Nizamettin Nazif - İstiklâl Marşı değişir mi değişmez mi?

İstiklâl Marşı değişir mi değişmez mi?

Üç dört gün evvel bir arkadaşın evinde konuşuyorduk. Biri dedi ki:

— İstiklâl Marşı’nı nasıl buluyorsun?

— Bestesini mi, güftesini mi? diye sordum.

— İkisini de...

Cevap verdim:

— Güftesi millî ihtilâli ifade etmez. Şair Mehmet Âkif’in bu eseri, imparatorluğa umumî harp sonundaki feci günleri layık görmemenin ifadesidir. Ve bu sırf bu yüzden duyulmuş bir isyanın naatidir ki, eski içtimaî ve iktisadî istatükonun bozulup bozulmamasına zerre kadar ehemmiyet vermeden iyi günleri işaret etmekte, iyi günlerden ümit kesilmemesini terennüm etmektedir. Bu şarkı Türkiye’de ne siyasî inkılâbın, ne içtimaî tasfiyenin müjdecisidir. Yani hiç de ihtilâlci değildir. Sadece mağrurdur. Bestesine gelince, bunu dinlediğim zamanlarda kendimi büyük mücadele günlerinin atmosferi ile sarılmış hissediyorum. Fakat sanırım ki bu bestenin tesirinden ziyade nefsimde kendi telkinimle olan ânî bir istihaledir.

Şair Şükûfe Nihal’in ise gerek güfte ve gerek beste üzerinde açık bir kanaati var. Besteyi tenkid ediyor, güfteyi kelime kelime tenkid ediyor ve şu netice üzerinde ısrarla duruyor:

— Bize bir İstiklâl Marşı lâzım. Ben bugün bizim bir millî marşımız olduğuna inanmıyorum. Yeni, temiz, pürheyecan ve bizi kavrıyan bir şiir, empozan bir beste lâzım.

Kendisinden bana söylediklerini bir makale halinde yazmasını rica ettim. Bilmem yazdı mı, yahut yazacak mı? Fakat işte bu sabahtanberi Yeni Adam’da Doktor Suphi Nuri garip bir tevarüdle ona takaddüm ediyor ve İstiklâl Marşı’nın bestesini de güftesini de şiddetle tenkid eden ve her ikisinin değiştirilmesini haklı gösteren bir yazı neşretmiş bulunuyor.

Suphi İleri’nin bilhassa şu satırları pek dikkate şayandır:

“İstiklâl Marşı’nın bestekârı Bay Zeki’dir. Bu marş bestesini Bay Zeki’nin ne vakit ve kimin için hazırladığını bilenler çoktur. Bu beste yapılırken ortada ne istiklâl mücadelesi, ne millî heyecan, ne inkılâp ve ne de cumhuriyet vardı. Bay Zeki’nin eseri olan bu marşı Bay Minas armonize etti. Bu marşın nasıl ve niçin hazırlandığını bando şefi Bay Veli namında bir zat herkesten iyi biliyormuş. Hasılı Bay Zeki’nin bestesi herhangi bir şarkı için değildir ve söylenemez, okunamaz. Bu beste Âkif’in şiirine kör topal uydurulmuştur. Uydurulurken herhalde musiki ile edebiyatın alâkaları ya bilinmiyor, veyahut pek yanlış telakki ediliyordu”.

Eğer Suphi Nuri’nin bu neşriyatı tam hakikati ifade ediyorsa açıkça söyliyebiliriz ki, yalnız bu sebep dahi bu marşın değiştirilmesine bizi icbar eder.

Zira bu kadar fedakârlıklarla bu kadar büyük bir eseri başarmış bir milletin böyle ötesi berisi kırpılıp kesilerek halayık entarisini hatırlatan bir millî marşı olamaz.

İstiklâl Marşı’na şairin cezbeye tutularak yazdığı eser güfte olabilir. Ve böyle bir güfteyi ancak vecd içinde, ruhuna sindire sindire yaratılmış bir musiki şaheseri orkestraların, fanfarların diline tercüme etmiş sayılabilir. Ve ancak böyle bir güfte ile böyle bir bestenin mes’ut imtizaç ve izdivacından doğacak bir millî marştır ki, bizi zaman zaman günün kötü hesaplarından, realitelerden koparıp, alarak göklere uçurabilir.

Kahraman, istediği kadar kendi kendine “Ben realistim!” diye teşhis koysun, öğünsün. O, ilahî adamdır, romantik adamdır!

Türk devleti, Türk sanatkârların, Türk milletine onun romantik tab’ına yaraşır kıymette bir eser verebilmelerine imkân bulmalıdır.

Nizamettin Nazif, Haber Akşam Postası, 15 Mayıs 1937.

 

 

"İstiklâl Marşındaki heybetli ve ahenkli heyecanın da bu marşın sözlerinden kuvvet aldığına inanıyorum."

Tevfik Fikret, bir zamanlar, daha çok, Avrupalılaşmış münevverlerimizce hissedilen bir istibdâda kızarak, İstanbul’a lânet yağdıran bir şiir yazmıştı: Sis

"Yunan canavarının da artık tek dişi kalmıştı"

…Anadolu alevler içindeydi. Camilerde diri diri insanlar yakılıyordu.

BİR MÜZİSYENİN AŞKSIZ YAŞIYACAĞINA İNANMAM

Bayan Hurşidenin anlattığına göre bu sekizinci izdivacın aşkı, üstadın Ankarada konserler verdiği zaman başlamıştır – 80 derece üzerinden bestelenen İstiklâl Marşı, niçin 60 dereceye indiriliyor? – Musiki aşkını kuvvetlendiren bir tokat!

"Eğer bugünkü İstiklâl Marşı bize artık heyecan vermiyorsa kabahati marşta bulmayalım."

Zaman zaman hatırlarım: Atatürk devrinde yıldızı parlayan ve ondan sonra parlamaya devam edip 10 yıl evvel en son haddine varan bir devlet adamı,

Vatandaşlığın amentüsünü ezberlemiyenler...

Son merasim günlerinden birinde bayrak çekiliyor, muzika istiklâl marşını çalıyordu. Bu marş ve bayrak çekiş karşısında yapılacak şey malûmdur:

AKİFİN MEZARI

Üniversite talebesi geçenlerde ölümünün yıldönümü münasebetile İstiklâl marşı şairi Mehmed Akifin mezarını ziyaret etmiş. Gençler, bu mezarın bir toprak yığınından ibaret olduğunu görerek müteessir olmuşlar; onun mezarına bir taş dikmeğe karar vermişler ve bunun için de bir broşür çıkarmışlardır...

Niçin bir millî marşımız yok?

Yusuf Ziya Bey, millî bir marştan mahrum oluşumuzdan en büyük teessürü hisseden bir zat olduğu için, bu bahis etrafında bize umumî alâkayı davet edebilecek şeyler söyledi.

Türk İstiklâl marşının Hatay marşı olarak kabulü

Antakya 9 (A. A.) - Hatay millet meclisi dünkü toplantısında Halep ve Lazkiye hudutlarında Suriye memurları tarafından bazı Hatay köyleri üzerine yapılan tazyika nihayet verilmesi için hükûmetin teşebbüslerde bulunması