...
"İstiklâl Marşı Türk milletinin geleceğinin karartılamayacağı konusunda hem bir vaat, hem bir teçhizat, hatta mühimmat olarak düşünülmüştür. İstiklâl Marşı’nın varlığı bir milletin gelecek başarılarının çerçevesi çizilmek için doğmuş bir şeydir. Yani ne edebî bir başarı gözetilmiştir, ne de siyasî bir gösteriş bahis konusudur. Bunu anlamayanların İstiklâl Marşı metnine itirazları ve eleştirileri vardır. Bunu anlamadıkları için, “Böyle marş mı olur?” derler. O yüzden İstiklâl Marşı halen bizim üzerinde düşünüp karşı karşıya kaldığımız meselelerin nasıl hal yoluna sokulabileceği, bize askıntı olmuş, musallat olmuş belâların da nasıl defedileceğine dair gözle görülebilir, elle tutulabilir imkânlar bahşeden bir metindir. Bu yüzden de İstiklâl Marşı’ndan bir Anayasa çıkabilir. Bu Anayasa dünyada anayasacılık dediğimiz şeyin çizgisini takip etmek zorunda da değildir. Yani Fransız Anayasası, Alman Anayasası, İsveç Anayasası, Hindistan Anayasası, Güney Afrika Birliği Anayasası nasıl şekillenmişse Türk Anayasası da böyle bir usulü takip etsin demek zorunda değiliz. Çünkü bizim elimizde İstiklâl Marşı var. Yani biz İstiklâl Marşı’nın ideolojisiyle İstiklâl Harbi’ni kazanmış bir milletiz. Bu fevkalâde önemli bir şeydir. Biz sahip çıktığımız davanın galebe çalması için, o davanın hak ettiği yeri elde edebilmesi için fedakârlık yapan insanlar değiliz Türkler olarak. Biz öyle şeyler yaptık ve yapma durumundayız ki bu göz koyduğumuz şeyin yerine göz konabilecek başka bir şey olmaması şartına bağlıdır. İstiklâl Marşı’nda diyor ki, “Canı, cananı, bütün varımı alsın da Huda, / Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.” Günlük dili kullandığımız kafayla bu meseleyi anlamaya çalışırsak, “Böyle saçma bir şey olur mu? Canın olmayacak, sevgilin olmayacak, bütün varın da elinden gidecek. Sen zaten o vatanda olmayacaksın.” Demek ki biz Türkler öyle bir şeye gözümüzü dikmişiz ki onun için veremeyeceğimiz şeyler yok. “Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı” Yani senin ortaya çıkman için birileri öyle şeyler yaptılar ki, sen en azından onların yaptıklarına ihanet etme, en azından. İnsanlar neden şehit olur? Canlarından geçiyorlar, değil mi? Bunun bir mantığının olması lâzım. Niye ölüyorsun? İşte Türkiye’nin mevcudiyeti böyle bir şeydir. Dünyada bulunuş sebebine ihanet etmemek için her şeyinden vazgeçiyorsun. Türkiye toprakları, Türk toprakları dârül-İslâm haline getirilerek vatanlaşmış topraklardır. Bu bütün dünyada cereyan etmiş ilk ve son hadisedir. Bir yer dârül-İslâm olmakla aynı zamanda vatan olmaktadır. Bunu defalarca anlattım. Müslümanlar Mısır’ı fethettiler. Mısır neresi? Mısırlıların vatanı. Müslümanlar Mısır’ı fethetmekle Mısırlılara bir vatan vermediler. Mısır zaten onların vatanıydı. Bunu diğer fethedilmiş yerler için de söyleyebilirsiniz. Sadece bugün Türkiye adını verdiğimiz topraklardır ki dârül-İslâm olması sebebi ile vatan olma vasfını kazanmıştır. Onun için, “Bana ne Türkiye’den!” diyen herkes dinden çıkmıştır. Bunu Arap da diyemez, İranlı da diyemez, Afgan da diyemez, Kürt de diyemez, İrlandalı da diyemez. “İrlandalı nereden çıktı?” diyeceksiniz. İrlandalılar İngiliz hâkimiyeti ve nüfuzu altında kalmaktan dolayı bir toprağa hasret duymanın hissini millî his haline getirmişlerdir. Onun için bakın, son zamanlarda Türk tarihiyle, Türk edebiyatıyla ilgilenen çok fazla İrlandalı vardır."
...
("Anayasa'dan İstiklâl Marşı Çıkmaz, İstiklâl Marşı'ndan Anayasa Çıkar." Panelinden)
Ben 1944 doğumluyum ve 1950 yılında ilkokula başladım. Ben doğduğum sırada Amerikan askerleri Almanya’yı işgal etmek üzere Almanya sınırını geçmekteydiler.
Şimdi diyoruz ki dünyada mali hegemonya olarak işleyen bir sistem var. Bu sistem bütün insanları kendi emrinde çalıştırıyor. Buna tâbi olmamak için yol tutturmamız gerekiyor.
Bugün Türkiye’de demokrasi lehinde ya da aleyhinde veya darbe lehinde ya da aleyhinde konuşanların Türk milletinin başına gelenler ve akıbeti hususunda zerre hassasiyet taşımadıkları gün gibi âşikâr.
“Namaz İnsanı Kılar” başlıklı bir yazı yazdım. Maksadım zekâmın parlaklığını ispat etmek değildi. Yazdıklarımı beni kendilerinden bilerek okuyanlar bu ifadenin hangi düşüncelere tekabül ettiğini öğrenmiş oldu.
Biraz önce izlediğiniz panelde de arkadaşların sözlerinden İstiklâl Marşı Derneğinin niçin kurulduğuna dair birçok şey işittiniz. Bunlara muvazi olarak ben, bir şeyi netleştirerek devam edeceğim sözlerime.
Türkiye’de bombalar patlamıyor son yıllarda, şehirlerimizde sokak çatışmaları olmuyor. Doğu Anadolu’dan gelen ölüm haberleri dışında Türkiye’de siyasi hava sistemin istediği gibi kabadayılıktan uzak özelliğini koruyor.
Marşımızın isminde yer alan istiklâl / استقلال kelimesi Arapçada olmayan bir kelimedir. Daha doğrusu evvelden olmayan günümüzde ise kullanılan bir kelimedir.
İstiklâl Marşı İle Asrın İdrakine Baktığımızda Gayet Net Bir Tablo Görürüz:
1. Asrın idraki bize her şeyin imkânlar nispetinde mümkün olduğunu; önce imkânları ele geçirmek gerektiğini telkin ediyor.
Ben 1944 doğumluyum ve 1950 yılında ilkokula başladım. Ben doğduğum sırada Amerikan askerleri Almanya’yı işgal etmek üzere Almanya sınırını geçmekteydiler.
Şimdi diyoruz ki dünyada mali hegemonya olarak işleyen bir sistem var. Bu sistem bütün insanları kendi emrinde çalıştırıyor. Buna tâbi olmamak için yol tutturmamız gerekiyor.
Bugün Türkiye’de demokrasi lehinde ya da aleyhinde veya darbe lehinde ya da aleyhinde konuşanların Türk milletinin başına gelenler ve akıbeti hususunda zerre hassasiyet taşımadıkları gün gibi âşikâr.
“Namaz İnsanı Kılar” başlıklı bir yazı yazdım. Maksadım zekâmın parlaklığını ispat etmek değildi. Yazdıklarımı beni kendilerinden bilerek okuyanlar bu ifadenin hangi düşüncelere tekabül ettiğini öğrenmiş oldu.
Biraz önce izlediğiniz panelde de arkadaşların sözlerinden İstiklâl Marşı Derneğinin niçin kurulduğuna dair birçok şey işittiniz. Bunlara muvazi olarak ben, bir şeyi netleştirerek devam edeceğim sözlerime.
Türkiye’de bombalar patlamıyor son yıllarda, şehirlerimizde sokak çatışmaları olmuyor. Doğu Anadolu’dan gelen ölüm haberleri dışında Türkiye’de siyasi hava sistemin istediği gibi kabadayılıktan uzak özelliğini koruyor.
Marşımızın isminde yer alan istiklâl / استقلال kelimesi Arapçada olmayan bir kelimedir. Daha doğrusu evvelden olmayan günümüzde ise kullanılan bir kelimedir.
İstiklâl Marşı İle Asrın İdrakine Baktığımızda Gayet Net Bir Tablo Görürüz:
1. Asrın idraki bize her şeyin imkânlar nispetinde mümkün olduğunu; önce imkânları ele geçirmek gerektiğini telkin ediyor.
Ben 1944 doğumluyum ve 1950 yılında ilkokula başladım. Ben doğduğum sırada Amerikan askerleri Almanya’yı işgal etmek üzere Almanya sınırını geçmekteydiler.
Şimdi diyoruz ki dünyada mali hegemonya olarak işleyen bir sistem var. Bu sistem bütün insanları kendi emrinde çalıştırıyor. Buna tâbi olmamak için yol tutturmamız gerekiyor.
Bugün Türkiye’de demokrasi lehinde ya da aleyhinde veya darbe lehinde ya da aleyhinde konuşanların Türk milletinin başına gelenler ve akıbeti hususunda zerre hassasiyet taşımadıkları gün gibi âşikâr.
“Namaz İnsanı Kılar” başlıklı bir yazı yazdım. Maksadım zekâmın parlaklığını ispat etmek değildi. Yazdıklarımı beni kendilerinden bilerek okuyanlar bu ifadenin hangi düşüncelere tekabül ettiğini öğrenmiş oldu.