benim kavgamdır o, aşk diye tanınan.
İsmet Özel, Evet İsyan
Kozlu'dan Soma'ya yazımızda Siyasal Bilgiler Fakültesi Fikir Kulübü'nün Kozlu Yürüyüşü’nden bahis açmıştık. İsmet Özel’in Türkiye’deki “sessiz yürüyüşleri” sesli yürüyüşe dönüştürdüğü Kozlu eyleminden kısa bir müddet sonra sol hareket içinde mühim bir yer tutan başka bir hadise de olur: 15 günlük bir siyasî gazete olan Dönüşüm yayınlanır. Dönüşüm’ü çıkarma fikri ve faaliyeti başta İsmet Özel olmak üzere birkaç Türkiye İşçi Parti’li öğrencinin işidir. Dergi fikri partili gençlerindir ama dergi partinin dergisi değildir. Turhan Feyzioğlu’nun FKF kitabında yazdığına göre İsmet Özel’in Nazım Hikmet’in “bugün yarına çıkar” mısraından hareketle ürettiği slogan Derginin sloganı olmuştur: Dönüşüm - Bugün Yarına Çıkar. Dergi Kızılay’da sloganlar eşliğinde, elden satılır. Çok ses getiren Dönüşüm Gazetesi ve bilhassa gazetenin satılış tarzı sol hareket içindeki gençler arasında “sosyalist Türkiye” tezini savunanların inisiyatifiyle olmuştur.
Dönüşüm’ün Kızılay’da elden satılışı da hususen önceden tasarlanmıştır, gazete kadar mühim ve meşhurdur. Aynı ilk sesli yürüyüş gibi bu da daha önce görülmemiş bir vakadır. Şirin Yazıcıoğlu (Cemgil) anlatıyor: “Başkentliler ilgiyle izliyorlar. O zamana kadar denenmemiş bir yöntem böylesine kalabalık bir grupla ve adeta bir protesto gösterisi imiş gibi bağıra bağıra gazete satmak.” Satış yapan gençler meydanda saldırıya uğramış ve sonunda polis tarafından gene onlar gözaltına alınmıştır. Dergi Kızılay’da satılırken atılan sloganlardan biri şudur: “Rotatife, basın ağalarına karşı Dönüşüm”. Rotatif bilindiği üzere bir baskı tekniği, aynı zamanda bir makinenin de ismi. Matbuat aleminde Rotatif sahibi sermayedarların keyfine göre neşriyat yapılır. Dolayısıyla matbaa işleri elinde makine olan basın ağalarının güdümü ve inhisarındadır. Dönüşüm gazetesinin çıkışı bir yanıyla bu ihtiyaca cevap vermek içindir. Bir elin parmaklarını geçmeyen TİP’li genç, gazetenin bütün işlerini kendileri yapmak üzere yola çıkar. İhtiyaç beklenenden de çok daha ileri imiş ki meydanda satılan Dönüşüm çok rağbet görmüş ve üç bin basılan birinci sayı hemen tükenince iki bin adet olmak üzere ikinci baskısı yapılmış. O yıllar için çok büyük bir rakam bu. Hatta FKF (Fikir Kulüpleri Federasyonu) Dönüşüm dergisinden kazanılan parayla kurulmuştur. İsmet Özel anlatıyor: “Biz, ilk defa kendimiz bir iş yürüteceğiz, kendimiz bir dergi çıkartacağız, kendimiz satacağız diye bir tavrımız vardı ve böyle bir eylem planlayarak Dönüşüm Dergisi’ni çıkarttık. İnisiyatifin sosyalistlerde olması çok temel titizliğimizdi bizim. Derginin sahipliğini Ataol Behramoğlu üstlendi. Niye Ataol’a sahipliğini verdik? Bunu biraz, ‘Biz emir veririz olur’ tavrıyla yaptık. Umduğumuzdan fazla satış geliri elde ettik. Hatta FKF’yi de Dönüşüm’den kazandığımız paralarla kurduk.”
İsmet Özel ile Ataol Behramoğlu’nun mektuplaşmalarının derlenmesiyle oluşan “Genç Bir Şairden Genç Bir Şaire Mektuplar” kitabını okuyanlar bilir. Kitap "Dönüşüm" meselesi dolayısıyla yazılan karşılıklı mektuplarla açılır. Dönüşüm’ün sahibi Ataol Behramoğlu göründüğünden “tarih çalışmalarında” derginin ismi Ataol Behramoğlu ile daha çok anılır. Halbuki Ataol Behramoğlu yazdığı mektupta İsmet Özel’e hem "Dönüşüm" fikrine baştan katılmamalarını hem de derginin sonraki sayılarını bulvarda satmama eğilimini müdafaa çabasındadır:“Dönüşüm serüvenine başından katılmadığım doğrudur. Ama dergi popüler olduktan sonra katıldığım da söylenemez (…) Demek isteğim çok açık. Alper Hüseyin sen ve bir de Ömür bu işi başından düşündünüz. Ama sizin dışınızda da sizin kadar becerikli, akıllı, yürekli adamlar vardı. Bu işi benimsediler. Onlar da bu işe kafalarını ve yüreklerini koydular. Böyle bir ayrıcalığı geliştirmeye hakkınız yoktu. (…) Dergi bulvarda satılsın mı satılmasın mı meselesi dejenere olmaya yönelmişti. 5.sayı bu hava içinde çıktı, dergiye getirildi. Ve namusumla söylüyorum ki “Dergi bulvarda satılmasın” diye kesin olarak karar verilen herhangi bir toplantıda bulunmadım…”
Hem Kozlu yürüyüşü hem de Dönüşüm Gazetesi'nin yayınlanması İsmet Özel’in Partizan şiirini yazdığı 1965 tarihinde vuku buldu. Fakat bu üç hadise vuku bulduğunda henüz Türkiye İşçi Partisi Meclis’te değildi. 27 Mayıs’tan sonra 1965 seçimlerine kadar İnönü’nün Başbakan, Ecevit’in çalışma bakanı olduğu koalisyon hükümetleri ile geldi Türkiye. 1965 yılının sonuna doğru yapılan seçimde Adalet Partisi Meclis’te çoğunluğu elde edecek Türkiye İşçi Partisi de milli bakiye sisteminin sağladığı avantajla 16 milletvekili çıkarıp Meclis’e girecektir. Önce Şubat 1965’te Partizan yazıldı. Kozlu hadisesi Mart 1965, Dönüşüm Gazetesi’nin yayınlanması ise Nisan 1965 tarihlidir. Ataol Behramoğlu 1975 tarihli “İsmet Özel Üzerine” yazısında: “1965 biz yaştakiler için her bakımdan önemli dönüm noktası niteliğinde bir yıldır. Türkiye İşçi Partisi daha önce, 1962’de kurulmuştu. Bizim kuşaktan arkadaşların partiye üye oluşları ve etkin siyasal eyleme geçişleri de yine 65 öncesindedir. Fakat 60 öncesi yıllarının, ilk gençlik dönemlerinin bize yüklediği duyarlıktan arınış, yenileniş sadece eylemle ve kafayla değil, duyarlıkla da militan oluşun tarihi 65’e doğrudur. Bunda da DÖNÜŞÜM dergisinin katkısı yadsınamaz. 1960 sonrasında ilk kez siyasal nitelikli bir gençlik dergisi çevresinde solcu gençliğin ilk dayanışması söz konusudur. Faşist saldırganlarla, polisle somut olarak göğüs göğüse geliş de yine DÖNÜŞÜM dergisi çevresinde oluşan hareketin bir sonucudur. Partizan tam bu günlerde yazıldı ve o günlerin duyarlığını yansıtır. O günlerin (bir bakıma Türkiye İşçi Partisinin yükselme döneminin) coşkusunu yaşayamamışların bu şiiri, bu şiirdeki duyarlığı kavraması güçtür. Biz gerçek anlamda partizandık o dönemde. Türkiye İşçi Partisi için dövüş, yaşamımızın neredeyse tümüydü. Tutukluluğumuzda bilinçlilik kadar ve daha çok devrimci bir romantizmin de etkisi olduğunu bugün kavrıyorum. Toplumcu kavgayla birden ve böylesine yoğunlukla karşılaşan bir genç kuşak için anlaşılır bir şeydir bu. “Partizan” o günlerin duyarlığını yansıtır ve 1960 sonrası devrimci gençliğin yeni duyarlıklarını yansıtan ilk şiirdir. Bu anlamda gerek İsmet’in şiirinde, gerek 1960 sonrası şiirimizde önemli bir yeri vardır.” diyor fakat Partizan şiirinin yazılması hem Kozlu yürüyüşünden hem de Dönüşüm dergisinin yayınlanmasından öncedir. Bu hadise bir vechesiyle Partizan şiirinin isminin niçin Edip Cansever’in dediği gibi haziran değil de partizan olması gerektiği hususunda da öğreticidir.
1965 yılında sol hareket içinde başka şeyler de oldu. Sol içinde Sosyalist tezin baskın çıkmasına karşı olanlar solcu gençleri İsmet Özel tesirinden kurtarmak için bir “Barış Derneği” kurdurdu. İsmet Özel anlatıyor: “Milli İstihbarat Teşkilatı solcu SBF öğrencilerini benim tesirimden kurtarmak için Mümtaz Soysal’ın sözüne kulak veren Kutlay Ebiri’ye ABD’li solculuğa yakışan “Barış Derneği” kurma yolunun açılmasına ses çıkarmadı. “Barış Derneği” şahsım dışında bütün SBF’lilere açıktı.” Derneğin amacı barışmış: “Yurtta barış yeryüzünde barış ilkesi derneğin çalışmalarının ana çizgilerini belirtir. Barışı tehlikeye düşürebilecek her türlü davranışın karşısındadır.” Sol literatürde 50’li yıllardaki ve bilhassa 70’li yılların sonundaki Barış Dernekleri hakkında epeyce malumat vardır lakin 1965’te “Mülkiye talebeleri” tarafından kurulan Barış Derneği hakkında aynı şey söylenemez. Sovyetlerin “co existence in peace” politikası güttüğü ve Amerikalıların bütün dünyaya “barış gönüllüsü” saldığı zamanlarda ne hikmetse kurulan derneğin adı Barış olmuş. Barış Gönüllüleri 1962’de Türkiye’ye de gelmişti. Bir çeşit CIA örgütü olan Barış Gönüllüleri’nin yüzlercesi Türkiye’nin ücra yerlerine dağılmışlardı. Barış Derneği İsmet Özel’le beraber Dönüşüm’ü çıkarma fikri ve faaliyetini gösterenler de dahil olmak üzere bütün solcu öğrencilere açıktı. İsmet Özel hariç. Mesela Hüseyin Ergün derneğin kurucularındandı. Yıllar sonra verdiği mülakatta Barış Derneği’nin “son derece başarısız” bir dernek olduğundan bahsediyor. Derneğin Başkanı ise Kutlay Ebiri. Bir müddet sonra TİP yöneticilerinin isteği üzerine önce Kutlay Ebiri başkanlıktan alınıyor ve akabinde dernek de partiye zarar verdiği gerekçesiyle lağvediliyor. Necmiye Alpay anlatıyor: “1965’te Barış Derneği’mizin yönetim kurulu olarak hepimiz Mülkiye öğrencisi ve Fikir Kulübü üyeleriydik: Şahin Alpay (aramızda akrabalık yoktur), Sema Erder, Ömer Madra, Erdal Yavuz, Ayhan Başaran, ben, Kutlay Ebiri. (…)Biz dernek çalışmalarına yeni koyulmuştuk ki, TİP yöneticisi hocalarımız bu işe son vermemizi istediler. Yasal harekete zarar gelmesinden korkuyorlardı: “Cuntacılar gençliği kullanmak istiyor”. Yönetim Kurulu’nun ve aslında girişimin başkanlığını yürüten Kutlay Ebiri’nin epey itiraz ettiğini, onu görevden alıp yerine Ayhan Başaran’ı getirdiğimizi hatırlıyorum, ancak derneğin kapatılacağı fikri giderek ağır bastı, dolayısıyla çalışmalara son verildi.”
Kutlay Ebiri Pınar Selek’in Barışamadık isimli kitabında yer alan mülakatında inisiyatifi sosyalistlere (yani İsmet Özel’e) bırakmamak, solcu öğrencileri İsmet Özel’in tesirinden uzak tutmak maksadıyla Barış Derneği’nin kurdurulduğunu itiraf ediyor zaten: “Barış Derneği’nin kuruluş amaçlarından biri FKF’nin dar tutmaya çalıştığı üyeliğin ötesine taşabilmek, kendisinin henüz sosyalist olarak tanımlamayan fakat ulusal kurtuluş hareketlerine sempati duyan kesimi sola çekebilmekti. Barış Derneği politik bir örgüt olmadığı için, TİP ile karşılaştırma yanlış olabilir. Barış Derneği TİP’in bir “Front” örgütü olmasa da, politik çizgisinin TİP’le aynı olduğu söylenebilir. Yanlış anımsamıyorsam, Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde hemen hemen bütün fikir kulübü üyeleri aynı zamanda Barış Derneği üyesi idiler. İsmet Özel, Yusuf Küpeli gibi birkaç ekzantrik dışında.” Yusuf Küpeli 80’li yıllardan beri İsveç’e yerleşmiş birisi diyerek bu bahsi geçiyorum. Önceki yazımızda Kozlu Yürüyüşü’nden bir fotoğraf yayınlamıştık. Sağ önde İsmet Özel var. Solda takım elbiseli ve güneş gözlüklü olan kişi ise Barış Derneği Başkanı Kutlay Ebiri. En hafif tabirle Turgut Özal’ın danışmanı diye tarif edebileceğimiz Cengiz Çandar anlatıyor: “Türkiye’de sol gençlik hareketinin 1960’ların ikinci yarısında en önemli “düşünsel merkezi” sayılan Sosyalist Fikir Kulübü’nün bir toplantısında, “teoriye en hakim, en iyi bilen” ya da diğerlerinin öyle zannettiği üç kişiye öğrencileri “sosyalizme kazanmak” amacıyla bültenler, broşürler hazırlamak görevi verilen bir komite kurdurulmuştu. Bu üç kişi, Baskın Oran, sonraları Dünya Bankası’nda önemli görevler üstlenen Kutlay Ebiri ve bendenizden oluşuyordu.” Dünya Bankası’nda önemli görevler… Dünya sistemi iş gören elemanını ödüllendiriyor. Kutlay Ebiri yalnız değildir. Bu yazıda adı anılan veya anılmayan solcuların bugün nelerle meşgul olduklarına, neleri savunduklarına bakarak “Kula Kulluk Yetsin Artık” sloganıyla 1965 seçimlerinde sonuç alan sosyalist hareketin nasıl ve kimler tarafından ifsad edildiği rahatça görülür. Bütün oyun İsmet Özel’in arzusu hilafına hareketin sosyalist olmayan solun eline bırakılması şeklinde kurulmuştur. Bununla beraber Türkiye’de solun sefaleti İsmet Özel sayesinde gün gibi ortadadır. Bunun üstünü başından beri kavganın göbeğinde ama oyunun dışında olan İsmet Özel’e düşmanlıkta birleşerek örtmeye çalışıyorlar.
Gökhan Göbel
25 Şevval 1441 (16 Haziran 2020)
Kozlu'dan Soma'ya yazımızda Siyasal Bilgiler Fakültesi Fikir Kulübü'nün Kozlu Yürüyüşü’nden bahis açmıştık. İsmet Özel’in Türkiye’deki “sessiz yürüyüşleri” sesli yürüyüşe dönüştürdüğü Kozlu eyleminden kısa bir müddet sonra sol hareket içinde mühim bir yer tutan başka bir hadise de olur: 15 günlük bir siyasî gazete olan Dönüşüm yayınlanır.
"İsmet Özel hastaneye düştü" haberi duyulunca İsmet Özel hakkında yazılıp söylenenlerin çetelesini tuttuk. Bu yüzden televizyon ekranında İsmet Özel’in karşısında dilini kıpırdatamayıp, İsmet Özel’in hastalığı haberinden sonra dili açılanlar,
Bulgarların Hıristiyan takvimine göre 1936'da Tanzimat Fermanı'nın yüzüncü yılını kutladıklarını biliyor muydunuz? 1839'da ilan edilen fermanın yüzüncü yılını neden 1936'da kutlamışlar suali akla gelebilir.
Önceki yazımızda İsmet Özel’in “Evet, İsyan” kitabının neredeyse yarısını asker iken yazıp yayınladığını zikretmemiştik.
İsmet Özel “Tersinden Edebiyat Tarihi”ni yazmaya devam ediyor. Sekizinci Mukaddeme’de “Niçin İtalya, Patagonya der gibi Türkiya denmiyor da, İstinye, fasulye dermiş gibi Türkiye deniyor?” diye sual etti. Ülkemizin adına niçin cumhuriyetten sonra Türkiye dendi? Türkiye Türkçe bir kelime mi?
Türkçenin bir İslam dili olduğunu zamanında alimlerimiz kefere lisanı tabirini kullanarak belirtmiş.
Önceki yazımızda İsmet Özel’e adını anarak veya anmayarak “Müslüman oldu biz ona artık şair demeyiz” diyenlerin bu sözlerini tutamadıklarını söylemiştik.
Geçtiğimiz günlerde AKP’li Meclis Başkanı'nın İsmet Özel’in sözlerini tahrif ederek anması hakkında bir yazı neşretmiş, bir çetele tuttuğumuzu da o yazıda söylemiştik.