TÜRKİYE’DE KÂFİRLERİN ASLA ZAPT EDEMEYECEKLERİ TEK KALE

HAMİŞ

Ucu süslü kırbacımla 
Döve döve döndürdüğüm bir topaç
Bende yoktur diye
Bir sebep mi bulacaktım
Resmî makamlar marifetiyle
Kendimde bir eksiklik hissi uyandırılmasına
Devlet devlet olmadı mı milleti soluksuz bırakanda 
Olmadı desem hani bana hani bana 
Birlerden gizli diğerlerden açık oturum
Beni bu güne 
Zanneder miydin ki kordu 
Şuara-yı Rum?

İsmet Özel - Of Not Being A Jew


“Türkiye’de Kafirlerin Zapt Edemedikleri Tek Kale” başlıklı yazımızda Ebubekir Eroğlu’nun şu sözlerini nakletmiştik: “Bana öyle geliyor ki 1970’lerde İsmet Özel çıksa “İkinci Yeni şiirini bir duvarın dibinde sızıp kalmaktan ben kurtardım” dese bir iki homurtu yanında bu sözüne yandaş bulabilirdi.” Aynı Ebubekir Eroğlu’nun YKY’den çıkan “Modern Türk Şiirinin Doğası” adlı kitabının Murat Belge’nin “Türkiye’de Modern Şiir” altbaşlıklı kitabından aşağı kalır yanı yoktur. Bundan bahsetmemiştik. Ebubekir Eroğlu’nun ilk baskısı 1993’te yapılan ve “TYB Deneme Ödülü” verilen “Modern Türk Şiiri’nin Doğası” adlı kitabında bir kez bile İsmet Özel ismi geçmez. Kitapta 1960’lardan, 1970’lerden, İkinci Yeni’den sık bahsedildiği halde, Namık Kemal’den Ülkü Tamer’e kadar onlarca şairin adı çok kez geçtiği halde bir kere bile İsmet Özel ismi geçmiyor. Modern Türk Şiirinden ve sözüm ona onun doğasından bahsedilen bir kitapta İsmet Özel ismi bir defa bile anılmıyor! Niye? Çünkü Türkiye’de bir gayrimüslim edebiyat cephesi vardır ve onun çizdiği çerçeveye, çektiği sınırlara, koyduğu yasaklara, öne çıkardığı veya geriye ittiği isimlere riayetkar olduğun kadar sana bir yer temin edilir.

Türkiye’de edebiyat adına, şiir adına belirli olan şeyler gayr-i müslim edebiyat cephesinin kabul ettirdiklerinden ibarettir. Bilhassa yazımız elimizden alındıktan sonra “şiir nedir”, “edebiyat nedir”, “kime şair, kime edip denir” suallerine verilen cevaplar yüzünden bir belirlilik yoktur. Net olan şey bir gayr-i müslim edebiyat cephesinin varlığıdır. Mesela Nurullah Ataç İstiklâl Marşı şairimiz hakkında şöyle der: Şiirden anlamak Mehmet Akif’in şair olmadığını anlamakla başlar. Türkiye’de “şiirden anlamak” hususunda bundan maruf başka bir ölçü yoktur. Şiirden anlamanın ölçüsü Mehmet Akif’i şair saymamak, manzumeci saymaktır. Nurullah Ataç bu lafı ancak yazımız elimizden alındıktan sonra söyleyebilmiştir. Bunu şunun için zikrediyoruz: Şiir tamamen yazı mevzuu olmasına rağmen 1928’den sonra  İsmet Özel’e gelinceye kadar Türkçenin Latin yazısı ile yazılamayacağı bahsi hiçbir şair tarafından dillendirilmemiştir.  İsmet Özel de bu sözü Latin yazısı ile en büyük şiirleri yazmış  şair olarak söyledi. Yazı meselesinin üstünün örtüldüğü yerde bir edebiyat ortamından, bir edebi ölçüden bahsedilebilir mi? Aynı Nurullah Ataç 1949’da yapılan şiir yarışmasında zarını Turgut Uyar için atmıştır. Turgut Uyar her ne kadar kendisinin bunu önemsemediğini söylese, Nurullah Ataç’tan farklı bir edebiyat görüşü olduğunu savunsa da Mehmet Akif konusunda onunla aynı fikirdedir. Turgut Uyar’a göre de Mehmet Akif şair değildir; Mehmet Emin Yurdakul, Abdülhak Hamit şairdir, Kemalettin Kamu da şairdir ama Mehmet Akif şair değil,  “tok sözlü, becerikli mizahı ve dili olan biridir” o kadar.  Bu yüzden Turgut Uyar , “Bir Şiirden” kitabında şiir yazdıklarını, şair olduklarını beyan eder şekilde Mehmet Emin, Abdülhak Hamit, Kemalettin Kamu başlıkları açmıştır ama kitapta Mehmet Akif başlığı yoktur. 

Türkiye’deki gayr-i müslim edebiyat cephesi Allah İsmet Özel’e hidayet nasip ettiğinde şu beyanda bulunmuştu: “Müslüman oldu biz ona artık şair demeyiz.” İsmet Özel hidayete erdiğini 1974 yılında Amentü şiirini yayınlayarak ilan etti. O günden bugüne “Müslüman oldu biz ona artık şair demeyiz” diyenler bu sözlerinin arkasında duramadılar. El-mahkum şairdir dediler amma ellerinde tuttukları imkanlarla, aldıkları direktiflerle İsmet Özel’i görmezden gelme, yok sayma, her fırsatta düşmanlık etme politikasından geri durmadılar. Bugün de yapılan bundan başka bir şey değildir. Okur için bir dünya, bir Türk dünyası olan Of Not Being A Jew kitabı karşısındaki tavır bunu sarahatle gösteriyor. Başta adı olmak üzere her bakımdan küfür aleminin rahatını kaçıran bu kitap dolayısıyla bir savaş cereyan ediyor şu anda. İsmet Özel kitap imzalamayı bıraktığı halde Of Not Being A Jew kitabına  yönelik düşmanca tavır yüzünden hususen, yalnızca bu kitabı bir süre imzalamaya devam etti. Çünkü Müslüman oldu biz ona artık şair demeyiz diyenler şimdi Of Not Being A Jew kitabının adını anmadan “Erbain iyi de son şiirleri kötü” gibi laflar ediyor. Türkiye’de seviye mefhumunun ortadan kalkması dolayısıyla Of Not Being A Jew’deki şiirlere nüfuz edip, bu tiplere ne diyorsun sen diyecek kimse de yok. 

Murat Belge'nin kitabı yayınlandığı sırada (Ocak 2018) YKY'den Mehmet Can Doğan’ın “Modern Türk Şiiri/Olgular, Eğilimler, Akımlar” başlıklı  bir kitabı yayınlandı. Birtakım arşiv taramalarının derlendiği kitaba Modern Türk Şiiri ismi hususen verilmiş. Çünkü bu kitapta da İsmet Özel ismi geçmiyor. Kitabın arka kapağında gayet bilinçli bir şekilde yazılmış şu satırlar yer alıyor:

“Modern Türk Şiiri” kitabında bir “medeniyet krizi”ni aşma biçimi olarak intihar, bir çatışma alanı olarak antoloji, iktidar ve şiir ilişkisi geriliminde belirginleşen “şiirin öldüğü” söylemi, Garip ve İkinci Yeni şiir hareketleri, Mavi dergisi merkezli çıkış gibi sorunlar ve konular tartışılırken en çok bahsi geçen şair ve yazarlar şunlar: Ahmet Hâşim, Yahya Kemal Beyatlı, Mehmet Âkif Ersoy, Nâzım Hikmet, Necip Fazıl Kısakürek, Faruk Nafiz Çamlıbel, Ahmet Hamdi Tanpınar, Ahmet Kutsi Tecer, Ahmet Muhip Dıranas, Cahit Sıtkı Tarancı, Yaşar Nabi Nayır, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Melih Cevdet Anday, Orhan Veli, Oktay Rifat, Asaf Hâlet Çelebi, Behçet Necatigil, Attilâ İlhan, Ahmet Oktay, İlhan Berk, Turgut Uyar, Edip Cansever, Sezai Karakoç, Cemal Süreya, Nurullah Ataç, Kemal Tahir, Muzaffer Erdost, Asım Bezirci.

Yukarıda anılan isimlerden son dördü hariç hepsi şair. Sıralama da Murat Belge'nin kitabındaki gibi; Ahmet Haşim ve Yahya Kemal ile başlıyormuş gibi gösterilen, İkinci Yeni ile son bulan ve İsmet Özel’in yer almadığı güya bir Modern Türk şiiri serencamı. Kitabın içinde bu sıralamayı doğrulayacak bir harita yok. Ama yayınevi tarafından hususen kitabın arka kapağı bu şekilde tasarlanıyor. Gayr-i müslim edebiyat cephesinin savunulabilecek hiçbir fikri temeli olmayan “Modern Türk Şiiri” çerçevesi bu şekilde. Modern Türk şiiri Ahmet Haşim ve Yahya Kemal ile başlar İkinci Yeni ile biter ve İkinci Yeni’nin içinde de İsmet Özel yoktur. Bu çerçeveyi Türkiye’de fikren temellendirecek hiç kimse yok ama böyle bir kabul oluşturulmaya çalışılıyor. Böyle bir çerçeveyi dayatanlar Ahmet Haşim’i, Yahya Kemal’i aslından yani Türkçe okuyabilen insanlar mı?  Yoksa elifi görse mertek sanacak tipler mi?

Yine geçtiğimiz günlerde Hikmet Altınkaynak’ın da bir kitabı yayınlandı. Kitap İş Bankası Yayınları’ndan çıkmış. İsmi: Edebiyatımızdan Portreler. Bir söyleşi kitabı. Kapağında bir sürü isim var. Tahmin ettiğiniz üzere İsmet Özel ismi tabii ki yok. Bu kitap daha önce (18 sene önce) bazı farklarla  “Yeni Bin Yılın Edebiyatçıları” ismiyle basılmış. Farklardan biri ilk kitapta olmayan Ataol Behramoğlu söyleşisi. Hikmet Altınkaynak 1945 doğumlu, İsmet Özel’den bir yaş küçük. İlk yazısı ise 1973’de yayınlanmış. Amentü’den bir sene önce. Yaptığı söyleşileri derlediği kitabın içinde İsmet Özel ismi sadece bir yerde geçiyor. O da Yüksel Pazarkaya ile yapılan söyleşide.  Yeri geldiği için  o cümleyi buraya iktibas edelim. Yüksel Pazarkaya 1971 yılında Almanya’da yayınladığı Türk şiiri antolojisinden bahsederken şöyle diyor: “1971 yılında ilkini, 52 Türk şairinden Yahya Kemal’den İsmet Özel’e kadar o zaman, iki-üç şiirden on-onbeş şiire kadar her bir şairden alarak, bir modern Türk şiiri antolojisi oluşturdum, 1971 yılında yayımlandı.”

“Yahya Kemal’den İsmet Özel’e kadar” ifadesine dikkat çekmek istiyoruz. Allah İsmet Özel’e hidayet nasip edinceye kadar  “(…)’dan İsmet Özel’e kadar” kalıp bir ifade idi. “Nazım Hikmet’ten İsmet Özel’e kadar” mesela. Murat Belge’nin Türkiye’de Modern Şiir kitabında yer verdiği, 1966’da basılan Cemal Süreya’nın hazırladığı Mülkiyeli Şairler Antolojisi’nde de öyledir. Cemal Süreya’nın çıkardığı Papirüs’te o kitabın ilanı şöyle veriliyordu: “Ahmet Reşit Rey’den İsmet Özel’e kadar.”  İsmet Özel’in 1966’da henüz Mülkiye’de talebe olması ve kitabın sunuluşu dolayısıyla antolojinin en dikkat çekici ismi olmasına rağmen Murat Belge o bahiste de İsmet Özel ismini hususen anmamayı başarmıştır.

Hikmet Altınkaynak’ın kitabında değinmek istediğimiz bir diğer husus da kitaba sonradan eklenen Ataol Behramoğlu söyleşisi. İsmet Özel’in isminin hiç geçmediği söyleşide iki şiir öne çıkıyor. Birisi “Bir Gün Mutlaka” diğeri “Yıkılma Sakın”. Ataol Behramoğlu’nun bu iki şiiri, İsmet Özel Partizan ve Yıkılma Sakın şiirlerini yazmasa idi hiçbir hususi mana taşımayacaktı. Bugün anılmayacaktı belki de. Bunun tersi ise düşünülemez. Ataol Behramoğlu’nun o şiirleri olmasa bugün İsmet Özel’in Partizan ve Yıkılma Sakın şiirleri Türk şiir tarihinde hususi bir mana taşımayacaktı lafını kimse diyemez, diyemiyor. Zaten bu yüzden sükut suikasti tatbik ediliyor İsmet Özel’in yazdıklarına karşı. Ataol Behramoğlu’nun da Murat Belge gibi İsmet Özel ismini anmayışı bakalım kendisine Nobel Edebiyat Ödülü getirecek mi? 

YKY’den çıkmış bir kitap daha var: Edip Cansever / Şiiri Şiirle Ölçmek – Şiir Üzerine Yazılar, Söyleşiler, Soruşturmalar. Devrim Dirlikyapan’ın hazırladığı  kitabın ilk baskısı 2009, ikinci baskısı 2012, üçüncü baskısı da 2017’de yapılmış. Kitabın dizin kısmında İsmet Özel ismi geçmesi gerektiği halde yok. Ama Ataol Behramoğlu ismi var. Kitapta Ataol Behramoğlu ve İsmet Özel ismi birer kere yanyana geçmesine rağmen dizine İsmet Özel konulmamış. Sayfa 307’de: Tomris Uyar’ın sorularını sorduğu, Edip Cansever, Turgut Uyar ve Cemal Süreya’nın cevapladığı Varlık Dergisinin Mart 1983 –İsmet Özel’in ihtidasından dokuz sene sonra– sayısında yer alan meşhur söyleşide Cemal Süreya şöyle diyor: “Her kuşaktan çevresini etkileyenler çıkar tabii. İsmet Özel, Ataol Behramoğlu gibi ... Ama onlar, Türk edebiyat tarihindeki şiirsel kayayı yerinden oynatmadılar, başka yönlerden oynattılar.” Söyleşinin sonunda Tomris Uyar’ın “Aman söylenmedik bir şey kalmasın” deyişinden sonra laf isim vermeden İsmet Özel’e getiriliyor ve şu konuşma cereyan ediyor: 

Cemal Süreya: O zaman bu konuşma birimiz ölünce yayımlansın da, para etsin bari. 

Turgut Uyar: İnsan tabii kendisinden yaşlı, önemli şairlerden etkilenebilir ya da dilin nasıl kullanılacağı doğrultusunda etkiler çıkarabilir, ama şiir etkilenme alanı değildir, tam tersine alınan etkilere bir tepkidir. 

Cemal Süreya: Bak, bu çok güzel. 

Turgut Uyar: Ben de Melih Cevdet'ten, Oktay Rifat'tan etkilenmişimdir ama yapmak istediğim, onların yazdığının tam karşısında bir şiirdi.

Tomris Uyar: Demek ki bir edebiyatçıda, sanatçıda, kendi tutarlılığını, kendi dünyasını kurma adına verdiği savaşta ufak tefek tutarsızlıkları bağışlanır sayıyorsunuz, ama sanat anlayışı ya da ideoloji açısından tutarsızlığı, çelişki olarak nitelendiriyorsunuz.

Cemal Süreya: Şöyle diyebilir miyiz Tomris? İnsan, gerici tutucu bir aşamadan ilerici bir aşamaya geçebilir, ama ilericiden tutucuya dönmesi, yaşla bile açıklanamaz. 

Edip Cansever: Hesaplı, planlı sayılır.

Turgut Uyar: İhtidadır, o başka bir şey.

Aynı kitapta İsmet Özel’den ismi anılmadan bir yerde daha bahsediliyor. Edip Cansever, İsmet Özel’in ihtidasının akabinde, Cinayetler Kitabı yayınlandıktan altı ay sonra 13 Eylül 1975’te Cumhuriyet gazetesinin Günümüzde Türk Şiiri Üstüne Bir Soruşturmasına verdiği cevapta şöyle diyor: 

"1960'tan sonra gelişen eylemci şiir" üzerine konuşmak için bir süre daha beklemek gerekli bence. Yalnız bir nokta üzerinde durmak istiyorum ki, o da şu: Bu yeni kuşak şairlerinin özde devrimciliği benimseyerek bir önceki kuşağı yok saymaları, ama biçimde gene onların etkisinde kalmaları biraz şaşırtıcı değil mi? Bu da bir yana, içlerinde en çok söz sahibi olan birinin (hem de en değerlilerinden), toplumculuğundan ötürü günah çıkartmasına ne demeli?

Devrim Dirlikyapan’ın hazırladığı Şiiri Şiirle Ölçmek kitabının Dizin’inde İsmet Özel’e yer verilmediği gibi Edip Cansever’in devrin en meşhur edebiyat dergisi olan Yeni Dergi’nin 60. sayısında (Eylül 1969) yer alan bir soruşturmaya verdiği cevabı da bu kitaba alınmamış. Yeni Dergi’nin açtığı “Gençlerden Bekledikleri”  soruşturmasına verdiği cevapta Edip Cansever İsmet Özel’den şöyle bahsediyor:

“Yaşı olmayan insandır sanatçı. Onun dünya zamanının neresinde konakladığını bilemeyiz pek. Bu yüzdendir ki, genç-yaşlı ayrımı yapmayı doğru bulmuyorum ben. İlk denemelerdeki çarpıcı töz, pırıltılı oluşum, sesçil tavır (tabii şiirde), daha pek evcilleştirilmemiş bir öz ve bütün bunların uzantıları oldukça duygun (hassas) bir göstergedir bence. Kimi zaman olgunlukta bile erişilemeyen bir yetkinlik taşır. Türkiye’de, bilinen özel koşullar yüzünden, daha çok şiirde beliriyor böyle ayrık (müstesna) değerler. Örneğin İsmet Özel, yirmi yaşını bile aşmadan şaşırtıcı bir şiir enerjisiyle yüklüydü yazdıkları. Edip Cansever’e bu cümleyi söyletmiyorlar. Devrim Dirlikyapan Edip Cansever üzerine tez yazmış birisi. Kitap Edip Cansever'in yazılarını, söyleşilerini ve soruşturmalara verdiği cevapları ihtiva ettiği halde bu metne yer verilmemiş. Yeni Dergi o devrin en meşhur edebiyat dergisi ve Edip Cansever de Yeni Dergi’nin kadrolu şairi olduğu halde bu metne kitapta yer verilmiyor.  Bir de kitap YKY’den üç baskı yapmış on senede. Hesaplı planlı yapılmıyor bu işler diyen varsa bunu külahımıza anlatabilir.

Türk Şiiri Partizan şiirinin yazıldığı Şubat 1965 tarihinden beri İsmet Özel’in şiiridir. Maalesef bu konuya bir türlü gelemiyoruz.  Derdimiz İsmet Özel hakkında onun bunun bir şey yazıp yazmamaları değil. Onlar bir şey yazmayınca İsmet Özel’in yazdıklarının kıymetine halel gelmiyor. Lakin bu yazıda birkaç misalini sunduğumuz gibi İsmet Özel'in aleyhine gerek adını anarak gerekse anmayarak, bilinçli, planlı, kasıtlı işler yapıldığını bildirmek ihtiyacı hissediyoruz. Buna devam edeceğiz.  İsmet Özel’e hücum ettiğinde, onu yok saydığında adın öne çıkartılıyor, kitapların büyük yayınevleri tarafından basılıyor, vitrinde yerini alıyor, üstüne yazılar yazılıyor, ödüller getiriyor… şeklinde örtülü veya açık dönen bu pis dolabın da fark edilmesini istiyoruz.

Gökhan Göbel - Seyfullah Köksal
3 Ağustos 2018

 

“TOPARLANIN, GİTMİYORUZ”

Geçtiğimiz günlerde AKP’li Meclis Başkanı'nın İsmet Özel’in sözlerini tahrif ederek anması hakkında bir yazı neşretmiş, bir çetele tuttuğumuzu da o yazıda söylemiştik.

YARIM ASIR SONRA “EVET, İSYAN”
VEYA
MARMARA TÜRK DENİZİ OLMADAN MİLLİ DAVA BAŞLAMAZ

İsmet Özel’in "Evet, İsyan" kitabı Hıristiyan takvimiyle bundan tam 50 yıl önce yayınlandı.

KAVGANIN GÖBEĞİNDE VE OYUNUN DIŞINDA

Kozlu'dan Soma'ya yazımızda Siyasal Bilgiler Fakültesi Fikir Kulübü'nün Kozlu Yürüyüşü’nden bahis açmıştık. İsmet Özel’in Türkiye’deki “sessiz yürüyüşleri” sesli yürüyüşe dönüştürdüğü Kozlu eyleminden kısa bir müddet sonra sol hareket içinde mühim bir yer tutan başka bir hadise de olur: 15 günlük bir siyasî gazete olan Dönüşüm yayınlanır.

BULGARLARIN TANZİMATI

Bulgarların Hıristiyan takvimine göre 1936'da Tanzimat Fermanı'nın yüzüncü yılını kutladıklarını biliyor muydunuz? 1839'da ilan edilen fermanın yüzüncü yılını neden 1936'da kutlamışlar suali akla gelebilir.

BENZERSİZ BİR İÇ DENİZ: TÜRK DENİZİ

Türk denizi deyince, Orta Asya’da kuruyan bir “iç deniz”den bahsetmiyoruz. Türklere Orta Asya’da bir köken icat edilmesi günü gelince Türkleri oraya postalamak içindir.

KENDİNİ ÖBÜR DÜNYA KURUNTULARINA KAPTIRMAK
VEYA
OF NOT BEING A JEW

Önceki yazımızda İsmet Özel’e adını anarak veya anmayarak “Müslüman oldu biz ona artık şair demeyiz” diyenlerin bu sözlerini tutamadıklarını söylemiştik.

ŞAİR TÜRK

Birkaç gün önce Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Almanlar, Amerikalılar, Hollandalılar gibi sınırımızdan füze bataryalarını çekmeyen İtalyan ve İspanyollara teşekkür etti.

İNKILAPLAR NE ZAMAN NİÇİN İFLAS ETTİ?

Sabahattin Ali 1928’de tahsil için trenle Almanya’ya giderken onu yolcu etmeye gelen Pertev Naili Latin harfleriyle neşredilen ilk gazetelerden birini uzatıp “bunu sakla yüz yıl sonra çok değerli olacak” demiş. Sabahattin Ali de gülerek “tabii harf inkılabı başarılı olursa” diye cevap vermiş.