, dışarda samimi dostlarına «Hayatımın en büyük günü budur. Bu kadar heyecanlı bir gün geçirmedim» diyordu.

İstiklâl Marşı, 12 Mart 1921 Cumartesi günü, Meclis'te oylanarak, resmen kabul edildi. Âkif’i o gün de gördüm. Heyecan ve hicabından, Meclis'te oturamayarak dışarı kaçmıştı.

Mehmed Âkif, «Milletin malıdır» diyerek bu marşı Safahât'ına da koymadı. Onu değiştirmekten söz eden iz'ansızlara karşı da, ölüm döşeğinde (1936) şu müthiş hikmeti söyledi:

«— O Marş, o günlerin kıymetli hatırasıdır. O şiir bir daha yazılamaz. Onu kimse yazamaz. Onu ben de yazamam. Onu yazmak için o günleri yaşamak lâzım. Allah, bu millete, bir daha İstiklâl Marşı yazdırmasın.»

(...)

Ahmet Kabaklı, Sohbetler - II Mehmed Âkif, Yahyâ Kemâl, Necip Fazıl Kısakürek,
Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları, s. 109-111.

 

""Şiir bitince tekrar okunmasını" bağırarak teklif etti. Şiir bir daha, bir daha... Tam dört defa okundu ve mebuslar ayakta dinlediler."

Dostlarım dinlemekle yetinmedim, o günlerde Ankara’nın savaş ve siyaset hayatının içine bir de sanat fırtınası düşmüştü. Meclisi, ordusu sağlam kurulan yeni devletimizin

İstiklal Marşı... O da bir mesele!

Yine Akif. Birkaç hafta oluyor, Mehmet Akif hakkında düşündüklerimi bu sütunda söylemiştim.

Mahmut Goloğlu - Tek Partili Cumhuriyet

Milli Türk Talebe Birliği, ayrıca, aradan on yıl geçmiş olmasına rağmen, İstiklal Marşı’nın doğru dürüst söylenemediğini göz önünde tutarak, gençlerin toplu halde

Osman Nuri Ekiz - Mehmet Akif Ersoy; "Akif'in milliyetçilik hisleri"

Akif’in milliyetçilik hislerinin coşkun bir ırmak halinde çağladığı şiirlerinde en başta İstiklâl Marşı’nı saymak gerekir. Onun milletimiz hakkında sahip olduğu fikirlerinin ve...

Koca bir milletin ölüm kalım savaşının canlı bir tarihi, bir destanı idi

İstiklal Marşı millete mal olalı kırk yıl oldu. Bu müddet içinde zaman zaman bazı boğuk sesler güftesini tırmalamak istediler. Bestesi ayrı bir sanattı.

«İSTİKLÂL MARŞI» ÜZERİNDE BİR TAHLİL DENEMESİ
Mehmed KAPLAN

  Sayıları çok az da olsa, İstiklâl marşımızın güfte ve bestesini beğenmeyenler ve değiştirilmesini isteyenler vardır. Böyle düşünenler şu gerçeği unutuyorlar: İstiklâl marşlarının değeri, «Mükemmeliyet» lerinde değil, «Tarihîlik» lerindedir. Onlar milletlerin tarihlerinin...

Türk İstiklâl marşının Hatay marşı olarak kabulü

Antakya 9 (A. A.) - Hatay millet meclisi dünkü toplantısında Halep ve Lazkiye hudutlarında Suriye memurları tarafından bazı Hatay köyleri üzerine yapılan tazyika nihayet verilmesi için hükûmetin teşebbüslerde bulunması