«Padişahım çok yaşaaa!...»
«Padişahım çok yaşa» diye bağırdığım hükümet meydanında Ferdaları, Millet Şarkılarını da okudum. Yunanlı'ları denize döktüğümüz gün çarşı ortasında kurulmuş, defnelerle donatılmış bir sayvandan bağırdım. Fikret'in ağzı ile:
«Ey, hak yaşa, ey sevgili millet yaşa, varol.»
Milli marşın İstanbul radyosunda niçin çalınmadığı hakkında yazdığım yazıdan sonra, bu meselenin efkâri umumiyede uyandırdığı akisler, hassas bir noktaya dokunduğumu ispat etti.
İçinde milletimizin binlerce savaş destanını yazan tarihin üzerine elimizi basarak barışa andiçiyoruz.
Talim ve Terbiye Kurulu azalarından, adının Akif olduğunu, talebem olmadığını, eserlerimi okuduğu için hocası saydığından...
Milli Türk Talebe Birliği, ayrıca, aradan on yıl geçmiş olmasına rağmen, İstiklal Marşı’nın doğru dürüst söylenemediğini göz önünde tutarak, gençlerin toplu halde
Hafız Asım Şakir o günleri anlatıyor:
“Âkif Bey hasta yatıyor, ben her gün yanındayım.
Hepsi, Türk İstanbulda, Fransız milli bayramını kutluyorlar ve hepsi, Türk İstanbulda, Fransız bayrağını selâmlıyorlar...