Önceki yazımızda İsmet Özel’e adını anarak veya anmayarak “Müslüman oldu biz ona artık şair demeyiz” diyenlerin bu sözlerini tutamadıklarını söylemiştik. Bunun bir misalini Vedat Günyol’un iki farklı tarihte İsmet Özel hakkında yazdıklarında bulabilirsiniz. Vedat Günyol çevirmen, eleştirmen, yayıncı olarak bilinir. Rockfeller bursuyla gittiği Amerika'da katıldığı derslerde Kafka'nın “Die Verwandlung” kitabını tanımış ve Fransızca tercümesinden bu kitabı “Değişim” adıyla Türkçe'ye tercüme etmiştir. Türkiye’deki ilk Kafka tercümesi bu kitaptır. Vedat Günyol’un kurduğu yayınevinin ismi “Çan”dır. 60’lı ve 70’li yıllarda yayınlanan Yeni Ufuklar dergisinin kurucusu da Vedat Günyol’dur.
Vedat Günyol 5 Nisan 1975 tarihli Cumhuriyet Gazetesi'nde "Satılmaz Adamlık ve Ötesi" başlıklı yazısında, İsmet Özel Amentü şiirini yayınladıktan bir sene sonra, İsmet Özel’den ismini anmadan şöyle bahsediyor: “Belirli bir düşünce ortamından çıkıp, bir başka düşünce ortamına geçmek, her zaman, satılmışlıkla açıklanamaz; burası doğru. İnsan var. Sağdayken sola, soldayken sağa geçebilir. En devrimci şiirlerle ortalığı velveleye verip, yanını yöresini coşkulara boğduktan sonra günün birinde, seccadelere kapanıp, gelmişini geçmişini ve geleceğini hiçe indirip, kendini öbür dünya kuruntularına kaptırabilir. Bir ruh bozukluğu, bir ruhsal bunalım alçaltısı sayabiliriz bunu. Ama, bir de, bilinçli, çıkarlı, hesaplı kitaplı, hınzırca sapmalar var ki onlara ne ad vermek gerek, onu kestiremeyiz kolay kolay.”
Vedat Günyol İsmet Özel’in ihtidasını satılmışlıkla izah edemiyor. Mesela Edip Cansever gibi hesaplı planlı olarak da addetmiyor. Öbür dünya kuruntularına kaptırmış kendini diyor. Serlevhamızın adı “Partizanın Amentüsü”. Türkiye’de İsmet Özel düşmanlığı İsmet Özel’in hidayete ermesinden sonra başlamadı. Vedat Günyol İsmet Özel hidayete erdikten sonra ancak en devrimci şiirleri yazanın, ortalığı velveleye verenin, yanını yöresini coşkuya boğanın İsmet Özel olduğunu söylüyor. 1975’den önce Vedat Günyol’un İsmet Özel hakkında bir tek müspet şey yazdığı vaki değil. Ne de olsa “Müslüman oldu artık geleceği yok”, “geleceğini hiçe indirdi, seccadelere kapandı” diye düşünerek rahatça konuşabiliyor. Vedat Günyol’un bu söylediklerini “solcu itirafı” da sayabilirsiniz. Çünkü Türkiye’nin sosyalist bir dönüşüm geçirmesi için ömrünü vakfeden İsmet Özel’in, Türkiye’nin bu imkânı elinde bulundurduğu günlerde yanının yöresinin ve umumi olarak ortamın ne durumda olduğunu Vedat Günyol’un sözlerinden anlayabilirsiniz.
Aynı Vedat Günyol 1992 yılında yayınlanan Güne Doğarken kitabında da şöyle demek zorunda kalıyor: “Burada bir ayraç içinde, şair İsmet Özel'den özel olarak söz etmek isterim. İsmet Özel, Türk sol şiirinin yücelerinden, şiirinin az erişilir yetkinliği ile sağa kayarken, sanat gücünü korumasını bildi. Ona, ne denli kızsak da (ki buna hakkımız yok) sanatına saygı duymamak elimden gelmez.”
Vedat Günyol’un en devrimci şiirler derken kastettiği şiirlerin “Evet, İsyan” kitabındaki şiirler olduğunu anlamışsınızdır. “Evet, İsyan” kitabı 1969 yılının son aylarında yayınlandı. Yılın kitabı oldu. İsmet Özel düşmanlığı Allah’ın kendisine hidayet nasip etmesinden sonra başlamadı dedik. Nitekim İsmet Özel’in sansasyon yaratan kitabı “Evet, İsyan” sabote edilmiştir ve bu hadise matbuata da aksetmiştir. Ataol Behramoğlu 17 Aralık 1969’da İsmet Özel’e gönderdiği mektupta şöyle diyor: “Üzüleceksin; buradaki dağıtım işleri pek iyi değil. Nurer Uğurlu, kitabını sabote ediyor galiba. M. Fuat durumu biliyor, gerekeni yapmaya çalışıyor. Dün, Cem yayınlarının kitabevinde (büyük bir kitapçı), senin kitabın olmadığını öğrenince çok üzüldüm. Seninkiyle birlikte çıkan öteki kitap vardı. Yani, fiyat meselesi değil bu. Birtakım namussuzluklarla mücadele etmek zorundayız. Bunun için daha hesaplı, daha az duygusal olmak gerekecek belki.”
Memet Fuat da Yeni Dergi’nin Şubat 1970’deki sayısında şöyle diyor: “İsmet Özel'in büyük ilgiyle karşılanan “Evet, İsyan”ıyla birlikte, arka arkaya üç şiir kitabı çıkarmış olduk. Kitapçıların şiir kitabı sevmezlikleri, pahalı kitap satma hevesleri bizim için önemli bir engel. (Örnekse, Ankara'daki bir kitapçının kendisine gönderilen yirmi adet Evet İsyan bir günde tükendiği halde yeni bir sipariş vermediğini biliyoruz.)”
İsmet Özel’i edebiyat dışı bırakamayanlar onu “devrimci şairlerden” biri, “60 kuşağı şairleri”nden biri şeklinde anarak aleladeleştirmekle uğraşıyorlar. Bunun son misali Murat Belge’nin “Türkiye’de Modern Şiir” alt başlıklı kitabında İsmet Özel’in adını andığı iki yerden birinde İsmet Özel’den bu tasnif içinde bahsetmesidir. Murat Belge her ne kadar kitabı yayınlandıktan sonra verdiği mülakatlarda “İsmet Özel çok birinci sınıf bir şairdir” veyahut “İsmet Özel'den sonraki şairleri izlemez oldum” gibi ifadeler sarf etse de kitabında İsmet Özel ismi yalnızca “benim kuşağımın şairlerinden” biri olarak geçiyor.
Bir de mesela şöyle derler: “İsmet Özel’in “Evet, İsyan”, Süreya Berfe’nin “Gün Ola”, Özkan Mert’in “Kuracağız Her Şeyi Yeniden”, Ataol Behramoğlu’nun “Bir Gün Mutlaka” kitapları aynı zamanlarda yayınlandı. Erdal Öz’ün Sergi Kitabevinden 68 kuşağının bu dört devrimci şairinin kitapları istenirken tek bir cümle halinde, bir bildiri edası ile istenirdi.” Türkçe düşünen hiç kimse böyle lakırdı etmez. İsmet Özel'in Evet, İsyan kitabı hariç mezkur kitaplar arasında bir benzerlik bir beraberlik bulmak mümkün olabilir. Nitekim hem “Gün Ola” hem “Kuracağız Her Şeyi Yeniden” hem de “Bir Gün Mutlaka” isimleri meçhul bir istikbalden söz eder. Halbuki “Evet, İsyan” dediğimizde zaman hemen, şimdidir. Memet Fuat'ın Türk Edebiyatı 1970 yıllığında yazdıkları da hem "Evet, İsyan"ın yılın kitabı olması hadisesini hem de İsmet Özel'in “kuşak şairi" olmadığını gösterir: “Oktay Rıfat'ın güzel şiirleri, Cahit Irgat'ın yeniden ortaya çıkışı, Özdemir İnce'nin olumlu gelişmesi, Başaran'ın kendini aştığını gösterişi bir yana, yılın üstünde özellikle durulması gereken kitapları Evet, İsyan; Gün Ola; Pir Sultan Abdal'dı. Bu kitaplardan ilki Türk şiirinin gelişmelerini sindirmiş, Nâzım Hikmet'den İkinci Yeni diye anılan şairlere kadar genişleyen bir ilişkiler bütününün ürünü özgün bir yaratıcılığa ulaşmış görünen İsmet Özel'in sertliğine sert ama inceliklerle dolu şiirlerini bir araya topluyordu. Toplumcu şiiri deneyen gençler arasında İsmet Özel'in ayrı bir yeri var. Partizanlığı şiirini yemiyor, dengesini çok iyi tutturmuş. Bence Evet, İsyan yılın en iyi şiir kitabıydı. Oktay Rıfat'ın Şiirler'inden bile “sonra” diyemem. Süreya Berfe'nin Gün Ola'sına gelince, şiirini Türk halkına adamak isteyen, Türk halkının beğenisini, havasını dilini tutturmaya çabalayan bu genç şair için başarılı deneme. İnsan olarak büyük bir gelişme gösterdiği, halkla birlikte yaşamanın bir toplumcuda yaratacağı olumlu etkilerle çok iyi bir düşünüşe ulaştığı açıkça görülüyor yazdıklarında, ama şiirinde işin kolayına kaçtığı, çalışmadan yazmak istediği de bir gerçek. Gün Ola dürüst, namuslu, halkını seven, en önemlisi de, halkının yanından ses veren bir şairin kitabı. Ne var ki başarılı bir şiir kitabı değil. Doğru bir yolda olduğuna inandığım Süreyya Berfe kendisine yapılan uyarmalara aldırmazsa “toplumculuktan yararlanan” bir şair durumuna düşer. Şıhoğlu Memed Güneş'in Pir Sultan Abdal'ında ise şiir köylülere ders vermek, onları uyarmak, aydınlatmak için kullanılan bir "araç" olmuş. Halk dili, halk söyleyişi, halk biçimleri içinde aydınca sözlerle doksan beş sayfa süren şiirini "Kahrolsun Amerikan Emperyalizmi! Yaşasın Anadolu halklarının savaşı!" diye bitiriyor. Anladığıma göre Şıhoğlu Mehmet Güneş'in kendini şair diye ortaya sürmek amacı yok. Onun için de, durumu Süreyya Berfe'den çok ayrı. Toplumcu şiir yazmak isteyen gençler bu üç kitap üstünde uzun uzun durup düşünmeli, İsmet Özel'in niçin başarılı, Süreyya Berfe'nin niçin başarısız, Şıhoğlu Memed Güneş'in ise niçin sanat dışı olduklarını anlamaya çalışmalıdırlar.”
Erdal Öz'ün kitabevi demişken, Bilgin Adalı'dan şu iktibası da nakledelim: “Erdal’ın “Sergi Kitabevi” ise gündelik buluşma yerimizdi. Onun sıcacık dost ortamında her gün mutlaka iki üç kişi bulunurdu bizden. Paramız olmadığı için alamadığımız kitapları karıştırırdık, edebiyat ve özellikle de politika tartışmaları yapardık, müşterilerle ilgilenirdik, Erdal bir işi için ayrılmak zorunda kaldığında, dükkânı beklerdik. Zaman zaman “faşistler”in saldırısına karşı “devrimciler” olarak nöbet tuttuğumuz da olurdu Sergi’nin önünde. Ölçütü ne olursa olsun, hepimiz solcuyduk, bir biçimde sosyalisttik o dönemde. (Solculukta en uçta olanımız İsmet Özel’di: O komünistti...)”
Hem Vedat Günyol'un hem de Bilgin Adalı'nın sağcı solcu tasnifleri kendilerini bağlar. O tasnifin içinde İsmet Özel yer almaz. İsmet Özel hiçbir zaman solcu olmadı. Hem solculardan hem sağcılardan ikrah etti. Ama hem Vedat Günyol’un hem de Bilgin Adalı’nın söylediklerinden İsmet Özel’in devrin solcularından biri veya herhangi bir şair olmadığı kolayca anlaşılabilir. İsmet Özel o zaman komünistti hala komünist. Yani cemaatçi. Karşısında Türkiye’nin sosyalist dönüşümünü imkânsız kılanlarla Türkiye’de bir İslamî dönüşümü imkânsız kılanların kurduğu ittifak cephesi var. 1965’te Partizan’ı, 1974’te Amentü’yü yazan İsmet Özel 2005 yılında da Savaş Bitti’yi yayınladı. İsmet Özel’den bahseden biri şair, komünist ve Müslüman kelimelerinden bahsetmek durumunda. Zaten kendisi de “Ben Eskiden Solcu muymuşum” diye bir yazı yazdı. Orda şöyle diyor: “Netice-i kelâm, ben ömrümüm hiçbir döneminde “solcu” olmadım. Bilakis ömrümün her döneminde hem solcuları, hem de sağcıları istihfâf ettim ve giderek onlardan istikrâh ettim. Memleketimin sosyalist bir dönüşüm geçirmesi uğruna elinden gelenin tümünü vakfeden bir Türk milliyetçisi olarak yaşadım. Mensup olduğum ümmetin hayrını dünyevi yaftalar hesabına zedeleme düşüklüğü göstermeyişimle kazandığım komünizan itibar hidayete ermeme vesile oldu. Adım gibi biliyorum, atlarımızın su içtiği ırmaklar hayırla yâd ediyor beni.”
Gökhan Göbel - Seyfullah Köksal
27 Ekim 2018
“Türkiye’de Kafirlerin Zapt Edemedikleri Tek Kale” başlıklı yazımızda Ebubekir Eroğlu’nun şu sözlerini nakletmiştik: “Bana öyle geliyor ki 1970’lerde İsmet Özel çıksa “İkinci Yeni şiirini bir duvarın dibinde sızıp kalmaktan ben kurtardım” dese bir iki homurtu yanında bu sözüne yandaş bulabilirdi.
Derneğimizin kuruluşunun 10. ve 11. Sene-i devriyelerinde İstiklâl Marşı’nın ilk okunduğu yer olan Kastamonu ilimizdeki Nasrullah Camii’nde Mevlid-i Şerif İstiklâl Marşı’nı okumuştuk.
Hıristiyan takvimine göre 2000-2001 yıllarında Yapı Kredi Yayınları “Yüzyılın Türk Şiiri” adlı üç ciltlik bir antoloji yayınladı. Antolojiyi Mehmet H. Doğan hazırlamış. O sırada YKY’nin editörü ise Enis Batur idi. Kitap yayınevi tarafından “Türk Şiirinin yaşayan en önemli eleştirmeninden vazgeçilmez bir başvuru kaynağı” sloganıyla sunulmuş.
Sabahattin Ali 1928’de tahsil için trenle Almanya’ya giderken onu yolcu etmeye gelen Pertev Naili Latin harfleriyle neşredilen ilk gazetelerden birini uzatıp “bunu sakla yüz yıl sonra çok değerli olacak” demiş. Sabahattin Ali de gülerek “tabii harf inkılabı başarılı olursa” diye cevap vermiş.
Önceki yazımızda İsmet Özel’in “Evet, İsyan” kitabının neredeyse yarısını asker iken yazıp yayınladığını zikretmemiştik.
İsmet Özel “Tersinden Edebiyat Tarihi” yazılarına devam ediyor. Biz “Partizanın Amentüsü” serlevhası altında yazdığımız yazılarda olanca gayrete rağmen edebiyatın dışına itilemeyen İsmet Özel’in aleyhindeki faaliyetleri, İsmet Özel düşmanlığını ayan etmeye çalışırken İsmet Özel'in ne yaptığından bahis açmaya pek fırsat bulamıyoruz.