(...)
Safahat yalnız kendi devrinin değil, geleceğin meselelerine de tercüman olmuştur. Namık Kemal ile açılan cemiyetçi şiir çığırını en ileri götüren; yeniliği lüzumundan dolayı alan, eskiyi de fenalığı sabit olduğu için atan Akif senbolleşti, bayraklaşıyor, yaşıyor, hem de en kuvvetli şekilde. O, bir ordu-şair, bir veli-sanatkârdır. İstiklal Marşı kadar güzel ve büyük başka bir nokta Akif’in seciyesidir. Ortada para bahis konusu olduğu için müsabakaya girmiyen ve parayı reddeden büyük şairin o sırada palto alacak kadar bile parası yoktu ve kışta kıyamette ceketle dolaşıyordu. Akif’in “tek dişi kalmış canavar ”ı emperyalist Avrupa saldırgan ve istilacı Batı dünyasıdır. O, medeniyet kelimesi ile batı emperyalizmini zalim Avrupa’yı kastediyor. Bayrak gibi milli mukaddesat arasına giren İstiklal Marşımızın sanatkarı ebediyen yaşıyacaktır. Yeni bir istiklal marşı yazılamaz…
Pek az müddet evvel İstiklâl marşımızın bir notasını Alman istemiş, bütün İzmiri üç gün alt üst etmiş uğramadığı musiki mağazası ve kütüphane kalmamış, buna rağmen İstiklâl marşımızın bir notasını bulmağa muvaffak olamamış.a
Yusuf Ziya Bey, millî bir marştan mahrum oluşumuzdan en büyük teessürü hisseden bir zat olduğu için, bu bahis etrafında bize umumî alâkayı davet edebilecek şeyler söyledi.
Son zamanlarda pek çorak ve gayesiz kalmış olan edebiyat âlemimiz mühim direklerinden birini daha kaybetti.
Mehmed Âkif Bey, İstiklâl Marşı’nın ifâde ettiği mânâda bir milliyetçiliğe taraftardır. On kıt’alık İstiklâl Marşı’mız, bir milletin bütün fertlerinin, âdeta bir ağızdan, birbirlerine,
Müzikle doğrudan ilgili olmasalar bile, pekçok vatandaşımız gibi okuyucularımız da İstiklal Marşımızın halkımız...
Milli bayramlarda, ihtifal günlerinde İstiklâl Marşı çalınırken şahit olduğumuz feci manzaralar güzümüzün önündedir.
Yeni bir İstiklâl Marşı yazılamaz. Bunun yazılması için, yeni bir İstiklâl Savaşı şartlarına ihtiyaç vardır.