İSMET ÖZEL KİTAPLARI
Her insanın fıtrat üzere doğduğu hükmü ne ifade eder? Bu hüküm dolayısıyla hangi kültür veya hangi mekân içinde olursa olsun her insanın yaratılış gayesiyle doğduğunu anlarız. Kişinin her yaratılmıştan farkı “görev bilinci edinme” farkıdır. İslâm anlayışı çerçevesinde doğmuş olmak İslâm davasının neferleri arasına karışmak demektir. Daha sarih bir deyişle İslâm davasının insan olma sürecinde nihaî merhaleyi temsil ettiğini bilmek zorundayız. Zihnimiz bir tekevvünü kavramakla kemale erer. Henüz çocuk yaşımızda ilk fark ettiğimiz şey var olmanın, vücut bulmanın esas ilke olduğudur. Çocuk yaşımızda yalanın kıymetini de, olduğumuzdan başka türlü davranmayı da öğreniriz. Buluğ çağına ulaştığımızda karşımıza ahlâki bir seçim çıkar: Ya ele geçirmeği umduğumuz şey uğruna bazı kalıplara uymayı kabul edeceğiz veya hak bildiğimiz yolda ilerlemek için savaşı göze alacağız.
Savaşı göze almak demek gelecek kuşaklara servetin değil de, arınmanın üstünlüğünü miras bırakmak demektir. Arınmanın üstünlüğünü bize, biz Müslümanlara Ebubekir öğretti. Tebük seferi öncesinde bütün varını-yoğunu davaya hasretti. Ona “Ailene hiçbir şey bırakmadın mı?” diye sual edildiğinde “Onlara Allah’ı ve Resulünü bıraktım” cevabını verdi. Allah din gününün sahibidir. Bu O’nun yalnız kıyamette değil, dünya işlerinde de yegâne karar sahibi olmadığı anlamına gelmez. Bu sebeple Müslümana “Felek çarkın kırılsın” demek haramdır. Ne yapıyorsak Allah’ın hükmü altında yapıyoruz. Müslüman olarak bize ahiret yurdunun dünya hayatından daha hayırlı olduğunu kavramak düşüyor.
Derler ki, iyi hafıza en çok yalancılara lâzımdır. Çünkü onlar her konuştuklarının daha önce söyledikleri yalanları ortaya çıkarmasından çekineceklerdir. Yani tetikte yaşamak çürük işleri kovalayanlara düşer. Kelime-i Şahadet getirenler Allah’ın her şeyi gördüğünden, her şeyi işittiğinden emin kişilerdir. Üstelik sünnet-i seniyyeye uymanın insanı doğruluğun bekçisi kıldığını da bilirler. Dünya Sistemi’nin bir israf ekonomisi sayesinde ayakta durduğunu ve refah içindeki toplumların zenginliklerini birçok toplumu açlığa ve köleliğe mahkûm etmeğe borçlu olduğunu biliriz. Bu tablo arınma sürecine giren insanın müsrifliğinin ve arkadaşına ihanet etmesinin bahanesi veya mazereti olmamalıdır. Tam tersi: Düzelmeğe toplum dokusunda gözlemlediğimiz çarpıklıklar vesile olabilir.
Yaşı ve tecrübesi ne olursa olsun hiç kimse sıfırdan başlamaktan kaygı duymamalıdır. Bir gazve esnasında bir adam Resulü Ekrem’e İslâm’a girmek istediğini ama önce Kelime-i Şahadet getirmeğe mi, yoksa savaşa mı öncelik vermesi gerektiğini kestiremediğini söyler. Aldığı cevap İslâm’a girmenin ertelenemeyeceği yönündedir. Sözünü ettiğimiz şahıs vakit geçirmeden Şahadet getirir. Yeni Müslüman olmuş haliyle savaşırken şehit düşer. Bunun üzerine Resulü Ekrem’in ifadesi: “Az çalıştı; ama çok kazandı” olur. Türkler zararın neresinden dönülse kârdır, demişler. Yani az çalışıp çok kazanma fırsatı daima elimizdedir.
Eğer testiyi kıranın da, suyu getirenin de aynı muameleye tâbi tutulduğunu gözlemişseniz toplumun dokusunda bir aksama olduğunu fark etmişsinizdir. Eğer su elzemse, bu durumda sizi su getirmekten vaz geçmek yerine aksamaya yani haksızlığa savaş açmak bekliyor demektir. Vardığınız yerin başladığınız yer olduğunu aklınızdan çıkarmayın. Bu hususta size vereceğim muştu kötü bir başlangıç yapmanın mümkün olmadığıdır. Şartlar müsait olursa başlarım demeyin. Başlamak, başlayabilmek kendi başına bir imkândır.
İsmet Özel, 18 Şevval 1446 (16 Nisan 2025)
İkaz: Her hakkı mahfuzdur. Bu sebeple yazının bütün olarak bu sayfadan başka bir yerde neşredilmesi yasaktır. Ancak kaynak gösterilmesi (İstiklâl Marşı Derneği internet portalinde yer aldığının ifade edilmesi) ve bu sayfaya doğrudan aktif bağlantı verilmesi şartıyla yazının kısa bir bölümü iktibas edilebilir. Eser sahibinin tayin ettiği usule bağlı kalmak suretiyle bu yazının her türlü neşri, 5846 sayılı Kanun hükümlerine tabidir.
Fahri Genel Başkanımız Şair İsmet Özel'in okurken hem sağdan hem soldan başlanan kitaplarının sekizincisi olan “İSLÂMLA DAMGALANMIŞ VAROLUŞ” neşrolundu.
Şimdi diyoruz ki dünyada mali hegemonya olarak işleyen bir sistem var. Bu sistem bütün insanları kendi emrinde çalıştırıyor.
İçinde iki CD ile ciltli olarak sunulan Erbain'in bu hususi baskısı bütün